Benden Alkış Bekleme
Sahneden inebilirsin artık, göze girmek, göze
sokulmak demek değildir koçum... Kulağımızı sağır edeceksin
sonunda, bu kadar bağırmana ne gerek?... Kulak asılacak söz
vardır, kulak tıkanacak söz vardır. Kulak pası açan ses var,
kulak zarı patlatan ses var. Sesin de sözün de senin olsun!
Âlimin biriyle sohbet ediyorduk: Dinleyenlerden birisi,
senin kumaştan “piyasa hacılarına" gönderme yapıyordu ki,
“Onlar Kâbe’nin etrafında dönmeden önce kendi etraflarında
iki defa dönsünler” dedi, ne dediğini bilen konuşmacımız...
Değil kendi etrafında bir kerecik dönmek; elinden gelse
dünyayı kendine döndürecek, tebeden tırnağa “ben”den
müteşekkil sen aklıma geldin, Allah var...
Sen her icraatına tasdik, her hareketine taltif bekliyorsun.
Takdire mazhar olmayan icraata, iltifat yağdırılmaz!
İltifatın yağmadığı bit pazarından marifetin alınmadığını da
artık anlaman gerek...
Kendi görüntüsünden pek emin olmayanlar, görüntüsü düzgün
olduğundan emin olduklarıyla aynı karade yer almakla
düzelmezler. İtibar; nerede oluşunla değil, nasıl duruşunla
alâkalıdır.
Bana söylediğine değil, eylediğine bakarım ben. Kendine
bakmaktan başını kaldırıp bana baksan kendini göreceksin.
Aynada gördüğün o sen, sen değilsin! Bana baksan, maskenin
arkasındaki seni göreceksin.
Meziyet sahibi kişi, başkalarının meziyetlerini
kıskanmayandır. “Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından
birşey kaybetmez diyor Hz. Mevlana. Hasetlik karanlığından
seni ışığa çıkarmaya, mum gibi yanarak sana ışık olmaya,
seni tutuşturmaya hazırım lâkin, bu narda yanmaya
dayanabilirsen.
Sen sahnelerden inmek istemezsin biliyorum. Oraya çıkabilmek
için her yol mübahtır sana... Dava-mava hak getire, kırk
yıllık yol arkadaşını ya ezer geçersin, ya da satar geçer.
Din, icazet vermezse, sen ona da bir fetva verir kendine
uydurursun.
“İnsanın değeri önem verdiği şeye göredir” demiş Hz. Ali. O
hâlde; seni küçülten şey, peşinde koştukların, ardına
bakmadan arkasına takıldıklarındır. Sahnede olan hem alkışa
hem de yuhalanmaya hazır olmalı... Biz ise, ikisinden de
korkar, ikisinden de Allah’a sığınırız. Sen, hep “ben!”
diyorsun... Sen, bizden bir ben’sin! Biz ise, içimizdeki
ben’leri ayıklıyoruz :
Dünyaya ben merkezli bakanlarla yollarımızı çoktan ayırdık
biz.
Hüner gösteresin diye seni az mı alkışladım, az mı
omuzlarımda taşıdım, az mı senin için yandım... Ve az mı
seni sineye çektim... Senin kızarmayan yüzün yerine benim
yüzüm kızardı hâyâmdan, edebimden, seni gördükçe... Sen yine
de benden hâlâ alkış bekliyorsun.
YAZARIN
DİĞER
YAZILARI:
Benden
Alkış Bekleme
Güvercinin
Aşkı ve Karganın Leşi (3)
Güvercinin Aşkı ve Karganın
Leşi (2)
Güvercinin
Aşkı ve Karganın Leşi
Hakikat
Çıplak!
Benim
Farkım, Sesli Düşünmektir
Hâkim
Medeniyetin Hâkimiyeti
Gençlik
Liderini Arıyor
Siyaseten
ve Hakikaten Batı Avrupa Türkleri
Müslümanın
Dirilişi
İnandığınız
gibi misiniz, yoksa Yaşadığınız gibi mi?
Global
Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek (3)
Global
Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek (2)
Dostlar
veya Muhsin Ceylan
Global
Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek
SAYFA
BASI
|