·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BRÜKSEL MEKTUBU

               Yakup YURT

 

yakup.yurt@skynet.be


Mozart Bugün 250 Yaşında

    Doğuda olsun, Batıda olsun, tüm dünyada ve insanlık tarihinin her döneminde, yaşamın her alanına ismini altın harflerle yazdırmış, tarihe geçmiş, insanlığa mâlolmuş şahsiyetler vardır. Bilimde, sanatta, siyasette insanlığın müşterek mirasıdırlar. Sevilir, sayılır ve anılırlar. Unutulmazlar. Nesilden nesile geçerek kendilerini
ölümsüz kılarlar!

    Wolfgang Amadeus Mozart işte bunlardan biri. 27 Ocak 1756'da doğar, 5 Aralık 1791'de 36 yaşına girmeden ölür. Avusturyalı klasik müzik bestecisi Mozart günümüzde mûsiki sanatında ulaşılmazlığın simgesi olarak kabul görmektedir.

    Zira sıradan bir insan değil, gerçek anlamda bir dahiydi. Babası keman çalan, birçok beste yapmış ve keman için bir metod yazmış bir müzikçiydi. Daha üç yaşındayken sekiz yaşındaki ablasının çaldığı klavsen parçalarını belleğine yerleştirip kendi kendine çalmış ve herkesi şaşırtmıştır. Çirkin seslere ve gürültülere hiç tahammül edemez, bayıldığı olurdu. Aritmetik ve resime de yetenekliydi. Doğaçtan çalarak dinleyenleri hayretler içinde bırakırdı. Beş yaşında menuet, yedi yaşında konçerto ve sekiz yaşında senfoni yarattı.

    Çok zor beğenen kişiler olarak bilinen Voltaire ve Goethe Mozart'ı çocukken dinlemiş ve bu çocuk günün birinde klasik müziğin en büyük ustalarından biri olacak demişler.

    Mozart'ın sağlık durumu pek iyi değildi. Ama o bunu hiç önemsemiyor, keyfini bozmuyordu. Maddi durumu hiçbir zaman iyi olmadı. Yaşamı boyunca para sıkıntısı çekti. Ona övgüler yağdıran krallar çok cimri davrandılar. O da özel dersler ve halk konserleri vererek hayatını kazanmaya çalışıyordu. Viyana'da yokluk içinde öldü. Mezarının nerede olduğu bilinmiyor. Katedraldeki cenaze duasına sadece altı kişi katıldı. Rivayete göre o esnada şiddetli yağmur yağıyormuş, o nedenle aceleye getirilerek kendisini dilenciler için ayrılan bir mezara gömmüşler. (Acaba o altı kişiden birisi de "Adaletin bu mu dünya" türküsünün bestecisi ozan Ali Ercan mıydı?) 

    Müziğin bu dahi çocuğuna reva görülen bu davranışın utancını duyan Viyana şehri onun 32.ölüm yıldönümünde, mezarının bulunduğu varsayılan yere bir heykelini dikti. Gerçek değeri çok sonradan anlaşılan Mozart için şu yorum yapılır : "Bir başka gezegene gidiyordu, yolu dünyamıza düştü, insanları mutlu etmek için besteledi; umut, neş'e ve iyimserlik dağıttı, otuz altı yıl süren konukluğu sona erince yine geldiği gibi gitti".

    Kötü koşullara rağmen, olağanüstü karakteri sayesinde iyimserlik ve toleransı savundu; çektiği yalnızlık acısına rağmen insanlara olan sevgisini eksiltmedi. Babasına yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Artık Salzburg Sarayının hizmetinde değilim ve hayatımın en mutlu gününü yaşıyorum. İnsanları onurlu ve soylu yapan kalbidir. Kont değilsem de içimde bir sürü konttan daha çok soyluluk var."

    "Figaro'nun Düğünü" o çağ için devrimci bir eserdir; XVI. Louis'ye soyluluğun çöküşünü haber vermiştir. Baş kahraman Figaro bir soylu değil, bir soylunun hizmetçisidir.

    Ölümü daima "yaşamın son amacı", "insanın en yakın arkadaşı" olarak yorumluyordu. Sanki bu dünyanın insanı değildi. Kendisini yeryüzünde bir konuk gibi hissederdi. Hep ölüm anını düşündü ve ömrünü boşa harcamadı. Ölümü alın yazısı idi, fakat ölümsüzlüğünü kendisi yazdı; kendisini çalışmaya adadı. Yeteneğini insanlığın hizmetinde kullandı.

    Çek asıllı Amerikalı müzikolog Paul Nettl'in Mozart'a ilişkin yorumu ilginçtir : "Mozart insanlığa fırtınalı ruhları sakinleştiren, acıları gideren, monoton ve melankoli dolu zamanı güzelleştiren, insanlara sevinç veren, onlara güzel duyguları aşılayan müziği ile hizmet etmiştir." Bütün eserlerinde güzellik ve sevgiyi daima ön plana çıkarmıştır. Eserlerinin hepsinde yalınlık ve dinginlik egemendir. Mozart'a göre "melodi müziğin özüdür". 

    Mozart için Türkler'in ayrı bir önemi vardır, Türkler için de Mozart'ın.

    Osmanlıların Viyana'yı kuşatmaları sırasında ve sonrasında, Avrupalılar, özellikle de Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun yurttaşları, Türklerle yakın ilişkilere girmişlerdir. Kuşatma dağılıp Viyana kurtulunca, daha önce korkulan düşman artık merak konusu olmaya başlamıştı. Osmanlı giysileri hem erkekler, hem de kadınlar arasında moda olmuş, Mozart'ın da tiryakisi olduğu Türk kahvesi Viyanalıların yaşamına bir daha çıkmamak üzere girmiştir. Kahvaltıda afiyetle yediğimiz ay çörekleri, yani kuruasanlar (Fransızcada "croissant") şeklini Osmanlı Sancağının ucundaki hilâlden almaktadır. Mehter takımının vurmalı ve üflemeli çalgıları da Avrupa askeri bandolarını etkilemiş, mehter müziğinden Mozart başta olmak üzere çok sayıda besteci yararlanmıştır.

    Türklerle ilgili konular müzikli sahne oyunlarının en gözde malzemesi durumuna gelmiş ve bu gelişme 18.yüzyılda Avrupa'da "Türk Operası" akımını yaratmıştır. Bunların en ölümsüz olanı ise Mozart'ın "Saraydan Kız Kaçırma" adlı operasıdır. Böylece, Mozart Avrupa'da ilk kez Türklere sempati ile bakan, düşman değil, "insan Türk'ü" canlandıran bir eser ortaya koymuş oldu.

    Günümüz Avusturya'sında yaşasaydı türkofillikle (türkseverlik) suçlanırdı şüphesiz. Önemli değil, onlar bizi sevmeseler de, biz Mozart'ı severiz!.. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI:

Mozart Bugün 250 Yaşında
UĞUR’suz bir günün düşündürdükleri!..
Kurban Bayramı Arifesinde Bazı Görüşler
Epifani Yortusu ve Kral Galetası
şünüyorum, Öyleyse Varım (Descartes)
Yılbaşı Gecesi Yaklaşırken
Ankara-Brüksel Diyaloğu...
BREL en büyük Belçikalı seçildi
Çağdaş Uygarlık Yolları Mayın Döşeli
Adile Naşit: Vazgeçilmez ve bir daha gelmez…
İntihar Komondosu Belçikalı Meryem
Dil ve Aşağılık Duygusu
ÖEK Üçlüsüne Ne Oldu?
Bayram Geldi Neyime
Ramazan Bayramınızı candan kutlarım!...
Ah Mutluluk Ah!..
Değişim, Gelişim ve İlerleme
Sınıftan Atılan "İnkarcı"...
Avrupa, Avrupa, Duy Sesimizi...
La Brabançonne ve İstiklâl Marşı
Darbelerle Dolu 55 Yıl
Tükenen Ömürler
Gurbetten Gelmişim...
Lahey'de Kısa Bir Günden İzlenimler
1950’den Mektup Var…
Nereden geldik, nereye gidiyoruz?
Tutarlılığa Davet
Köprünün altından daha çok sular akacak

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Yakup Yurt
Mozart Bugün 250 Yaşında
Prof. Dr. Ümit Özdağ
İlerleyen Federalizm
M. Ali Aladağ
Çağdaş Yobazlar
Mahmut Aşkar
Vicdansızlığınıza Muhtacız
Hasan Kayıhan
Ayrılığın Rengi Hüzün
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Kuş Gribi ve Bilime Verdiğimiz Önem
Veli Kalli
Sorunumuz Kuş Gribi Değil
Şefik Kantar
Ey Alman, Titre ve Kendine Dön !
Yılmaz Kuzucu
Hacda nefsi Kurban edebilmek 
İsmail Tüysüz
”Avrupa’nın Anası Anadolu” Konferansına İlgi Büyüktü
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Enerjimizi Ulusal Sorunlarımızın Çözümüne Harcayalım
Ayten Kılıçarslan
Türkler şiddet kurbanı
Erhan Türbedar
Kosova’ya İki Yeni Bakanlık Devrediliyor (?)
Hidayet Kayaalp
İletişim Kavşağının İşaret Levhaları: İlgi Kalıpları
Ali Kılıçarslan
İlk kadın başbakan
Mustafa Can
Ben Uyumdan Yanayım, Ya siz..........
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Orhan Aras
İnsanlık öldü mü?
Üzeyir Lokman  Çaycı
Sana " Bir Gecede Kal" Demem
Nuran Yelkenci
Hayal Gücü Sınırlarının Ötesinde...
Sebahattin Çelebi
kadıköy
Betül Parlar
Hey du...
Fikret Ekin
Türkiye’nin “Sorunu”
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç