Bir
başka açıdan Diyalog
Diyalog, kelime
manası bir veya birden fazla kişiyle konuşmak (
sohbet, fikir alışverişi, anlamaya ve anlaşılmaya
çalışmak)
Zıddıysa monolog; kişinin kendi kendisiyle konuşması.
Tabi insan konuşacak ki ne olduğunu bilesin. “Kişinin
kimliği dilinin altında saklıdır” derler
“ Kişi tanımadığının düşmanıdır
“der Hz. Ali.
Genelde çevresiyle uyuşamayarak ”mono” kalanlar
anlaşılamamaktan sikayet ederek suçu karşıda
ararlar. F. Riegl şöyle der: Başkalarının
yaptıkları bizim gözümüzün önünde ,
bizimkilerse ardımızda kalırlar.
Anlaşılmanın yolu evvela anlamaktan geçse
gerek. Kabul görmenin, önce kabul etmekle mümkün olması
gibi.Yani evvela dinlemesini bilenler, dinlenmeyi hakederler.
İnsan yaratılış itibariyle “mono” yalnız,
tek, kendi kendine yeten bir varlık değildir. Mesela
hayvanlara baktığımızda yumurtadan çıkan
veya doğan bir yavru bir başkası ( yardımcı)
olmadan pekala hayatını devam ettirebilir. İnsan
yavrusunda, hatta büyüdüğünde bile bu mümkün değildir.
Halbuki biz gittikce küçülen
dünyada farklılıklarımızla daha yoğun
birlikte yaşamak durumundayız.
Bir geyik gibi, kuş gibi, kartal gibi “mono” yaşayamayız
vede yanlız mutlu
olamayız, zira
bu insan doğasına da zıttır.
Auto- Kosmetik Firması olan biri anlatıyor:
“ Bir çok arabası olan bir işverenden iş
almak için randevulastım. Kendimi ve işimi tanıttıktan
sonra bana “ sizin arabanız nerede park ediyor,
birlikte gidip bir bakabilirmiyiz ?”dedi. Gittik arabamın
içini açtı, pırıl pırıl ve mis
kokulu görünce; “ bundan böyle bütün arabalarımın
temizliği size ait !” dedi. “
Diyalog önce kişinin en yakınından başlar.
Bunlar komşusu, akrabası, mesai arkadaşları
hatta kendi eşi ve çocukları, fikirdaşları,
saf arkadaşları, hemsehrileri, vatandaşları,
din-dil ve kan kardesleri…
Lamba önce kendi yanını ve önünü ısıtmalı,
kişi önce kendi evinin önünü temizlemeli ki, şehrin
temizliğini konuşmaya hakkı olsun.
Başkasına gül tutup, kendi kardeşine, yakınına
diken atanlar, ellere övgü dizip kendi insanına “öteki”
muamelesini reva görenler, küçük bir iltifatı dahi
esirgeyenler, hangi dialogdan bahsederler. Kendi insanını
anlayamayan onlara müsamaha gösteremeyen başkalarını
hiç anlayabilir mi?!
Türkiyede şükür devlet halkla barışıyor
ve diyalog yönünde çok sevindirici gelişmeler yaşanıyor.
Burda görevi birlik-beraberliği sağlamak olan o
milletin imkanlarıyla gelenlerde
bu olumlu gelişmeyi ne zaman görebileceğiz acaba?
İç birliği, gönül birliği olmadan Avrupa
birliği olur mu?
İç barış olmadan, dünya barışı
,iç diyalog olmadan, dış diyalog mümkün mu?
En güzel lobin kendi insanın (onların bütün bir
fotoğrafı) kale gibi sağlam arkandır.
Sıkışınca lobi aranmaz zira o; onlarca yıl
yapılacak gayret ve yatırımın mevsimi
gelince toplanılacak meyvesidir.
Velhasıl kişinin kendisi huzursuz, diğer hizmet
guruplarını incitip küçümseyerek onlarla kavgalıysa,
bu ruh haliyle yapılan tüm gayret görüşme ve çabalar
nasıl başarılı olur.
O kadar yorulup, emek çekip mizana eli boş varmak ne
hazin değil mi? Kim ister insanını orda müflis
görmeyi, o yüzden duam:
Kalpleri bilen Allahım! bizi menfaatlerimizin, hevamızın
ve gururumuzun esiri bırakma, hatalarımızda
inat ve israr ettirme, sirf egomuz için bizi küstürme,
kardeşlerimize karşı kalbimizde en ufak bir kin
dahi bırakma ki onları sevelim, senin için sevelim.
Dünya bizi sevmesede, biz kendimizden emin, nesne değil
özne olalım.
Not: 11 eylüden önce de islam konusunda seminerler vermek üzere
kiliselerin kendi insanını hazırladığı
gizli değildi. Ondan sonra bu bir kaç katladı. Bir
doğu ülkesi gezip iki kitap okuyanın kendini islam
hakkında”uzman” seminerler verecek durumda görmesi
nasıl izah edilir.
Keşke önceden hazırlıklı olsaydık da
yeterli seminerci elemanlarımızı
bilgilendirilmeye ihtiyacı olan bu topluma sunabilseydik.
80 yaşındakilerin bile gelip saatlerce senin dinini
dinliyor olması takdir edilmez mi? Elbette yılların
ön yargı ve yanlış bildilendirilmeleri bir kaç
seminerle tam telafi edilemez. Yanlız her defasında
ilk ağızdan yaşanan güzelliklerle tanışanların
o kalın duvarlarından bir taşın bile düşmesi
sevindirici değil mi?
Negatif gelenlerin hepsinin pozitif değilse de neutral
gitmesini sosyal barış için bir katkı
diyor bir baska yol da bilmiyorum .
Siz kendinizi anlatamayınca başkaları anlatmaz
mı?
Velhasil Diyalogla “diyalogculuk”ta ayırt
edilebilmeli derken bir misalle bitireyim;
Wertheim çevresinde çıkan bir gazete “islamdan kaçan
kızlar” başlıklı zehir kusan bir yazı
yazmıstı. Öyle bir negatif yazı sağlıklı
bir irtibat, bilgilenme ve diyalog çalışmaları
olan Würzburg veya benzeri yerlerde kolay kolay çıkamayacağını
düşünüyorum.
Bu da iki toplumun birbirini tanımasını kolaylaştıracak
–ehil kisiler tarafından yürütülen- diyalogun önemini
göstermiyor mu?
Selam ve saygılar
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Bir
başka açıdan Diyalog
Vurdumduymazlığa
çare ne?
Estetik,
armoni ve renklerin dili
Mutluluk
(formülü) ertelenemez
Almanyadaki
yeni neslin tarih bilinci
„Çocuk
kuyuya düşmeden“
Aşk
gibi okumak
Güzel
bir yazı
Bireyselleşmenin
sessiz depremleri
Herseye
rağmen
Batıdan
bir iç muhasebe
Huzur
yazıları
Sağlıklı
değişim
Her
ayrılık
Kimse
sizin yerinize düşünmez
Sözlerin
özünden
Mektup
SAYFA
BASI
|