Hayatın içinden Y
ı l m a z K u z u c u
|
|
yilmazkuzucu@web.de
|
Giray Han
Mantığı ve Tarih
İşlerinizin yoğunluğu nedeniyle bir süre yazamayınca
dostlarınız mektup bekler sizden;“öldü mü, kaldı mı“ diye
sizi arar-sorarlar, selam yollarlar tanıdıklardan. Ne güzel
değil mi? öyle insanın mektup bekleyen ve unutmayan
dostlarının olması.
„Geçmiş gelmek üzere“. Bu çarpıcı cümle 20
Yüzyılın en önemli filozoflarından Heideger'e ait. Akif'in
mısralarına kardeş bir cümle:
Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi
„Tarih, tekerrürden ibarettir“ sözünden aklıma şu ibretli
hikaye geldi.
Viyana seferi esnasında yolda komutanlar tartışırlar ve
Kara Mustafa Paşa başkomutanlık sıfatıyla belki de azarlar
bazılarını. Bunu gurur meselesi yapan kırımlı Giray Han,
kendisine verilen Tuna´yı ve köprüleri koruma görevini ihmal
ederek, belki de yenilmede önemli bir pay alır.
Düşman
askerlerinin Tuna´yı geçmelerine gör yumarken çırpınan
Lala´sına şu tarihi cümleleri sarfeder: “Bırak Lala,
geçsinler! Oğuzun burnu sürtüle de, Tatar´ın ne olduğu bir
göre“ der. Ders mi? Ne gezer ! Hala aynı mantığın varisleri
yüzünden bütün bir millet zaman kaybetmekte. Yazık!
Sırf falana kırgınlığı veya şahsi kini sebebiyle aynı
funksuyonda yeni dernekler, hatta camiler açanları
bilirsiniz. Daha da ileri giderek, okullara cami gezisi
yaptıran birini, „fii tarihinde hakkımızda şunları söyledi“
diye kilitleri değiştirip, sınıfla gelenleri içeriye
sokmadığını duyduk. Gayret ve çalışkanlığını sadece Allahın
rızası yerine, hırs ve cehaletinden alan, inatçılarıda.
Yazık! Onca gayretten sonra eli boş gitmek ne acı.
Yine Akifin diliyle;
Ey hasm-i hakiki (cehalet) seni öldürmeli evvel.
Sensin bize düşmanları üstün çıkaran el.
Bir dönerci anlatıyor: Arada bir sağlık görevlisi gelir,
örnek alır muayene eder. Son iki defa üzerinde hindi
etiketli olanların tamamı domuz çıkmaz mı? Memur; „Hadi
bizim için önemli değil, lakin bunu sizin insanınıza da
yediriyorsunuz, doğru mu bu ?“ der. Tabii telefonu açmış,
kızmış „Abi özür dileriz, yanlışlık olmuş!“ … falan filan…
Yazık değil mi, bir lira ucuz diye illa domuz da satan
firmadan alınmazsa olmaz mı? İnsan daha fazla kazanma
hırsıyla nelere tevessül etmiyor, nelere…
Yalanlar…Yeminler…Çalmalar…Iftiralar…Jurnallemeler,
çekemediklerinin gayretlerini yıkma gayreti..Yazık!
Biri, binbir emek, plan, masraf ve tecrübeyle işlek bir
caddeye döner restaurantı açıyor. Çok geçmiyor ki sanki
başka iş ve yer yokmuş gibi hemen yanıbaşına biri daha
açıvermiş. Neymiş; denk gelmiş, kira ucuzmuş, işsizmiş
vs.vs. Sonunda tabi ikisini de zor günler bekleyince
başlıyorlar fiyat kırıp
kalite düşürmeye, netice kör döğüşü gibi bilinçsiz bir
rekabet. Hırs, kin ve sinirle kalkıp zararla oturma,
maliyetinden ucuza satma, kırgınlıklar, küskünlükler...
Velhasıl gerçek manada Allah´a kul ve teslim olamayan
insanlar birbirinin kurdu olmaktan korunamıyorlar. Yazık!
Biri bir kanal açıyor “ben de!“ (SU-TV, ÇAY-TV, Hamsi-TV…)
biri bir dergi çıkarıyor, ben de! Biri bir program yapıyor,
ben de! Ya da neden benim adım yok, haberim yok! „Bari
şurada onu destekleyelim de, daha güzel, daha faydalı ve
kaliteli birşeyler çıksın“ yok! İlla BEN, BEN…derken, benim
gibi düşünmeyenin canı çıkmıyor sadece, iki yakamız neden
birarya gelemiyor? Hepimizin canı çıkacak sonunda ve
hasitler ellerine kına yakacak. Tarih önünde koca bir
sorumsuzluk ve HAK´kı sindirememe sancısı…tekrarlanan
hatalar. Habil´le Kabil´i Kuran dan tekrar okuyalım. 5/27
Hayat; kısa metrajlı bir film mi gibi.
Kimi, illa da hep kötü rolü seçer nedense, şayet o filmi
tekrar seyredecek olsa, hemen iyi roldekiyle özdeştirir
kendini. Halbuki gerçek hayatta, o kötü adamın rolünü
mütemadiyen tekrar eder de farkedemez bir türlü. Taa ki,
ders alınacak şiddetli bir tokata, veya kendine tutulan bir
aynaya, ve da kafa tabutun tahtasına vuruncaya dek de aynı
rol devam eder.
Kimbilir, yolumuzdaki her engel, hayat şartlarımızı daha da
iyileştirecek birer fırsattır belkide. Allah doğruların yar
ve yardımcısı hasitlerin de hasmı değil mi?. Kimin cehdi,
cebi değil de Onun rızasıysa ona yardım eyleye. O ne güzel
dosttur. “O nu bulan neyi kaybeder, Onu kaybeden neyi
bulur.”
Selam size.
Bayramınız mübarek gözünüz aydın
olsun.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Giray
Han mantığı ve Tarih
Kafada
burada yaşayamamak
İyiye
değişim ve beyinlerde haraket
Örtün
bir bayrağa bedel
Veli
Sohbetleri (Elterntalk)
Bir
proje yarışması
O öyle bir
kitap ki !
Kurbanımız
esas olsa
İslam
2020 – Stuttgart
Bir
Rahmet Çadırı ve bir fıncan kahve
Hoşgörü
diyarından
İnternet,
gençlik ve biz
Mayıs
Mektubu
Evlenmek
mi zor, anlaşmak mı? Veya neden illa Aile?
Mart
mektubu
İçimdeki
Notlar
Hayat;
sebep ve sonuç
Hacda
nefsi Kurban edebilmek
Şiir
gibi bir izinden…
Aküyü
doldurmak
Müstesnalar
“Çocuklara
çok
yazık”
Röttingen
deki „İslam Projesi“ tüm okullara örnekti
Ölüm
hapsaneleri ve ölü ruhları dirilten Kurán
Son
kalemiz „Aile“„out“ mu oluyor?
„Moschee
Weg“ ve Yeni Cami
Sanat,
para, ahlak
Bir
başka açıdan Diyalog
Vurdumduymazlığa
çare ne?
Estetik,
armoni ve renklerin dili
Mutluluk
(formülü) ertelenemez
Almanyadaki
yeni neslin tarih bilinci
„Çocuk
kuyuya düşmeden“
Aşk
gibi okumak
Güzel
bir yazı
Bireyselleşmenin
sessiz depremleri
Herseye
rağmen
Batıdan
bir iç muhasebe
Huzur
yazıları
Sağlıklı
değişim
Her
ayrılık
Kimse
sizin yerinize düþünmez
Sözlerin
özünden
Mektup
SAYFA
BASI
|
|