·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


AYNA
                                                                               Prof. Dr. Ümit Özdağ
 
bilgi@umitozdag.com



TEHDİDİN NİTELİĞİ 2

     PKK, 1984'den 88'e kadar Sovyetlerin arka planda desteklemesi ile İran ve Suriye adına Türkiye'ye karşı savaşmıştır. 1987'de Türkiye'nin AB tam üyeliği için başvuru yapması üzerine başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri "Kürt - PKK kartına" oynamaya başlamışlardır. 1991'den sonra, PKK'nın Türkiye'ye karşı savaşı, "AB - Suriye - İran" adına sürdürülen vekaleten bir savaşa dönüşmüştür. 2003 sonrasında da artık PKK, Irak'a yerleşen ABD'nin dolaylı - dolaysız denetiminde bir terör sürecinin içindedir. Sadece Türkiye'ye karşı değil, Suriye ve İran'a karşı da kullanılmaktadır.

     Özetle meseleyi Türk güvenlik güçleri ile PKK çetesi arasında bir terör savaşı olarak görmek yanlıştır. Türkiye, kendisine karşı sürdürülen vekaleten bir savaş kurumu ile karşı karşıyadır. Bu süreçte PKK'nın ne istediği, nereye saldıracağı, ne zaman ateşkes isteyeceği, ne zaman siyasallaşacağı örgütün değil arkasındaki Genelkurmay ve istihbarat servislerinin alacağı karara bağlıdır. Bu anlamda Türkiye demokratikleşir ise sorun ortadan kalkar tespiti büyük bir yalandır. Yalan olduğu ispatlanmış bir yalandır.
Türkiye, sanal AB üyeliği sürecinde bir AB tam üyesi ülkede demokrasinin standartlarını oluşturduğu ileri sürülen Kopenhag Kriterlerini kabul ederek, bir AB üyesinin olabileceği kadar demokratik olma kararını vermiş olmasına rağmen terör devam etmektedir. Çünkü ne PKK'nın ne de onu kontrol eden güçlerin sorunu hiç bir zaman demokratikleşme olmamıştır.

     Bazıları halkın demokratikleşme sonucunda örgütten desteğini çekeceğini ileri sürmektedirler. Bu yaklaşım "terör-halk" ilişkileri dinamikleri konusunda olağanüstü cahil veya kötü niyetli olmanın sonucunda ortaya çıkmaktadır. Çünkü, PKK 1990'lara kadar arkasında en ufak bir halk desteği olmadan ve terörü yoğun bir şekilde halka karşı kullanarak eylem yapma yeteneği olduğunu ispatlamamış mıdır? Demokratikleşmenin tam sağlandığı ortamda da dış güçler izin vermediği sürece PKK eylemlerini durdurmayacak, halkı bugün olduğu gibi federalizm kisvesi altında devletten ayrılma noktasında kışkırtacaktır.

     Öte yandan artık sadece "bu mesele ekonomiktir", "bu bir terör sorunudur" veya "Kürtler de Türk'tür" diyerek, Türkiye'ye yönelik tehdidi geçiştirmekte mümkün değildir. Çünkü ulaşılan noktada dış dinamikler ve PKK, son 20 yıl içinde Türkiye'nin özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşananlarında ustaca kullanılması ile Güneydoğu insanında en azından küçümsenmeyecek bir bölümünde mağduriyet psikolojisi ortaya çıkarmışlardır.

     PKK'nın ustaca beslediği ve yönlendirdiği mağduriyet psikolojisi tabii ki belirli bir sosyal, politik ve psikoloji zeminde gerçekleşmiştir. Bölge Türkiye'nin bütün tarih boyunca en geri bölgesi olmuştur. Devletin bölgenin ve Türkiye'nin kaderini değiştirmek için yola çıktığı GAP'ı başlattığı dönemde PKK'nın ortaya çıkması bir tesadüf değildir. Devlet cezalandırmak istediği memurlarını bu bölgeye yollamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan aşiret isyanlarından dolayı bölgede askeri önlemler hep ileri önlem derecesinde olmuştur. Cumhuriyet, haklı olarak bölgeye yönelik özel önlemler geliştirmiştir.
Böyle bir psikolojik zemininin sürekli olarak halka ciddi anlamda nüfuz edememesine rağmen sürekli Kürtçülük efsaneleri ürettiği görülmüştür. 1960'lı ve 70'li yıllarda Kürtçülük, komünist eylemciliğin için gizlenmiştir. 12 Eylül askeri darbesinden sonra asker yönetim bir dizi yanlış karar ile Kürtçülüğün zeminini güçlendirmiştir. Öncelikle, Kürtçü - komünist örgütler davasının Marksist - Leninist örgütler davasından ayrılarak Sıkıyönetim mahkemelerinde görülmeye başlanması büyük bir hata olmuştur. Çocuklarının komünist olmasına tepki gösteren insanlar onların "Kürtçülük" ile yargılanmaları karşısında karışık duygular yaşamışlardır.

     Askeri yönetimin yaptığı ikinci hata Kürtçe konuşmanın yasaklanması olmuştur. İnsanı anlamda bir felaket olan bu yasak bölge insanının haklı tepkisine ve dayanışmasına neden olmuştur. Üçüncü hata ise askeri yönetimin halkın elindeki silahları toplaması olmuştur. Devlet yanlısı olan insanlar ellerindeki silahları devlete vermişler ve böylece PKK karşısında korumasız kalmışlardır. Devlet daha sonra bu insanları hatta daha fazlasını silahlandırmak zorunda kalmıştır.

8.01.2006

SAYFA BAŞI

Yazarın diğer yazıları:


Tehdidin Niteliği 1
2006'ya Girerken Kerkük-KKTC Hattı ya da Çağdaş Sakarya
Seyyid Ahmet Arvasi'nin Anısına
"Türk Milliyetçiliği Ahlaki Bir Zemine Sahiptir"
Taha Akyol'a açık mektup
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Kimlik Meseleleri
Irak Savaşı Ve Amerikan Sermayesi
Kürtçüler Yalan Söylüyor
Farklı Bir Kürt Projesi (mi)?
Kürdistan projesi
PKK “Vali”yi Görevden Aldıd
Türk Subayı Kimdir 2?
Türk Subayı Kimdir?
Devlet Yok
Telafer Dayanışma Komitesi
Muhterem Paşam
Atatürk
Kanuni Sultan Süleyman'dan Şahin Bey'e
"AB Faşizmi" ve Cumhuriyet Bayramı
"Öfke Baldan Tatlıdır"

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Prof. Dr. Ümit Özdağ
Tehdidin Niteliği 2
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Kuş Gribi ve Bilime Verdiğimiz Önem
Mahmut Aşkar
Utanmak
Veli Kalli
Sorunumuz Kuş Gribi Değil
Mustafa Can
Bayram Gelince Bir Şeyler Olur Bana Canım....
Yakup Yurt
Kurban Bayramı Arifesinde Bazı Görüşler
Şefik Kantar
Ey Alman, Titre ve Kendine Dön !
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Enerjimizi Ulusal Sorunlarımızın Çözümüne Harcayalım
Ayten Kılıçarslan
Türkler şiddet kurbanı
Hidayet Kayaalp
İletişim Kavşağının İşaret Levhaları: İlgi Kalıpları
Dr. Nebil Bozdoğan
Ameliyatsız Yüz Gençleştirmede Son Nokta
M. Ali Aladağ
Moderniteye Direnen Değerlerimiz
Yılmaz Kuzucu
Aküyü doldurmak
Ali Kılıçarslan
İlk kadın başbakan
Orhan Aras
İnsanlık öldü mü?
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Yakup Tufan
Fransa’nın İmajı
Sebahattin Çelebi
kadıköy
Nuran Yelkenci
Bin Aydan Daha Hayırlı Olan, Ramazan Ayı
Hasan Kayıhan
3 Ekim Beyannamesi
Betül Parlar
Hey du...
Fikret Ekin
Türkiye’nin “Sorunu”
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Üzeyir Lokman Çaycı
Siyah Çelişkiler
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç