·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


AYNA
                                                                               Prof. Dr. Ümit Özdağ
 
bilgi@umitozdag.com



Taha Akyol'a açık mektup

   Sayın Taha Akyol Türkiye'nin önemli köşe yazarlarının başında gelir. Çok büyük bir ihtimal ile Akyol'un akademisyen olmaması ve basını tercih etmesi Türk bilim hayatı için önemli bir kayıptır. Çünkü her köşe yazarı gibi Akyol büyük bir zaman baskısı altında yazılarını üretmektedir. Oysa akademisyenin büyük zaman baskısı altında olmamak gibi bir lüksü vardır. Taha Akyol'un böyle bir "lükse" sahip olmasını dilerdim. Bundan Türk bilim hayatı istifade ederdi.
Taha Akyol özellikle son yıllarda Türk milliyetçilerinden görüşlerinden dolayı artan ölçüde tepki almaktadır. Ancak Akyol'a karşı tepki veren Türk milliyetçilerinin tepkilerinde "Taha ağabeylerine" karşı kırgınlığın izlerini görmemek mümkün değildir. Türk milliyetçileri özellikle 12 Eylül öncesi "Hergün" gazetesinden Taha Akyol'u hatırlayanlar, Türkiye'nin federasyon üzerinden parçalanmaya sürüklendiği bugünlerde bence haklı ve doğru olarak Taha Akyol'un yaklaşımını çok yumuşak buluyorlar.

   Belki başkası söylese tahammül edecekleri görüşleri Taha Akyol söyleyince kızıyorlar. Çünkü, neticede Taha Akyol, "Taha ağabey". Ülkücü camiada kazanılan "ağabeylik" unvanı çok önemli bir sıfat ve bütün bir yaşam boyu omuzlarda taşınıyor. Sanıyorum Taha Akyol'da bunu bildiği için kendisine Türk milliyetçilerinden gelen eleştiriler karşısında susuyor. Ve belki de ruhunun derinliklerinde "keşke bende aynı şeyleri söyleye bilse idim ama benim Türkiye tahlilim biraz farklı" diyor.

   Taha Akyol'un son haftalarda Türk milliyetçiliğini değerlendirmek için yazdığı yazıları okurken aklıma gelenlerdi yukarıda yazdıklarım. Akyol, Türk milliyetçiliğini değerlendirirken, bazı Türk milliyetçilerini "Nihal Atsız Hocanın" çizgisine kaymakla ve Atsız Hoca'nın Türk milliyetçiliği yorumunun da ırkçı, sığ, kaba kuvvete dayanan bir zemin oluşturmakta olduğunu ileri sürüyor.

   Bu suçlamaları rahmetli Atsız Hoca'ya yapılan bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Rahmetli Atsız Hoca, katıksız bir Türkçüdür. Ancak Atsız Hoca, Avrupa tipi bir biyolojik ırkçı asla olmamıştır. Atsız'ın Türk tanımı dikkatle incelendiğinde Ziya Gökalp ile Atsız arasında çok büyük bir fark olmadığı görülecektir.
Atsız, "Türk halkı değil, Türk milletiyiz" adlı makalesinde Türk'ü tanımlarken şöyle demektedir: "Türk milleti nedir, kimler Türk'tür diye sorulacak. Türk milleti, Türk kökünden gelenlerle Türk kökünden gelmiş olanlar kadar Türkleşmiş kimselerden meydana gelen topluluktur.... Şuuraltında veya duygularının gizli yönünde başka bir ırkın şuur ve özleyişini taşımayan kimselerdir. Türkçülere yedi, hatta yirmi kuşak ilerisine kadar soy kütüğü arayan kimseler diye iftira ediliyor. Tatbik kabiliyeti ve araştırma imkanı olmayan bu safsatalar, ancak Moskofçuların veya başka düşmanların uydurmalarından ibarettir. Her zaman verdiğimiz örnekleri yeniden tekrarlayalım. En büyük Türkler'den birisi olan Yıldırım Beyazıd'ın anası Türk değildir. Hangi Türkçü onu Türklük kadrosundan çıkarmıştır veya çıkarabilir? İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif'in babası Arnavut, ülküsü de Türkçülüğe aykırı olan ümmetçilik olduğu halde hangi Türkçü Mehmet Akif için Türk değildir demiştir? Mesele Yıldırım Beyazıd veya Mehmet Akif kadar Türk olabilmektir."

   Atsız böyle diyor. Bu satırlarda "Ne mutlu Türküm diyene" şiarı çınlamıyor mu? Atsız''a yapılan ırkçılık suçlaması haksız bir suçlamadır. Atsız'ın tepkisi, komünizmi veya siyasal ümmetçiliği gizli bir ırkçılık, etnikçilik olarak yapan gizli Türk düşmanlarına karşıdır. Atsız'a yapılan bilimden felsefeden anlamaz ve onları dışlar açıklaması da yanlıştır.

   Atsız ciddi bir filozoftur aslında. Bir filozofun "Anlamayız hayatı felsefeyle ilimle, hayat çelik ellerle atılan zar olmalı" sözünde bile derin bir felsefe vardır. Ve bu cümle ile Türk milletinin binlerce senelik, devlet, devlet felsefesi ve hukukunu inkar etmez. Bu cümle sadece Yunan ordularından yeni kurtulmuş Anadolu'nun bir Türk evladının şımarık İtalyan emperyalizmine karşı çığlığıdır.
   Atsız Hoca ile tanışmadım. Ancak onun zarif bir insan, bir İstanbul efendisi olduğunu biliyorum. Evine gelen üniversite öğrencilerine dahi çay servisi yapan ve elinden tepsiyi almaya çalışan yirmi yaşındaki gençlere "siz konuksunuz. Türk töresi konuğa hizmeti emreder" diyen bir Türk çelebisini, İstanbul Adliyesi önünde çıkan Pamuk olaylarını izahta kullanamayız. Üstelik adliye önündeki tepkinin gerçek anlamını anlamak Türkiye'nin geleceği açısından çok önemlidir.
Son söz. Sayın Taha Akyol, "Kürtçülük” meselesini ideolojik gözlük takmadan, samimi olarak anlamaya çalışarak ve Türkiye'nin bütünlüğüne yürekten inanarak çalışan aydınların önde gelenlerindendir. Ancak, Kürtçülük meselesinin ürettiği "Türk meselesine" göz yumulur ise Kürtçülük meselesi konusunda öğrenilenler hiçbir işe yaramaz. Hiç kimse bu ülkede Türkler yaşamıyormuş gibi yapamaz. Bunu yapmaya çalışanların aldıkları dersin adı "İstiklal Harbi"dir.


27.12.2005

SAYFA BAŞI

Yazarın diğer yazıları:

Taha Akyol'a açık mektup
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Kimlik Meseleleri
Irak Savaşı Ve Amerikan Sermayesi
Kürtçüler Yalan Söylüyor
Farklı Bir Kürt Projesi (mi)?
Kürdistan projesi
PKK “Vali”yi Görevden Aldıd
Türk Subayı Kimdir 2?
Türk Subayı Kimdir?
Devlet Yok
Telafer Dayanışma Komitesi
Muhterem Paşam
Atatürk
Kanuni Sultan Süleyman'dan Şahin Bey'e
"AB Faşizmi" ve Cumhuriyet Bayramı
"Öfke Baldan Tatlıdır"

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Prof. Dr. Ümit Özdağ
Taha Akyol'a açık mektup
Mahmut Aşkar
Türklerin Türklüğü
Yakup Yurt
Ankara-Brüksel Diyaloğu...
Ayten Kılıçarslan
Türkler şiddet kurbanı
Hidayet Kayaalp
İletişim Kavşağının İşaret Levhaları: İlgi Kalıpları
Dr. Nebil Bozdoğan
Ameliyatsız Yüz Gençleştirmede Son Nokta
M. Ali Aladağ
Moderniteye Direnen Değerlerimiz
Yılmaz Kuzucu
Aküyü doldurmak
Ali Kılıçarslan
İlk kadın başbakan
Orhan Aras
İnsanlık öldü mü?
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Yakup Tufan
Fransa’nın İmajı
Sebahattin Çelebi
kadıköy
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Rumları AB, Kürtleri ABD koruyor...
Veli Kalli
Gurbette Vatan Sevgisi
Mustafa Can
Akıl...Gönül...Şüphe...
Sonra Hayatın Akışı...
Şefik Kantar
Davul Tozu, Minare Gölgesi
Nuran Yelkenci
Bin Aydan Daha Hayırlı Olan, Ramazan Ayı
Hasan Kayıhan
3 Ekim Beyannamesi
Betül Parlar
Hey du...
Fikret Ekin
Türkiye’nin “Sorunu”
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Üzeyir Lokman Çaycı
Siyah Çelişkiler
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç