·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BİR DUYGU

         Üzeyir Lokman ÇAYCI

 

uzeyir.cayci@wanadoo.fr


Hırsız

 «Sen yangınlar için değil, aydınlıklar için kıvılcım ol!»

Süleyman yoksul düşmüştü… Oğluna : « Oğlum Dipsiz,  zengin birisinin evine gir… Seni idare edecek bir şeyler yürüt… Hiç olmazsa bir iki ay, it gibi aç yatıp kalkma… Bak adamlar sepet sepet eşya taşıyorlar evlerine… Herkeste para var! Bir sende yok! Uyuz gibi yaşama artık! Sonra... hiç olmazsa bana da faydan dokunur... Senin sayende benim mideme de etliler, sütlüler ve tatlılar girer...»
Bu sözlerinden sonra yine aç yattı yatağına... Karanlığı içine çeke çeke uyumaya çalıştı... Kazınan midesi, guruldayan bağırsakları onu uyutmuyordu.

Ertesi gün babasının sözlerinden etkilenen Dipsiz,  plan yapmak üzere  çevreyi dikizlerken evlerine çantalar içerisinde yiyecekler taşıyan bir adamla, kucağında küçük çocuğu bulunan bir kadın dikkatini çekti. Kendi kendine :
«Oğlum dipsiz! Şimdi şu insanları bütün halleriyle iyice incele! Babanın sözlerinden etkilenerek,  söz gelişi hırsızlık yapmak için bu eve girersen… Olur ya tam içerde olduğun sırada şu genç kadın gece yarısı uyku sersemliğiyle helaya gitmek için ayağa kalksa ve karanlıkta  izbandut gibi iri yarı seni görse... Olur ya korkudan dili dişi kilitlenip ölse... Ya da bağırmasın diye münasip bir biçimde sen onu boğazlasan...  Rahatlayacak mısın? Şu küçük yaştaki çocuk annesiz kalsa,  sonra da senin gibi dipsiz  bir insan olsa kazançlı mı çıkacaksın? Bu vicdansızlığı içim kaldırmıyor! Tırnağın varsa başını kaşı...»

Semt pazarının sona ermesinden sonra sandıkların içinde unutulmuş ya da yerlere dökülmüş sebze ve meyvaları bir sandığa doldurarak evlerine götürdü. Güzelce temizledikten sonra onlarla bir tencere yemek hazırladı. Babasıyla akşam üstü afiyetle yediler.

Babası Süleyman uyuduktan sonra o;  gece yarısı kimin evini soysam, hangi eve girsem diye hayaller kurarken uzun süre uyuyamadı. Sonra, buz gibi yorganın altında,  kıvrıla kıvrıla uykuya daldı…
Rüyasında bir siyasi parti lideri bir meydanda halka nutuk atıyordu… Oraya yaklaştı… Orada bulunan adamlardan birine :
«Bu adam kim? Niçin böyle avazı çıktığı kadar bağırıp çağırıyor?... Maksadı ne bu gamsız adamın ? » dedi. Adamcağız usulca :
«Aydınlık Kovalama Partisi’nin Genel Başkanı… Niçin bağırıp  çağırdıklarıyla da hiç kimse ilgilenmiyor… Yukarı tükürürsen bıyık, aşağıya tükürürsen sakal var… Tek tüküreceğin yer kalıyor… yani karşındakilerinin  utanmayan yüzlerinin tam ortasına tüküreceksin!»  Dipsiz,  yüksek sesle : « Adamın içi gibi yüzü de karanlık… Desene aydınlığı kovalaya kovalaya kendileri gibi bizi de karanlıkta bırakacaklar!»
Dipsiz bir başka adama yaklaştı : « Bu adamın konuştukları doğru mu?»
Yaşlı adam : « Ülkemizde sen hiç doğrulardan bahseden siyasetçi gördün mü? Koltuk için,  çıkar için bunların yemedikleri nane kalmadı… Hele hele bunlar, hem bize dost olmayan dış güçleri kendilerine rehber ediniyorlar, hem de yakınlarını zengin etmek için ülke topraklarını halka temiz su veren dağ ve ormanlarımızı ona buna talan ettiriyorlar… Dindarlık kisvesi altında dinsizlerle, insanlık düşmanlarıyla, katillerle ortaklık yaparak güya ülkemizi yönetiyorlar! »
Dipsiz  ona : « O halde bu kötü siyasetçilerin her yaptıklarını onaylarcasına sen niye bu meydandasın! Senden ve benden haberleri olmayanları  İğrenç halleriyle bizleri aşağılayanları yalnız ve desteksiz bıraksana! »
Dipsiz’in bu sözü yaşlı adamı oldukça etkilemişti. Önündeki bir kişinin omuzuna dokunarak : « Oğlum Kemal çocuklarıma ve torunlarıma haber ver de  vakit kaybetmeden buradan uzaklaşalım…»
Eğilerek Dipsiz’e  : “ Ben 110 yaşındayım…çocuklarım ve torunlarımla burada tam dört yüz on  kişiyiz… Şimdi  burayı üç dakika da terkedeceğiz… Aydınlık Kovalama Partisi’nin genel başkanı biz gittikten sonra cinlerle konuşacak!…» 
Kemal’in ıslık sesiyle birlikte yaşlı adam önde,  diğerleri arkasında meydanı terkederlerken Aydınlık Kovalama Partisi’nin yöneticileri ne olup bittiğini anlamadan bir yalnızlık içerisinde, boşlukta üç beş kişiyle kalarak, şaşkınlığa düşmüşlerdi.

Dipsiz uyandığı zaman uzun süre gördüğü rüyayı yorumlamaya çalıştı ... Rüyasından etkilenerek bir kişiyle bile olsa sonuçları farklı olaylara sebep olabileceğini öğrenmişti.  Kendi kendine : «Oğlum dipsiz, yaşadığın toplum içinde öyle bir kişiyi bul ki,  hem sana hem de çevrene faydalı olsun! Bu kötüleri yalnız bırakma veya güçsüzlere destek olma adına da olabilir. Bizim halimizi nasıl hiç kimse bilmiyorsa, bizim gibi olan  binlerce kişi de bilinmiyor! Haketmeyen birilerine zarar vererek kendimize faydalı olma yerine, kendimizi güçlendirerek başkalarına gerekli etkiyi göstermeliyiz.»

Süleyman bir akşam üzeri, her zamanki sözlerini tekrarlayarak oğluna : « Oğlum Dipsiz,  zengin birisinin evine gir… Seni idare edecek bir şeyler yürüt… Hiç olmazsa bir iki ay it gibi aç yatıp kalkma… Bak adamlar sepet sepet eşya taşıyorlar evlerine… Herkeste para var! Bir sende yok! Uyuz gibi yaşama artık! Sonra... hiç olmazsa bana da faydan dokunur... Senin sayende benim mideme de etliler, sütlüler ve tatlılar girer...»

Dipsiz bu kez öfkeli bir şekilde babasına : « Bir baba olarak benden istediklerini hiç gözden geçirdin mi? Bir eve hırsızlık için girsem, olur ya, ev sahibi beni alnımın ortasından çatır çatır vursa ve bu sebeple eve getirilen benim cesetimle,  senim midene  etliler, sütlüler ve tatlılar mı girecek? Ya da hırsızlık yaparken ben birilerinin ölümüne sebep olsam, sen bir yerlerine kına mı yakacaksın? Yoksa hükümet meydanında kalça kıvırarak dans edip oynayacak mısın? Senin ve benim değerimiz yoksa, başkalarını da mı değersiz zannediyorsun?
Süleyman :
« Aman tövbe, de oğlum... Allah benim canımı alsın da senin acını bana göstermesin! Ya da birinin ölümüne sebep olup katil olma! Bak bu anlattıkların benim hiç aklımdan geçmemişti…
Dipsiz :
« Şimdiye kadar senin aklından ne geçti ki... Beni okutup adam etmek aklından hiç geçmedi! Beni annesiz bırakmamak için annemi dövmemek ve dertli etmemek aklından hiç geçmedi.  Yıllardır,  akşamlara kadar kahvehanelerin pis havalarını solumamak ve bir kazma alıp kötülere, uğursuzlara mezar kazmak veya orada burada rençberlik yaparak helalinden para kazanmak aklından hiç geçmedi. İyiyi, güzeli düşünmek, insanlara mutluluk vermek, kötüyle iyiyi ayırt etmek aklından hiç geçmedi!
Süleyman : « Çok ağır konuşuyorsun oğlum… Beni utandırıyorsun? »
Dipsiz : « Bak adamlar evlerine sepet sepet eşya taşıyorlar … diyorsun! Sen mi kazandın evlerine götürdükleri sepet sepet eşyaların paralarını!  Hazıra konmak, emeksiz ve haksız para kazanmak sana hiç yakışıyor mu? Utanıyorum senden… Bir de Müslüman ismi taşıyorsun? Yani Süleyman adıyla haksızlıklara, kötülülüklere sebep olmaya çalışıyorsun. Sen örnek ol… Ben de senin yaptıklarını yapayım. Yarın cansız cesedin musalla taşına konulduğunda  « Oğlum Dipsiz,  zengin birisinin evine gir… Seni idare edecek bir şeyler yürüt… Hiç olmazsa, bir iki ay it gibi aç yatıp kalkma… Bak adamlar sepet sepet eşya taşıyorlar evlerine… Herkeste para var! Bir sende yok! Uyuz gibi yaşama artık! Sonra... hiç olmazsa bana da faydan dokunur... Senin sayende benim mideme de etliler, sütlüler ve tatlılar girer...» dediğini mi hatırlatayım insanlara! Yoksa… Yoksa  babam yaşarken bir sineğin kanadını dahi incitmedi mi diyeyim?

Ölmeden önce annemle helalleşebildin mi? Benimle hangi yüzünle helalleşeceksin?... Eğer beni yanında evlât olarak görmek istiyorsan yarın sabahtan itibaren kendine kahvehaneyi yasaklayacaksın... Yine yarından itibaren birlikte amele pazarına gidip ellerimize birer kazma ve kürek alıp rençberlik yapacağız... Kimseye zarar vermeden yaşamanın yollarını araştıracağız! »
Süleyman gözyaşlarını tutamadı ve oğluna sarılarak   : « Şimdiye kadar bana böyle ders veren olmadı oğlum... Sağol evladım! Sana şu an söz veriyorum. Yarın sabahtan itibaren kahvehaneyi kendime yasaklıyorum! Ve...  yine yarın sabahtan itibaren de seninle elime kazma ve kürek alarak iş aramaya gideceğim... Her ikimiz de şu andan itibaren yangınlara değil aydınlıklara kıvılcım olacağız!»
Ağlayan sadece Süleyman değildi… Dipsiz de gözyaşlarıyla babasına teşekkür ediyordu.

Ankara, 04.11.2007

SAYFA BASI

Yazarın diğer yazıları:

Hırsız
Bedava
Unutmayın ki dünya sizin gördüğünüz gibi değil
Şehirlerleşme ve etkinleşmeler
Siz benim geride bıraktığım yollardasınız
Yağmurdan faydalanma yerine zararlarına seyirci kalınıyor
Şehirleşme
Yolcular
Biber yiyen acısına da katlanır
Vah be sizi de satın aldılar!
Sana " Bir Gecede Kal" Demem
İhanet Kapıları
Siyah Çelişkiler
Demokrasi Çarkı
Hayata Bakış
Dilde Bozulmalar ve Kültür Yozlaşması
Gölgeler Utanmazlar
Nasırlı Eller
Hamamlar
Referandum ve halkın ortaya çıkan tepkisi
HANGA HUNGA
Dar Kapı
Suçlar vadisi
Sözlerimden duman çıkıyor
Sen ne biçim insansın?
Yorgun değiliz biz türküler varken...
Gurbet ve Tutkular
İçinizdeki şehir
Küçüktüm küçücüktüm
Yan Kesit
Çağın üzerindeki karanlıklar 
Arayış
Hazır mısınız çocuklar?
Varoluş üçgeni
Öğretmenim
Acılar karla kaplanırken
Savaş Dansları
Karanlığa savaşla yazılanlar
Gurbet Çiçekleri
Çöpçü kardeş
Kapar kapılarını dostlarına
Ne zaman başımı kaldırsam
İnsanları tanımak istiyorum
Üzerimize ağları ördüler
Yargılanışım

SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Üzeyir Lokman Çaycı
Bedava
Hayrettin Çakmak
İkinci yirmiyedi, beşinci Cuma
Mahmut Aşkar
Memleket Yine Toz-Duman
Yılmaz Kuzucu
İyiye değişim ve beyinlerde haraket
Yakup Yurt
Bugün 19 Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramı (mı)?
Nuran Yelkenci
Sahte Peygamberler
Ozan Yusuf Polatoğlu
Merhaba sayın Baykal
Orhan Aras
Dinle küçük adam!
Ayten Kılıçarslan
Buna hakkınız yok!
Hidayet Kayaalp
Demokrasinin çişimi geliyor
Muhsin Ceylan
Öfke’ye öfkelenmemek kolay mı?
Ali Kılıçarslan
Made in Germany
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Güzel İstanbulumuz şantiye alanı mı olacak?
Şefik Kantar
Her şey hayallerle başlar
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Avrupa Birliği "Faşizmi"
Haldun Çancı
‘Etnik-merkezciliğe’ Karşı ‘Kültürel Görecelilik’
M. Ali Aladağ
Çağdaş Yobazlar
Hasan Kayıhan
Ayrılığın Rengi Hüzün
Sebahattin Çelebi
kadıköy
Veli Kalli
Gurbette Vatan Sevgisi
Mustafa Can
Akıl...Gönül...Şüphe...
Sonra Hayatın Akışı...
Betül Parlar
Hey du...
Fikret Ekin
Türkiye’nin “Sorunu”
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Serdar Çelebi
ETU (Europaische Türkische Union)  ne yapıyor?
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Sizden Biri
Gurbet
Latif Çelik
Aynı acıyı duyanlar en samimi olanlardır
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç