HAYATA
BAKIS
Zeynep Şarlak Paris’te Posta Europe gazetesininin «genel
yayın müdürüydü». Benimle röportaj yapmak istediğini
telefonla bildirdi. Ben de bu isteğini kabul ederek
ilgili gazetenin onuncu Paris’teki bürosuna belirtilen gün
ve saatte gittim. Önce birbirimizle tanıştık.
Sonra sorular bölümüne geçildi. Bana
bir sorusunda «hayata nasıl bakıyorsun? » dedi.
Ben hiç abartmadan : «Evimin içindeyken sadece eşyalarımı,
odalarımı görüyorum. Pencereden baktığımda
arabamı ve caddeden geçen insanları görüyorum.
Çatıya çıkarsam şehrin tümünü seyrediyorum.
Uçakla giderken önce bir şehri, daha sonra bir ülkeyi
ve ülkeleri görüyorum. Bütün bunlara rağmen gözlerimi
kaparsam hiç bir şey göremiyorum. » dedim.
Bahsettiğim bu röportaj aylık Posta Europe
Gazetesi’nin 1999 yılı Mart ayında 28.
numaralı sayısında yayınlandı. O
zamanlar Paris’te doktora öğrencisi olan Zeynep
Hanım bugün İstanbul’da bir üniversitede öğretim
görevlisi olarak görev yapıyor.
Hızla geçen ömrü iyi değerlendirenler kazançlı…
Boş şeylerle uğraşanlar ise biliyorum ki
hiç huzurlu değiller.
Geçmişte olduğu gibi başarılı
insanlarımızın köreltilmesi ve ta başında
silinip atılması için dış mihraklı
tahrip odakları her vilayette ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Onlar kahve köşelerinde pinekleyen insanlarımızla,
birbirleriyle çekişen, parçalanmış
toplumlarla tatmin oldukları için bu yönde istedikleri
her şeyi pervasızca yapıyorlar.
Bir zamanlar bana işkence yaptırtanlar da onlardı.
Babamın sattığı av malzemeleriyle, ruhsatlı
silahıyla beni suçlayan piyon insanlar hedeflerine ulaşırken
tek bir Allah’ın kulu çıkıp “bu gencecik
insana haksızlık yapıyorsunuz, iftira ve asılsız
suçlamalarla incitiyorsunuz?” diyen olmadı. Bugün
“o zamanlarda benimle ilgilendiklerini söyleyen çatlak
sesliler” ne yazık ki gerçekleri ifade etme yürekliliğini
de gösteremiyorlar.
Her şeye rağmen İlahi adaletin nasıl
tecelli ettiğini biz biliyoruz. Bundan haberi olmayanlar
ulu orta benim arkamdan asılsız ve mesnetsiz neler
konuştuklarının benim tarafımdan bilindiğini
de ne yazık ki farkedemiyorlar.
Birlik ve beraberliği hazmedemiyoruz
Auchan, Leroy
Merlin, Carrefour gibi Fransa’da yüzlerce şubesi
bulunan ünlü bir çok büyük mağazaların
sahipleri Yahudilerdir. Bütün yabancı ülkelerden gelen
işçiler Türkler dahil, Yahudi patronlardan iş
alarak hayatlarını sürdürmektedirler.
Her Yahudi iş yerinde 4 – 5 tane kumbara bulundurmaktadır.
Her sabah birbirini ziyaret eden Yahudiler bu kumbaralara
“bugün Yahudilik için ne yaptın? “ parolasıyla,
her birine en az 10 € karşılığı
para atarak, Yahudi öğrencilere, yaşlılara,
hastalara, gençlere ve İsrail devletine bu şekilde
destek olmaya çalışmaktadırlar. Ayrıca
yaklaşık 2 santimetre eninde 8 santimetre boyunda
bez üzerine İbranice yazılmış olan
armalarını her Yahudi iş adamı iş
yerini açarken veya kaparken eliyle dokunarak öpmektedir. Bu
adeta gelenek haline getirilmiştir.
Gurbette Fransa gibi ülkelerde iki Türk’ün bir
araya gelip bir iş yeri açtığı hiç görülmedi.
Açtılarsa dahi ömrü 2 yıl sürmedi. Fransızların
bu yönde çok sık ifade ettikleri bir söz var :
“Yahudilerin ortaklığı en az kırk yıl
sürer, Türklerinki ise 40 ay sürmez…”
Bir çöküntünün içerisindekiler
Pekiyi biz ne yapıyoruz ? Erkeklerimiz
erkekliklerini ispat etmek için her nerede bulunurlarsa
bulunsunlar gereğini yapıyorlar. Kadınlarımız
parçalanan aileler içerisinde acılar içerisinde.
Universitelerde okuyan kızlarımızın
durumları ise hiç iç açıcı değil…
Maddi imkansızlıklar ve kapitalist çark onları
da evirip çeviriyor… Bu sebeplerle zengin
erkekler ve fakir öğrenciler arasındaki sekse dayalı
parasal ilişkiler ve tahribatlar hiç farkedilmiyor.
Ahlak çöküntüsü, ilişki bozuklukları, ihmal
arasında kalan insanlarımızın günümüzde
tek düşündüğü şey ise “para”.
Sömürülerle
dolu bir hayat
Biz sömürülen
insanlar olarak bulunduğumuz ülkelerde ısınmaya
çalışıyoruz. Konsolosluklarımız
sadece pasaport, evlilik ve askerlik işleriyle uğraşıyorlar.
Boş verin bir üniversiteyi veya liseyi…Fransa’da tek
bir Türk okulu dahi yok. Şimdi metro başlarında,
pazar yerlerinde dilenenler arasında Türk kadınları
da var. Ayrıca Romanya’dan gelen dilenciler
Fransa’da iyice organize olmuş durumdalar. Ve
belli merkezlerden belirlenen önemli noktalarda
dilendirilirlerken öğrendikleri bir iki kelimeyle
kendilerinin “Türk” olduklarını ifade ediyorlar.
Bilir bilmez yukarıya attığımız taşlar
başımıza düşünce, zaman zaman can
havliyle, feryat ederek nedense sen yaptın diye,
birilerinin arkasından koşuyoruz. Eee kardeşim
sen bu kadar şuursuzsan ben senin için ne yapabilirim ki?
Sanal artamdaki hızlı değişkenlikler
Çoktan beri sanal ortamda gruplar arasında geçen tartışmaları
izliyorum veya yazışmalara katılıyorum.
Aynen günlük hayatımızda olduğu gibi bir
ortamı bu alanda da görüyorum. Tacizler, hakaretler
hatta uydurma söylentiler bir anda önemli bir seviyede bir
çok yere ulaştırılıyor. Stres ve
çöküntüler içerisine giren insanları hatta kışkırtıcılık
yapanları veya bunlar için fırsat kollayanları
farkediyoruz. Tehditleri, karşı koymaları,
sindirme hareketlerini ya da yönlendirme gayretlerini veya
ustalıkları izleyebiliyoruz. Bizim bilmediğimiz,
farkedemediğimiz hatta geleceğe taşınabilecek
olayları ve acıları bu boşluk veya
kontrolsüzlük içerisinde hissedebiliyoruz. Önemli olan güçlü
olmak veya olaylara geriden bakarak bu akıntının
boyutlarının farkında olmaktır. Hızlı
bir değişkenlik içerisinde gelişmelerin
neresinde kalabileceğimizi kestirmenin de kolay olduğunu
söyleyemeyiz. Bir sürükleniş içerisinde bir yığın
olaylara hazır olmayanları belki kendimiz de dahil
gelecekte farklı konumlarda ve istenmeyen olaylar içerisinde
görmeye kendimizi alıştırmalıyız.
Çünkü bize dost görünen düşmanlarımız
bizleri huzurlu görmek istemiyorlar.
Uzaktan farkedebilmek
Bazı şeyleri uzaktan farketmek mecburiyetindeyiz.
Yazımın ilk başlangıcında ifade ettiğim
sözlerimi tekrarlamak istiyorum :
«Evimin içindeyken sadece eşyalarımı, odalarımı
görüyorum. Pencereden baktığımda arabamı
ve caddeden geçen insanları görüyorum. Çatıya
çıkarsam şehrin tümünü seyrediyorum. Uçakla
giderken önce bir şehri, daha sonra bir ülkeyi ve ülkeleri
görüyorum. Bütün bunlara rağmen gözlerimi kaparsam
hiç bir şey göremiyorum. »
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Hayata
Bakış
Dilde
Bozulmalar ve Kültür Yozlaşması
Gölgeler
Utanmazlar
Nasırlı
Eller
Hamamlar
Referandum
ve halkın ortaya çıkan tepkisi
HANGA
HUNGA
Dar
Kapı
Suçlar
vadisi
Sözlerimden
duman çıkıyor
Sen
ne biçim insansın?
Yorgun
değiliz biz türküler varken...
Gurbet
ve Tutkular
İçinizdeki
şehir
Küçüktüm
küçücüktüm
Yan
Kesit
Çağın
üzerindeki karanlıklar
Arayış
Hazır
mısınız çocuklar?
Varoluş
üçgeni
Öğretmenim
Acılar
karla kaplanırken
Savaş
Dansları
Karanlığa
savaşla yazılanlar
Gurbet
Çiçekleri
Çöpçü
kardeş
Kapar
kapılarını dostlarına
Ne
zaman başımı kaldırsam
İnsanları
tanımak istiyorum
Üzerimize
ağları ördüler
Yargılanışım
SAYFA
BASI
|