GÖZCÜ Serdar
Çelebi
|
|
|
MOSTAR
KÖPRÜSÜ AÇILDI
Bosna savaşı sırasında 9 Kasım 1993 de Hırvat
topcu ateşi ile yıkılan Mostar
köprüsü yeniden yapıldı ve 23 Temmuz Cuma günü
muhteşem bir törenle yeniden açıldı. Aynı gün, savaş sırasında tahrip
edilen Mostar`ın camilerden en eskisi,
Karagöz Bey Camii de çeşitli
ülkelerden gelen iki bine yakın müslümanın birlikte
kıldığı cuma
namazı ile ibadete açıldı.
Aslına uygun olarak yapılan Mostar
köprüsüne yaklaşık 20 milyon dolar
harcandı. 50 ye yakın ülkenin devlet
ve hükümet temsilcisinin
katıldığı açılışa, Türkiye Başbakanının
– Sakarya`dakı tren kazası sebebiyle – katılamaması
tüm Balkan müslümanları arasında üzüntü yarattı.
Mostar Körüsü, Mostar halkının dileği üzerine, Kanuni
Sultan Süleyman'ın emriyle 1566
yılında hizmete açılmıştı.
Fanatik Hırvatların yıktığı Mostar Köprüsü,
Türkiye'nin mali desteği, teknik elemanları ve ustalarının
el emeği ile yeniden hizmete açılıyordu. Bütün dünyanın
Osmanlı'nın
devamı olarak gördüğü Türkiye
Cumhuriyeti'nin temsilcilerinin bu
açılış fotoğrafında en anlamlı şahsiyetler
olarak yer alacağı açıktı. Bosna'lı Müslümanlar
sanki, „arkamız sağlam
ve işte buradalar“ diye gururlanacakları
bu günün sabırsızlığı içindeydiler. Ne varki,
Türkiye`den gelen Hükümet üyelerinin de Mostar Havaalanındaki
teknik sebepler yüzünden açılıştan hemen önce Türkiye'ye dönmesi
buruk bir açılış yaşanmasına sebep oldu. Buna rağmen Türkiye`den gelen bine yakın
ilim adamı, araştırmacı, toplum öncüsü ve siyaset adamı
Bosnalı kardeşlerini yalnız
bırakmadılar. Mostar caddeleri ay yıldızlı bayraklarla
tam bir bayram yerine dönüşmüştü.
Mostar`ı ilk ziyaret
Ben de eşimle birlikte Almanya`dan gittim Bu Mostar'a ikinci gidişim. İlk
olarak 30 Haziran 1997 de, ATİB
heyeti olarak Durmuş Yıldırım, Yakup
Şirin, ve Hüseyin Yağcı ile birlikte Bosna Hersek
gezisine gitmiştik. Bihac
Zenica, Travnık ve Sarybosna ziyaretinden sonra Mostar`a hareket ettik. O günlerde
İstanbul`da İSAM`ın
başkanlığını yapan Dr. Azmi Özcan Bey kardeşimiz
de Mostar`a bir toplantı için
gideceğini söylemiş,
nihayet “aynı tarihte orada olalım ve görüşelim” diye
kararlaştırmıştık.
Mostar`da Alman plakalı arabamızla
şehir merkezine doğru ilerlerken
cadde üzerinde oluşturulan ilk kontrol noktasında görevli polislerin sorusu üzerine
“Mostar`a toplantıya gelen Türk heyeti ile görüşeceğimizi
söyledik. Bunun üzerine aralarında kısa bir konuşma oldu ve
bir polis arabası önümüze düştü bir kaç kontrol
noktasından daha geçtik, kim olduğumuza dair sorulara Mostar`lı
polisler cevap verdi ve toplantı salonuna kadar girdik. Yolda bir iletişim
hatası olduğunu anlamıştık, adamlar bizi toplantıya
Almanya`dan gelen delegasyon mensupları sanmışlardı. Hiç
bozuntuya vermedik. Azmi Bey
“Sizde mi bu toplantıya davetliydiniz?” diye
sormuştu. Mostar Köprüsünün yeniden yapımı için
uluslararası bir toplantı yapılıyordu. Türkiye`den IRCICA Başkanı
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu
ve birkaç davetli daha vardı. Bir
yanlış anlama sanucu Mostar`da
önemli bir toplantıya şahit olmuş ve hep birlikte “inş`allah
köprünün açılışını da görmek nasip olur” demiştik.
Bosna`da yeniden doğuş
Burada hemen itiraf etmeliyim ki,
Saraybosna `da, Pocıteli ve Mostar`da
hissettiklerimi ifade etmekten acizim. Bir kere içimde inanılmaz bir özlem
duygusu vardı, Sanki doğduğum ve yıllarca uzak kaldığım
topraklara dönüyordum. Üniversite yıllarından tanıdığım,
son 15 yılının tamamını Bosna için feda etmiş Yeni
Pazar doğumlu Davut Nurigil TOKİ`nin
Bosna temsilciliğine getirilmişti. Önce onu aradım. Sarybosna`da
müslümanların kalbi Başçarşı`da
atar. Ancak orada bir otel bulmak için geç kalmıştım. Şehrin
batı yakasındaki Ilıca semtinde bir otele yerleştim. Adından da anlaşılacağı
üzere şifali sularıyla ünlü bir kur bölgesiydi burası. Başnakca
bilmediğim halde „Selamün Aleyküm“ ve Allah`a Emanet“ arasındakı
tüm konuşmaları da anlıyordum.
İlk işimiz hemen hemen tamamı Gazi
Hüsrev Külliyesine ait Cami, medrese, hamam, kapalıçarşı
ve işyerlerinden oluşan herşeyi ile bizim olan Başçarşı`ya
gitmek oldu. Her adımda dilimizde, gönlümüzde „Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç
vardı. Bosna demek o demekti. Kime sorsak, hemen sağnak yağmur altında
300 bin kişinin katıldığı
cenaze merasimini
anlatıyordu. Nur içinde yatsın..
Saraybosna`ya ilk gelişimizde müslümanların
oturduğu doğu tarafı mermi ve top ateşi sebebiyle
harabeye dönmüştü. İnsanların
yüzlerinden savaş günlerinde çekilen sıkıntıları
anlamak mümkündü. Dile kolaydı. 200 binden fazla şehit, 500 binden
fazla göçmen, on binlerce sakat, ırzlarına geçilmiş kadınlar..
Evet Bosna müslümanları yok edilmek istenmişti.
Fakat ilahi murat
başka olmalıydı. Bunu bugün gördüğümüz
Saraybosna`dan anlamamız mümkündü.
Göz önündekı tüm camiler öncelikle
ve en güzel şekilde yapılmış,
işyerleri pırıl pırıl, insanlar bakımlı,
sessiz, sabırlı, mütebessüm ve vekar sahibi
temiz müslümanlar.. Üniversitelerde
kendi köklerine bağlı ciddi gençler.. İşte
yeniden doğuş tablosu.
Türk Ziyalılar Bosna`da
Persembe günü akşam üstü Saraybosna`da
Başçarşı görülmeğe değerdi. Prof.Dr.
Edibe Sözen ve Ümit Meriç
Hanımefendilerle hemen
Başçarşı girişinde karşılaştık.
Türk Edebıyatı Dergisi`nin sahibi gazeteci
yazar Servet Kabaklı dostumuz, Rumeli
Vakfı`dan Melek Aras ve Macit Şahinler,
Milletvekillerimizden Nusret Bayraktar,
Halil Ürün, Hüseyin Kansu, Ali Ayağ ve CHP`li Ertuğrul Günay,
Prof.Dr. Harun Cansız, Doç
Dr. Ahmet Haluk Dursun , Eman Tur yöneticisi Bülent…
Almanya`dan IMGM Başkanı Yavuz Çelik Karahan ve Ali Bozkurt Beyler Gazi Hüsrev
Camiinde akşam namazı sonrası avluda karşılaştığımız
tanıdık simalardı.
Ertesi gün, Mostar`a Bosna
Dayanışma Vakfı`nın heyeti ile birlikte gittik. Yolculuğumuz Vakfın eski
başkanı, Adapazarı milletvekili Süleyman Gündüz Beyin
konuşmaları ile dolu dolu
geçti. Vakıf Başkanı Hüsnü
Kılıç`ın organizesi ile İstanbul`dan
180 kişilik bir grup Bosna`ya gelmişti.
Mostar`da Karagöz Bey Camii açılışında
Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu, Prof. Dr. Ekmeleddın İhsanoğlu,
Türk Tarih Kurumu başkanı Prof. Dr. Yusuf Halacoğlu, Vakıfların
cevval genel müdürü Yusuf Beyazıt, Yeni Pazar`lı Dr. Mustafa Kahramanyol
Ağabey, İstanbul İl
Başkanı Gümülcine`li Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Üsküp`ten
El Hilal Başkanı Behucidin
Şehabı, Kalkandelen`den Kenan Mazlami, Kosova`dan İlyas
Ramazanoğlu ve Lütfi Balık, Fatih Belediye Başkanı
Mustafa Demir, İzmir`den
Kemal Güller Beyler
görebildiğimiz dost yüzlerdi.
Müftülerin Farkı
Suudi Arabistan`nın hayırsever zengini
Zeki Yamani`nin yardımlarıyla restore edilen Karagöz
Bey Cami`nin açılış konuşması
Bosna Diyanet İşleri başkanı
Mustafa Seriç Efendi tarafından İngilizce,
Arapça ve Başnakça olarak yapıldı. Müftülerin hemen hepsi
bölge dillerinin yanısıra arapça ve ingilizce konuşabiliyorlardı. Çok bakımlı görünüşleri ve samimi halleriyle dikkat çekiyorlardı. Bu ayrıntıyı,
özellikle Avrupa`da hizmet
yapan islami kuruluşların öncülerı için çok önemli bulduğumu
da burada belirtmek istiyorum.
Köprüde Mehter ve Keman Çalan Bosna`lı
Kız Most başnakça`da köprü, Mostar ise köprü tutan anlamına
geliyormuş. Bosnanın üç
nehrinden biri olan Neretva (diğerleri Suna ve
Drina) Mostar`ı doğudan
Batıya ikiye ayırıyor.
Bu sebeple, tarih boyunca üzerıne barış
ve sevgı şirleri yazılan „Yeşil
Neretva“ üzerinde bugün çok sayıda köprü bulunuyor. Mimar Koca
Sinan`ın talebesi Bosna`lı Mimar Hayretine
1566`da yaptırılan bu essiz köprü, dört asır sonra bu
defa 27 Türk usta tarafından
yeniden yapıldı.
Hilal biçiminde oturtulan köprüdeki 1088
taşın tamamı Türk Ustalar tarafından ilk yapılışına
uygun olarak elle koyuldu ve 20 aylık çalışma sonucunda köprü inşası
tamamlandı.
Bundan böyle de üzerine dostluk
ve barış şiirleri yazılacak olan Mostar küprüsünün açılışı
gerçekten muhteşemdi. Bunu
bizzat Mostar`a gidemeyenler ekran başında seyrettiler.
Benim burada altını tekrar çizmek istediğim iki sahne
var.
Birincisi Köprü`den Mehterin geçişi.
Bosna savaşını çıkaranlar, Bosna`lı müslümanların
katline destek verenler, katlima seyirci kalanlar ve nihayet köprüyü yıkanların
gözlerı önünde ve onların da katılımı ile hazırlanan
açılış merasiminde bu
köprünün gerçek sahiplerini işaret
ve ilan eden bir yürüyüştü
Mehter Takımının
yürüyüşü.
İkincisi , izleyen herkesin hemen
tesbit ettiği , tesettürlü, çok zarif kıyafetli
keman çalan Bosna`lı kızın yer aldığı
sahne idi. Proğram
boyunca sahnede
yer alan orkestranın
hemen solunda biraz önde yer alan
Bosna`lı kemancı kız, açılışı naklen veren tüm
kanallarda da aynen göründü. Ön plana çıkarılmış
tesettürlü kemancı
kız, Bosna`daki müslümanları simgeliyordu.
Bosna`lı yöneticiler varlıklarını ve
kimliklerini bu
merasınde belirgin hale getirmek için
programa böyle
bir incelik vermişlerdi.
Bu sahneyi de hem Avrupa`daki
öncülerimizin hem de Türkiye`deki yöneticilerin
dikkatine sunuyorum.
Blagay`da Sarı Saltuk Tekkesi
Açılış Cuma akşamı
20.00 de idi.
Bu bakımdan ikindi vakti Müslüman-Hırıstıyan
herkesin ziyaret ettiği Mostar`dan 20 km mesafedeki
Blagay`da Buna çayının
kaynağındaki Sarı Saktuk Baba Tekkesini
ziyarete gittik. Bugün Avrupa`ya
gönderdiği evlatlarının eğitimini düşünemeyen yöneticilere ibret olacak tarzda,
Ecdadımız
uçlarda dolaşan
akıncıların manevi terbiyeleri ihmal
edilmesin diyerek Adriyatik kıyısında bır eğitim
merkezi olarak bu tekkeleri açmıştı.
Bugün de yavaş
yavaş
tarihi görevine tekrar soyunan bu tekkede dualar edildi,
Zenica`da görev yapan ve topluca tekkeyi ziyarete gelen Mehmetcikler göz yaşarttı.
Sonuç olarak
Yazının başında ifade ettiğim gibi, Ecdad topraklarında hissettiklerimizi
ifade
kudretine sahip değilim. Sadece
okuyarak dinleyerek olmaz. Bosnayı, Budapeşte`yi ve
tüm Balkanları görmek lazımdır. Her kim evladına,
gençlerine geçmişi anlatmak ve böylece geleceğe
ait bir yön göstermek istiyorsa,
onlara Bosna`yı gezdirsin,
Bana göre de medeniyetimizin üç önemli noktasını
Mekke-Medine, İstanbul
ve Saraybosna`dır. Avrupa`lı müslüman Türkler
olarak Bosna`yı gözetmek öncelikli görevlerimiz arasındadır.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Mostar
köprüsü açıldı
Haydar
Aliyev'in ardından.....
SAYFA
BASI
|