·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


PENCERE
                                                                                       Nuran Yelkenci
 
nuranyelkenci@yahoo.com


İnanç Sömürüsü

  
 İkna Etmek ile Kandırmak Arasındaki İnce Çizgi: İnanç Sömürüsü…

    Bir insan, bir şeye inanmak konusunda ikna ediliyorsa buna ikna etmek değil “kandırmak” denir. Bir insan bir şeye inanmak konusunda ikna ediliyorsa bu, hak değil batıl bir inançtır.

    İkna kabiliyeti, son yıllarda özgüven, iletişim, planlama, yönetim gibi becerilerin arasında en üst sıralardaki yerini aldı. İkna edici olmak neden bu kadar önem kazandı? Acaba insanların neden eskisine göre daha çok “ikna” edilmeleri gerekiyor? İnsanların zeka düzeyi mi yoksa seçenekleri mi arttı?

    Seçenekler arttıkça hangisini seçeceğimiz konusunda da “ikna kabiliyeti olan” insanlara ihtiyaç duyulur oldu. Artık tıpkı marketteki bir ürünü satar gibi bir fikri de kabul ettirebilmek için insanları ikna eden birilerine ihtiyaç duyulur oldu. Politik söylemler, fikirler, ürünler gibi rekabet ve seçeneğin bol olduğu arenalarda doğru bir yöntem ama ya söz konusu inançlar ise? İşte o zaman durup düşünmek gerekiyor. Çünkü burada seçenekler, market raflarındaki ürünlerden çok daha hassastır. Burada söz konusu; insanların hayatlarını adadıkları, hayatlarını nasıl yaşayacaklarını belirledikleri ve davranışlarını düzenledikleri inançlardır.

    Bir insan, bir şeye inanmak konusunda ikna ediliyorsa buna ikna etmek değil “kandırmak” denir.  Peki neden birileri bizi bir şeye inanmak için ikna eder yani kandırır? Bizim inancımız nasıl bir ranta dönüşür? İnanç birine bir şeyi yaptırmanın en kesin ve kolay yoludur. Eğer bir insanı bir şeye inandırırsanız artık sizin telkininize gerek kalmadan o kendi kendini motive eder hale gelecektir. Yani sistem tıkır - tıkır işleyecektir. Hele ki bu inancı “Allah inancı” olarak öne sürerseniz artık o kişiyi hatta kişileri çok rahat sömürebilirsiniz.

    Bir insan bir şeye inanmak konusunda ikna ediliyorsa bu, hak değil batıl bir inançtır. Peki  hak olan ile batılı nasıl birbirinden ayırt edebiliriz?

    Hak olan inanç;

    Vicdana uygun olandır. Buna inanmak için sadece bilgi sahibi olunması yeterlidir. Hak olan inanç insan doğasına aykırı değildir, insanı özgürleştirir, huzurlu, dengeli ve sevecen bir insan olmasını sağlar ve insanın kişisel olarak sağlıklı bir gelişim göstermesine neden olur. İnsanlarla iletişimini arttırır, ahlaki değerlerini güçlendirir, onu duyarlı ve hoşgörülü bir insan haline getirir.

     İnançlı insan, farklılıklara saygılıdır, sadece siyah ve beyaz olarak değil hayatı tüm renkleriyle algılar. İnançlı insanın sözleriyle düşünceleri, düşünceleriyle eylemleri tam bir uyum içindedir. Küçük hesaplar peşinde olmaz, inancından ötürü kendini özel bir konuma yerleştirmez, kul olmanın mütevazı olgunluğunu yaşadığı her halinden anlaşılır. Hak yoldaki insan her haliyle diğerlerine örnek olur.

    Batıl inanç ise;

    Vicdanı törpüler. İnsanın fıtratına aykırıdır, inanmak için değer yargılarınızı, mantığınızı ve kişiliğinizi zorlamanız gerekir. Aklı siler, muhakeme ve sorgulamayı bitirir, akıl ve mantığınızı, iradenizi bir başkasına ya da bir başka sembolik varlığa teslim etmenizi gerektirir. Sizi kamil imana kavuşmaktan, hür iradenizle seçim yapmaktan, doğru ile yanlışı ayırt edebilmek için vicdanınıza başvurmaktan alıkoyar. Koşulsuz, sorgusuz sualsiz bir itaat kavramı ile “dünya hayatındaki seçimleriniz olan imtihanınıza” nokta koyar. İçinizi boşaltır, inandırıldığınız konularda gözü kapalı, kulakları sağır halde hipnotize olmuş bir insan gibi ısrarla aynı şeyleri savunursunuz. Hoşgörü, esneklik ve anlayış yerini ayrımcılık, sertlik ve katılığa bırakır. Bundan dolayıdır ki batıl inançlar insanları obsesif bir ruh haline sokar.

    Batıldan kurtulmanın tek yolu Allah'a yönelmektir. Allah'ın kuluna yeterli olduğunu bilmek ve O'na sizi doğru yola iletmesi için kişisel duanızı yapmaktır. Allah ile aranıza hiçbir kulu sokmadan katıksızca O'na yönelirseniz O size doğru yolu gösterecektir. Allah tüm inananları inanç sömürücülerinden korusun.

    Kübra Yelkenci
yelkencikubra@hotmail.com

http://kubrayelkenci.wordpress.com


SAYFA BAŞI

www.nuranyelkenci.com

Yazarın diğer yazıları:

İnanç Sömürüsü
Sahte Peygamberler
Anne Sevgisi
Günümüzün bazı cemaat liderleri (Şeyhleri)
İlk Müslüman İş Kadını Hz. Hatice
Utangaçlığın yeni adı sosyal fobi
Her İşin Başı Eğitim Nedir?
Konuşamıyoruz Çünkü Okumuyoruz
Güçlünün Değil Haklının Sözü
Yaşama Sevinci
Mutfaktaki İsraf
Varoşlardan sosyeteye İstanbul
Sen de Haklısın, Sen de Haklısın, Sen de!
Benim Duam
Yasakları Yasaklamak
Filistin’in Göz Yaşları
Peygamberleri Rahat Bırakın
Noel ve Yilbaşı Kutlamaları
Hayal Gücü Sınırlarının Ötesinde...
Bin Aydan Daha Hayırlı Olan, Ramazan Ayı
İffetli Müslüman Türk Kadını ve Örtünme
İnsanın En Büyük Düşmanı Şeytan
Duada kararlı olmak
Kuran’da selamlaşmanın önemi
Allah, İnsanı hastalıkla da sınar
Haset ve Kıskançlık
Kilitli Kapıların Ardındaki Sonsuz Hayat , Cehennem  
Sahte Dünyanın Acıları
Tarihten Günümüze Sahte Dindarlar
Şeytan Detayda Gizlidir
İnançla Gelen Ruh Sağlığı ve Huzur
İnanca Çağıran Davetler
Hayırlarda Yarışmak
Zaman Tüketen Ev Hanımları
Sebeplerdeki sırlar
Herşeyde Hayır Görmek
Pişman Olmadan Önce
Örnek Müslüman Kadın Hz. Meryem
Tüm annelerin, anneler gününü kutluyorum
İnsanları sinsice kıskacına alan Adamlık dini
Derin Düşünmek
2005 Dünya Kadın Yürüyüşünde, Müslüman Türk Kadınının Yeri


   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Nuran Yelkenci
İnanç Sömürüsü
Mahmut Aşkar
Memleket Yine Toz-Duman
Yakup Yurt
Bugün 19 Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramı (mı)?
Yılmaz Kuzucu
Örtün bir bayrağa bedel
Ozan Yusuf Polatoğlu
Merhaba sayın Baykal
Orhan Aras
Dinle küçük adam!
Hayrettin Çakmak
1070 Rakımlı Tepe
M. Ali Aladağ
Alman Medyasındaki İslam
Ayten Kılıçarslan
Yeni bir skandal!
Hidayet Kayaalp
Düşünmek farz mıdır?
Hasan Kayıhan
Bizim "Diaspora" Show
Halil Gülel
ALM ANYA'DA KIRK YIL SONRA TÜRKÇEMİZ
Ali Kılıçarslan
Oy hakkı sözü ne oldu?
Üzeyir Lokman Çaycı
Yağmurdan faydalanma yerine zararlarına seyirci kalınıyor
İbrahim Selamet
Filistin
Haldun Çancı
Kırk Katır Mı, Yoksa, Satırları Paket Mi İstersiniz?
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Üniversite: Girmek mi, çıkmak mi zor
Şefik Kantar
Bayrak
Osman Seçmez
Herşey çok iyiye gidiyor derken...
Veli Kalli
Gurbet Çilesi
Prof. Dr. Berhan Yılmaz
Biri bana anlatsın
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Yeltsin’in Rusyası ve Erdoğan’ın Türkiyesi
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Ülkemiz Sorunları ve TRT
Sebahattin Çelebi
Hüznümü, limanlara akıttım da geldim...
Dr. Nebil Bozdoğan
Ameliyatsız Yüz Gençleştirmede Son Nokta
Erhan Türbedar
Kosova’ya İki Yeni Bakanlık Devrediliyor (?)
Mustafa Can
Akıl...Gönül...Şüphe...
Sonra Hayatın Akışı...
Betül Parlar
Hey du...
Fikret Ekin
Türkiye’nin “Sorunu”
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Serdar Çelebi
Birlik yolunda ilk çabalar..
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç