Divan
Sohbetleri
Her Cumartesi
-Canlı Yayın-
Saat: 20.00-21.45
"türkshow'da"
Yine Geldiler...
Mümkünse yer yüzündeki her
müslüman, değilse her Türk, ama mutlaka her Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı Çanakkale’yi ziyaret etmeli!...Çünkü
Çanakkale, Osmanlı’nın şahsında dünya müslümanlığına ve
Osmanlı Türkü’nün şahsında dünya Türklüğüne karşı açılmış
bir savaşın vuku bulduğu yerin adıdır. Tarihimizde devletler
kuran, imparatorluklar yıkan, çağ değiştiren savaşlar
vardır. Fakat bunların hiçbirisi Çanakkale’ye, Çanakkale de
bunların hiçbirisine benzemez.
Tarihimizi, Cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren yetişen nesillere dikta yoluyla öğreten resmî
ideolojinin kısır, yanlı, eksik ve önyargılı hâkimiyetini
Türk aydını kısmen de olsa kırmayı başarmıştır. Zaman
ilerledikçe geçmişimiz mercek altına alınmakta, tarih, ilmî
çerçevesinde yeniden kahramanlar, zaferler, hezimetler ve
hainler tesbit ve tarife çalışılmaktadır. Başka bir
ifadeyle; tarihimizle yeniden yüzleşiyoruz. Bunun en güzel
örneklerineden birisi, son yıllarda Çanakkale üzerine
yapılan sualtı ve topraküstü-alan araştırmaları, neşredilen
yazılı ve dökümantar veya sinema, televizyon filimi
türünden görüntülü eserlerdir.
Çanakkale (deniz, kara ve hava) savaşlarında
namüsait şartlara rağmen Türk askerinin destanlaşan
kahramanlıkları, silah arkadaşlarıyla beraber Mustafa
Kemal’in ortaya koyduğu askeri başarıları ayrı bir gurur
kaynağımızdır. Birçok tarihi hadisede olduğu gibi, burada da
sorulması ve sorgulanması gereken yönler vardır. Genç bir
(ulusalcı) aydınımızdan duyduğum bu eleştiri de hem
sevindirici, hem de düşündürücü cinstendir: “Çanakkale, Batı
emperyalizmine karşı başlattığımız savaşta elitimizle
birlikte 250 bin insanımızı kaybettiğimiz yerin adı ise,
Ankara da, bundan kısa bir süre sonra, vatan topraklarından
kovduğumuz düşmanın kültürel değerlerine davetiye
çıkardığımız yerin adıdır.”
Bir başka açıdan yapılan tesbitte ise; “Ve
nihayet 1914’te dokuz cephede hovardaca Mehmed harcadığımız
Birinci Dünya Savaşı’na merhaba demişizdir. Askere aldığımız
2.850.000 askerimizin 2 milyon 229 binini kayıp olarak
vermişizdir.” (İlhan Bardakçı, Vahdeddin’den Mustafa
kemal’e, s.24). Merhum Bardakçı, aynı eserinde dünkü ve
bugünkü sömürgeci zihniyetin bize karşı değişmeyen tutumunu
da yine kendi ağızlarından şöyle belegeliyor: “1881 yılında
Tunus’u kaybetmişizdir. Fransa’nın o zamanki dışişleri
bakanı Barthelmy Saint Hilare o yılın 5 Ocak günü
yayınladığı ve büyük devletlere gönderdiği notada, Tunus’u
geri kalmış Osmanlı Devleti’nin elinden almak, medeni
dünyaya karşı Fransa’nın tarihi borcudur, diyebilecek kadar
küstah ve acımasız olabilmiştir.”.
Hayret!... Bunda bilenler için hayret edilecek
birşey yok ama ben yine de hayret demekten kendimi
alamıyorum. A.B.D. Başkanı Georg (dabulyu) Bush da Irak’a
saldırıya geçerken benzeri şeyleri söylemişti. Osmanlı’nın
Ortadoğu’dan çekilmesiyle bölgeyi işgal eden İngilizlerin
kumandanı da, Selahaddin-i Eyyubi’nin mezarı başına
dikilerek, “Ey bizim bundan bin sene önceki Haçlı
Seferlerimizi geri püskürten Selahaddin!...Biz yine geldik!”
dediği rivayet edilmektedir. Demek istiyorum ki,
Çanakkale’ye kadar gelenler de, bu milleti dize getirmek,
bir medeniyeti tarih sahnesinden silmek veya şairin dediği
gibi bizi tarihe gömmek için gelmişlerdi ama Çanakkale’nin
sularına gömüldüler.
Bütün bunlar bir kenara, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı her insan, hele hele genç nesil için kayıtsız
şartsız Çanakkale ziyaret edilmelidir. Orada her etnik
kökenden olan Anadolu insanının, vatan savunmasındaki
birliğini görerek, bugün ayrılık marşları söyleyenleri
lanetleyeceksiniz. Bugün göğsümüzü gererek dolaştığımız,
hürriyetimize pranga vurdurmadan yaşadığımız vatan
toprakları için ödenen bedeli ancak Çanakkale’de ve yerinde
idrak etmek mümkündür. Çanakkale’de 250 bin vatan evladının,
“hayasız akın”a karşı siper ettikleri canları karşılığında
bir (askeri) zafer kazanılmıştır. Ya bunun arkasından gelen
kültürel savaş?... Çanakkale’yi geçemeyenler, ne yazık ki
çok geçmeden ruhumuzun derinliklerine, düşüncelerimizin en
ücra köşelerine kadar manen sirayet ettiler. Acaba
şehitlerimiz rahat uyurlar mı dersiniz?
YAZARIN
DİĞER
YAZILARI:
SAYFA
BASI
|