A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu

Kendinizi değil kilonuzu yakın

·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BAKIŞ

               Mahmut Aşkar

 

askar@turkpartner.de




Tedavülden Kalkan İdeolojiler

Form ve Norm Meselesi

 Biz millet olarak formunda olduğumuz veya kendimizi öyle gördüğümüz zamanlarımız olmuştur ama “norm”umuz hiç olmamıştır! Son bir-iki yüzyıldan beri başımıza ne geldiyse hep normsuzluktan geldi desek yeridir. Kendi aramızdaki çatışmalarımız hep form, yani görüntü üzerinden ve görünüş üzerine olmuştur. Hep “nasıl”larla sormuş ve cevabı da ona göre beklemişiz. “Niçin”ler bizi ilgilendirmemiş... Nasıl bir Atatürkçü, nasıl bir dindar veya nasıl bir milliyetçi?.. Nasıl giyinir, nasıl yemek yer; çatal sol elde mi yoksa sağ elde mi tutar; yemeğin yanında ayran mı yoksa şarap mı içer? Başörtülü mü; örtülüyse nasıl bir örtü? ‘Sıkbaş’ mı yoksa ananevî mi? Şehirdeki vasıfsız fabrika işçisi, evhanımı bayanın veya tarlada çalışan köylü kadının başörtüsü kimsenin dikkatini çekmezken, aydın kızlarımızdan bir kesimi başını bağlar ve üstelik çok da estetik bir zevkle bağlarsa, kendilerine göre laik-ulusalcı veya ulusalcı-laikler koro halinde; “Türkiye laiktir laik lalacak!” bildik sloganlarıyla taaruzu başlatıyorlar.

Bu millet norm’unu yeniden keşfetse kendine gelecek veya kendine gelse normlaşacak. Bu olmayınca; formalar, formlar ve formalitelerle beyhude meşguliyetimiz birkaç nesildir aralıksız devam ediyor. Protesto edilmenin bahanesi başörtüsü olduğu kadar, protesto etmenin bahanesi de yine başörtüsüdür. Bu bez parçası, kim ne derse desin, Türklerarası kültürel çatışmada bir taraf için hedef tahtasına, diğeri için kalkana dönüştü. Senelerden beri Türkiye’deki başörtü merkezli Türklerarası Kültürel Çatışma’mız, sayıları dört milyona varan Batı Avrupa Türklerine karşı yürütlen dışlama/ötekileştirme kampanyasında yerli-çoğulcu topluma da ilham kaynağı oldu: Öz vatanında üvey evlat muamelesi görenler, göçmen olarak yaşadığı ülkede yetimdir.

Askercilik oyununa devam...
Çatışmanın bir başka boyutu Mustafa Kemal Atatürk üzerinden, diğer boyutu da din üzerinden yapılmaktadır. Bu konuyu yazmaya devam ederken “Ergenekon” kapsamında yeni tutuklamaların haberlerini tv kanallarında seyrediyorum: ATO Başkanı Sinan Aygün, gazetecilerin, neyle suçlanıyorsunuz, sorusuna karşılık; “Atatürk’ü sevmekle” cevabını veriyor. Cumhuriyet Gazetesi Anakara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın tutuklanmasını gazete binası önünde kınayan okuyucu topluluğuyla binanın balkonundaki çalışanların sloganları aynı: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”.

Türklerarası kültür savaşı özellikle belli kavramlar üzerinden yapılmaktadır. Bizi dışarıdan seyredenler, feylosof  postuna bürünmüş demogog ideologlardan müteşekkil bir millet olduğumuz vehmine varabilirler. Kavramlara veya simgelere yüklediğimiz mânâ tamamiyle bizim kapasitemiz, kalitemiz ve dünya görüşümüzle alâkaldır. Din; din baronlarının elinde,  Atatürk; Kemalistlerin elinde, Millet de; milliyetçilik veya ulusalcılığı ideolojileştirenlerin elinde bazen bir sıçrama tahtası, bazen baskı aracı, bazen de saldırılara karşı kalkandır. Asker bir milletiz diye diye, dinî hayatımız kadar düşünce hayatımız da askerî bir disiplin içinde, emir-komuta çerçevesinde yürümektedir. Böylesi bir ortamda elşetiriye, itiraza, çüpheci yaklaşıma, hatta yeni teklif ve açılımlara yer yoktur: “Büyüklerimiz” zamanında herşeyi söylemiş; bize sadece dinlemek, uygulamak ve itaat etmek düşer. Bizi bugünlere bırakan mantık bu! 

Bugün ülkemizde Cumhuriyet tarihinin en şiddetli değerler çatışmasını yaşıyoruz. Siyasî-ideolojik akımlar önce kendi içlerinde şahsiyetlerin ve kavramaların arkasına sığınanlarla çatışma yaşadı ve ayırışmaları hızlandırdı. Bu gecikmeli ve kaçınılmaz süreci, ordumuzdan dindar-muhafazakâr kesimimize, milliyetçimizden ulusalcımıza kadar bütün kesimler tamamlamadan  Türklerarası Kültürel Çatışma’nın dinmesi mümkün değildir. Değişime direnen merkeziyetçi ototritelerine başkaldırma şuuru ve medenî cesaret gösterenlerin, bugünlerde ortak bir zeminde buluşabilmelerini, ülkemiz adına memnuniyet verici bir gelişme olarak görüyoruz.

Din ile kavgalı olmamak
Düşünce ve sosyal hayatında dinî hassasiyeti olanlarla, bu özelliklerine rağmen ortak bir zeminde buluşmasını başarabilen aydınlarımızın varlığı geleceğe yönelik umutlarımızı daha da artırıyor. Bağnaz dindarlar ve bağnaz Kemalistlerin varlıklarını çatışma kültürü üzerine kurmalarının aksine, farklı değer yargılarına sahip olmalarına rağmen, uzlaşma kültürünü kendilerine şiar edinmişlerin sayesinde, gıptayla baktığımız milletler gibi biz de nihayet kendimizle barışacağız.

Bu toprakların, hatta o coğrafyanın insanı dindar olmasa, inanmasa da, İslâmiyet’le kavgalı olmamaladır. Bu dinle kavgalı olan, onun hakkıyla idrak edemeyenlerin hem fert hem de toplum olarak huzur bulması dün olduğu gibi bugün de mümkün değildir. Seküler aydınımızın bir kesimini bu hakikatı farketmesinden dolayı tekrar tekrar alkışlıyoruz.

 İnsan merkezli bir medeniyet mirasına ve anlayışına sahibiz: Dünya nimetleri insan için, vatan insan içindir. Başkalarının boyunduruğu altında olmayan bir ülkenin hür insanları, kendilerinin olan ancak böylesi bağımsız topraklarda mutlu olabilir ve oraya vatan diyebilirler. İşte böylesi bir toprak parçası, üzerinde yaşayan insanlara mutluluk vereceği için orası vatan olarak kutsaldır ve korunmaya değer. Çünkü neticede sözkonusu insandır. Allah’ın yeryüzündeki halifesi insana zülmeden devlet kutsal olamaz! Yaratılmışların şereflisi’ne, yani insana  hizmet eden devlet ve onun temsilcileri mutlaka bu şeref ve haysiyet derecesinde muameleye layıktır. Özellikle ideolojik Milliyetçiler, Ulusalcılar ve Siyasî İslâmcılar, ezberlerindeki bazı kavramlar gibi ideolojilerinin de tedavülden kalktığını görmelidirler.
 
 YAZARIN DİĞER YAZILARI:

Tedavülden Kalkan İdeolojiler
Türklerarası Kültürel Çatışma
Ülkemin Deve Kuşları
Batı’yı Okuyup Doğu’yu Anlamak
Emin Marketin Yahyası
Çarpıtılan, Kirletilen Değerler
Ahlâk Kirlenmesi
Göç Sürecinde Kültürel Kimliğin Oluşumu
Türk Olmasın da....
İslâm’ı Avrupalılaştırmak ya da...
Seçkinler ve Halk
Hüseyinleşmek (3):
Haktan ve Halktan Yana Olmak

Hüseyinleşmek (2):
Hayatın İki Tezatı

Hüseyinleşmek
Dinamiklerimizi Dinamitlemek
Treni Yine Kaçırdık
Görmemişin Oğlu
Aşk Medeniyeti
Türk Olabilmek ve Türk Kalabilmek
Nasıl Bir Türkiye?
Bölünen Benim, Memleket Değil!
Yeni Bir Dönem Başlarken
Savunma Hattındaki Türkler
 

   
SAYFA BASI
Mahmut Aşkar
Tedavülden Kalkan İdeolojiler
Yakup Yurt
SIK SIK SEÇİM, BELÇİKA’DA ZORLAŞTI GEÇİM…
İbrahim Selamet
İHH İnsani Yardım Vakfı
Muhsin Ceylan
Zirveden görünenler
 ve bir istifa
Nuran Yelkenci
Ne Mutlu Türküm Diyene!..
Orhan Aras
Bir Türk Alpereni: İbrahim Bozyel
Ozan Yusuf Polatoğlu
Cumhuriyet Halk Partisi
Ayten Kılıçarslan
Almanya ‘artık vatan’ mı?
S. Semih Sedef
Yitik hayatlar...
Hidayet Kayaalp
Mumla eriyen umutlar
Hayrettin Çakmak
İkinci yirmiyedi, beşinci Cuma
Yılmaz Kuzucu
İyiye değişim ve beyinlerde haraket
M. Ali Aladağ
Alman Medyasındaki İslam
Üzeyir Lokman  Çaycı
Şehirlerleşme ve etkinleşmeler
Haldun Çancı
Gizlenen Gerçek Atatürkçülük ve Savunucularına Ödettirilen Bedeller
Hasan Kayıhan
Bizim "Diaspora" Show
Ali Kılıçarslan
Oy hakkı sözü ne oldu?
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Gelin TV kanallarımızın son durumunu birlikte irdeleyelim
İsmail Altıntaş
Diaspora ve Kimlik
Osman Seçmez
Hayatın gerçek adı: SU
Şefik Kantar
Papa radikallere koz verdi
Fikret Ekin
Yine İnsan
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Türkiye'nin En Büyük Sorununa Cevap
Prof. Dr. Berhan Yılmaz
Peygamberi Doğru Anlamak
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Şiddet ve Eğitim Sitemimiz 1
Sebahattin Çelebi
Şimdi....
Veli Kalli
Sorunumuz Kuş Gribi Değil
Mustafa Can
Bayram Gelince Bir Şeyler Olur Bana Canım....
İsmail Tüysüz
”Avrupa’nın Anası Anadolu” Konferansına İlgi Büyüktü
Erhan Türbedar
Kosova’ya İki Yeni Bakanlık Devrediliyor (?)
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Yakup Tufan
Fransa’nın İmajı
Betül Parlar
Hey du...
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Dr. Nebil Bozdoğan
Kozmetik cilt tedavisi amaçlı lazer uygulamaları
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç