TADINI ÇIKARMAK
İnsan vardır; yediği yemeğin, içtiği
çayın, telâfuz ettiği kelimelerin hakkını
verir. O´nu yemek yerken, karnınız tok olsa da,
sevmediğiniz bir yemek türü olsa da ağzınız
sulanarak, iştahlanarak seyredesiniz. Hele bir de çayı
yudumlayışını görseniz....
O, yemek yerken ağzını açmaz, şapurdatmaz,
çatal veya kaşığını tabağa uzatırken
har vurup harman savurmadığı gibi yemekten
intikam alırmışcasına saldırmaz. Çay,
bardaktan ağıza şelale
gibi şakırdayarak değil, kıvrım kıvrım
akan bir "çay"ın suyu gibi akaar gider...
Kelimeler o´nun ağzından çıkarken bir mânâ
ifade ederek, terbiyelenerek, süzgeçten geçirilerek çıkarlar.
O, her kelimeyi, usta bir duvarcının tuğlalaları
yerli yerine yerleştirerek hatasız duvar örmesi
gibi, yerli yerinde sıralayarak düzgün ve mâna yüklü
cümleler kurar. Cümlelerin altını çizerek konuşur
ve her cümlenin altına imzasını atar.
O´nu şiir dinler gibi, müzik gibi dinlersiniz.
Çünkü o, nefsine hâkim, kültürüne hâkimdir. O´nun kütürünün
özü nezâket, terbiye ve nefs´e hâkimiyetten oluşan,
"güzel ahlâk"ta ifadesini bulur. O, diline hâkim,
eline hâkim ve beline hâkimdir. O´nun aklı, nefsinin
emrinde değildir. O, nefsini aklının emrine
teslim etmiştir.
Azan nefs´lerin, sadece kuş sütünün eksik olduğu
iftar sofralarında tatmin edilmelerini anlamakta zorluk
çekiyordu. O kararlıydı ; Ramazan`ın tadını
çıkaracaktı: Oruç´u anlamak hayatı anlamaktı,
kendini tanımak, Kuran´ı tanımaktı. Oruç´u
anlamak: Kendini kontrol altına almak, insanlığını
ispat etmekti.
Nur yüzlülerin yolunda yürümek, "Ya Rab, sağımı
solumu, altımı üstümü, kemiklerimi nurlandır"
duasında bulunanların safında yer almak, yüzünde
"secde izi" olanlarla olmak istiyordu. Secde: nefs´e gem vurulduğu, insanın
yükseldiği an; Allah´a en yakın olduğu yer.
Ramazanlığın, oruçluluğun bu sefer her
zamankinden daha ziyade, daha şuurlu bir şekilde tadını
çıkarmaya kararlıydı. Yürürken, çalışırken,
konuşurken, ibadet ederken velhasılı
yaşarken oruçlu olmanın tadını çikaracaktı.
"Var"da ve "yok"ta imtihan edildiğinin,
edilebilecğinin farkındaydı. Çünkü, veren O, alan da O idi. Rızk verene,
İlmin Sahibi´ne, Alemlerin Rabbi`ne, Din Günün
Sahibi`ne, Esirgeyen ve Bağışlayan`a bu özel
Ay´da kulluk etmeğe, bunun tadını çıkarmaya,
hakkını vermeğe kararlıydı.
Bu manevi zevkten bütün insanlığın mahrum
olmaması için dua ediyordu. Bir yudum huzura, bir yudum
sevgiye hasret olunduğu bugünlerde dünyamızdan
Rahmeti´ni esirgememesi
için bizi yoktan var eden Allah`a yalvarıyordu: Ya Rab!
Gönüllerden Hz. Muhammed (S.A.V) sevgisi, merhameti ve hoşgörüsünü
eksik etme.
SAYFA BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Tadını
çıkarmak
Gençlerim
eyvah!
Düşmansız
Yaşamak
"Enternasyonal
terörizme karşı savaş"
Sahipsiz
Toplum
Meydan
Okumak
Afganistan
bombalanıyor
Medeniyetler
çatışması
veya tekerrür eden tarih
Dünyanın
gündemindeki İslam ve Müslümanlar
11
eylül ve sonrası
Gönlünüz
rahat mı?
Dibe
Vurmadan Düze Çıkmaz
Taşralılar
Bizimkiler
Mülakat
"KUTLU
DOĞUM" VE İNSANLIK
Dilimiz
- Dinimiz
Geleceğimiz--Teminatımız
Utanmak
"Kadına
Özel"
Odak
Noktamızdaki İnsan
Hasbihal
- 2
Toplumun
Aynası
Hasbihal
Okuyormusunuz?
SAYFA
BASI
|