BAKIŞ
Mahmut Aşkar
|
|
askar@turkpartner.de
|
Duruş
Benim
de elin oğlununki gibi adamım olsaydı... Derler
ya; adam gibi adam! İşte o kumaştan! Yürüyüşü,
oturuşu, hele hele duruşu, illâ da duruşu:
Dost olana güven, olmayana korku veren, kendinden emin, bastığı
zemin, attığı adım sağlam, tesbiti,
teşhisi gibi sözü de özü gibi doğru bir duruş!
Duruşu doğru olanın, karakteri gibi fikri de
zikri de doğrudur.
Eğriliğinizi gizleyecek kadar maharet sahibi olsanız
da, doğruyu bilmek ve konuşmak; doğruluğunuzun
teminatı değildir! Gülümsemenizi; sırıtmak,
kaşlarınızın çatılışını;
ödleklik, kucak açışınızı;
samimiyetsizlik, güzel laf etmenizi; gevezelik olarak değerlendirirler,
şayet; fikriyatınızla fiiliyatınız örtüşmüyorsa
ve siz adam gibi adam değilseniz.
Söz vardır adamı hizaya, yola, gülistana getirir.
Söz vardır adamı yoldan, zivanadan, çileden çıkarır,
çöle götürür. Söz de vardır yılanı
delikten çıkarır. Söz vardır gül gibi, gönül
okşar, yara sağaldır, bülbülü aşka-şevke
getirir. Söz vardır diken gibi, gözden yaş, gönülden
kan getirir. Benim de sözüne sahip, diline hâkim, çok düşünüp
az laf eden, konuşurken lafı hedefi gören, dil mahkûmu
değil, dilin sahibi, sözün eri adam gibi adamım
olsaydı, duruşu da er gibi, yiğit gibi olurdu!
Duruş; durup beklemek, köşeye çekilmek, dünyadan
el-etek çekmek, teslim olmak değildir! Duruş;
manzara-i umumiyeyi temaşa edip de ders almamak, netice
çıkarmamak, susmak da değildir. Duruş; gördüğünü
tarif, tasvir edebilmek, yeri geldiğinde taşı
gediğine koyabilmek, çıkış yolunu gösterebilmektir.
Duruş; mahkûmûyet zincirine balyoz, şahsiyetsizliğe
kırbaç sallamak, fikir meydanında at oynatmaktır.
Duruş; kibir-gurur, gösteriş, davul gibi ses çıkarmak,
meyvesiz ağaç gibi dik durmak değil! Duruş; mütevazilikten
bükülebilmek, meyveli dal gibi eğilebilmek, beyni dolu,
gönlü dolu, sözü dolu olabilmektir. Meziyet; almakta değil
vermekte, verebilmektedir. Akıldan kıt, sevgiden
yoksunun, sadece hesap-kitap değil kendini de bilmezin,
dostu mahcup, hasımı sevindirenin her tarafı
benden olsa ne yazar?..
Duruş; başkalarını idare etmek, dengeleri
denginde tutmak, herkesle barışık görünmek ve
herkese tebessümler göndermekten önce, şahsının
nefis dizginlerini çekmek, özüyle sulhu sağlamak,
yad ellere dağıttığı muhabbetin bir
nebzesini hane halkından esirgememektir.
Duruş; öyle bir bir medeni cesaret işidir ki,
karanlığa ışık tutan bir münevver kişi,
çağlar ötesini görebilen bir ileri görüş ve
davasına inanmışın bir
iman işidir.
Duruş; ya yaşadığı gibi inanmak veya
inandığı gibi yaşamaktır. Duruş;
büyüklük taslayarak bedel ödetirken küçülmek değil
fedakârlık, cefakârlık ve sadakatın örneği
olup, halkın ve Hakk’ın gözünde büyümektir.
Duruş; bölmek değil bütünleştirmek, bir orta
yolda buluşmak, bir adım yaklaşmak, kucaklaşmak,
taşı eteğinden döküp küskünlerle barışmaktır.
Duruş; haklının, mazlûmun, mağdûrun mesûliyetini
taşımak, acısını yaşamak, zulme
boyun eğmemek, dünyalıklar uğruna imanı
satmamaktır.
Duruş; zirvelerde havalanmamak, alçaklarda alçalmamaktır.
Benim de bu duruşun sahibi adam gibi adamım olsaydı....
YAZARIN
DİĞER
YAZILARI:
SAYFA
BASI
|