·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA SMS  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
·  CHAT  
·  NETMEETING  
   
   


  BAKIŞ

                   Mahmut Aşkar

 

askar@turkpartner.de

 

DİLİMİZ - DİNİMİZ

Konfiçyus`a sormuşlar: Seni bir devletin başına getirseler ilk önce ne yapmak istersin?

-Önce o milletin dilini düzeltirim.Bana da birisi dese; Şimdi baklayı ağzından çıkarabilirsin. Ne diyeceksen de! 

-Dilinizi eşek arısı soksun emi! Derdim. Bu bedduayı önce Türkpartner`de uyduruk-kıytırık kelimeler kullananlara sonra da dilimizi kuş diline çeviren "aydın", siyasetçi, bürokratlara ederdim.

Dil, bir milletin en önemli ortak değerlerinin başında gelir. Dilinizin bozulmasıyla beraber diğer değerleriniz de bozulmaya başlar. Nesiller arasındaki bağlantı kopmaya başlar. Kültür tarihinize mal olmuş eserleri anlamakta zorluk çeker, şairinizi, yazarınızı ve onların eserlerini hem kitaplığınızdan hem de kafanızdan çıkarır, rafa kaldırırsınız. Dil hazinenizden zamanla bazı kelimeler kaybolur gider. Siz farkında olmazsınız. O kelimeler ki, yüzyıllar ötesinden yoğrularak gelmiştir. Kendisi bir kelime ama size birçok şey anlatır. birçok şeyin çağrışımını yapar. İşte o yeri doldurulamayacak kelimelerle birlikte sizden de birşeyler eksilmeğe başlar. Sonra bakarsınızki karşınızda zevksiz, renksiz ve dilsiz bir nesil duruyor: Cebindeki paranın sayısı kadar kafasında kelime yok. Akordu bozuk saz gibidir. Tangur-tungurdan başka birşey duymazsınız. Her iki kelimeden birisi "şey", "yani" diye ağzından çıkar. Anlıyamazsınız.... Ne dili ne de düşüncesi berraktır.

Hele bir de Avrupa`da yetişenleri buna ilave edin. Ve anlaşın ve anlayın şayet anlaşabilir , anlayabilirseniz. Ve anlatın, şayet anlatabilirseniz. O halde: Hiç değilse yazar-çizer takımımız Türkçe`yi yazarken ve konuşurken mümkün olduğu kadar düzgün kullansa. Meselâ, misal ile örneği birbirine karıştırmasa. Seyretmek ile izlemenin değişik manalar ifade eden kelimeler olduğunu farketse... En önemlisi, bir çok konuda kendi değer yargılarını ön plana çıkaranlar dil konusunda da düşüncelerine ters düşmeyecek bir çizgi takip etmeli, kendilerini zorlamalıdırlar.

-Efendim, bu kelimeler dilimize yerleşmiştir artık.

Yani, yapacak bir şey yok (?) Madem bu konuda teslim bayrağını çekiyorsunuz, o halde oturun oturduğunuz yerde! Hangi davadan, mücadeleden dem vuruyorsunuz? Sizin M. Akif`i, Yahya Kemal`ı, N. Fazıl`ı, A. N. Asya`yı, Ömer Seyfettin ve daha nicelerini yeni nesillere anlatma diye bir derdiniz yoktur. Allah`a çok şükür ki, din kültürümüzü ayakta tutan "köşe taşları" henüz daha bu dil kıyımına karşı durabilecek alt yapıya ve şuura sahiptirler.

O biçim Türkçe konuşan, yazan ve o biçim okuyanlar, Yunusları okuyamaz, Karacaoğlanları dinleyemez ve en güzel Türkçe`yle Kuran mealini anlıyamazlarsa bunun vebali kime aittir? İddia ediyorum: Diline sahip çıkamayan dinine de sahip çıkamaz.

Latince bu gün konuşulan bir dil değildir ama hıristiyanlığı latincenin dışında aramaya kalkarsanız öze inişiniz mümkün olmaz. Eski Yunanca da aynı şekilde Batı kültürünün vazgeçemeyeceği unsurlardan diğeridir. Batı, ölü bir dili diri tutmaya çalışırken biz, dipdiri bir dili gün geçtikçe öldürüyoruz.

Hıristiyanlığı öğrenmek için batı dillerinden birini öğrenmeniz yeterlidir. Çünkü, bu dillerden herhangi birisi sizi o kaynağa götürecek şekilde korunarak gelişmiştir. Fakat bu dillerin herhangi birisiyle siz Islam kültürünün kaynağına inemezsiniz. Bunun için ya Arapça ya da Farsça veya Türkçe bilmeniz gerekir. Batı Dünyası`ndaki şarkiyatçılar yukarıdaki dillerden en az birini mükemmel bir şekilde bilirler. Onlar da ancak bizim bu dillerimizin birisi vasıtasıyla İslam ile bütünleşen, zenginleşen Şark Kültür`ü kaynaklarına inebilirler.

Onun dışında, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, bir Almanca veya İngilizce bilmekle bindörtyüz senelik birikimi doğru öğrenmeniz mümkün değildir. Çünkü, o ruhu ancak yine o dille anlayabilirsiniz. Başka türlüsü mealen tercümeden öteye geçmeyen teknik bir şey olur.

Anlatmak istediğim, kaygum, endişem, korkum özet olarak şudur:
Ana dili Türkçe, Farsça veya Arapça olan ama öz dilini yarım-yamalak konuşanların dinlerini de dillerini konuştukları kadar öğreneceklerdir.. Yani yarım-yamalak dil ve yarım-yamalak din.

Çaresi: Ana dilini doğru-düzgün öğrenerek yaşadıkları toplumda silik bir şahsiyet olmaktan kurtularak, şahsiyet sahibi bir kişi olarak yaşadığı topluma ve dolayısıyla dünyaya renk katan, tek kültürlülükten çok kültürlülüğe katkıda bulunan, mensub olduğu dinin (İslam) manevi değerleriyle de hem bu dünyası hem de ahireti için kendisini tamamlayan nesillerin yetişmesini sağlamaktır.
Aksi halde; Ne kadar dil, o kadar din.

 

Yazarın diğer yazıları:

Dünyanın gündemindeki İslam ve Müslümanlar
11 eylül ve sonrası
Gönlünüz rahat mı?
Dibe Vurmadan Düze Çıkmaz
Taşralılar 
Bizimkiler
Mülakat
"KUTLU DOĞUM" VE İNSANLIK 
Dilimiz - Dinimiz
Geleceğimiz--Teminatımız
Utanmak
"Kadına Özel"
Odak Noktamızdaki İnsan
Hasbihal - 2
Toplumun Aynası

Hasbihal
Okuyormusunuz?

   

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Editör'den

Selam

Mahmut Aşkar
Medeniyetler çatışması veya tekerrür eden tarih
Şefik Kantar
ABD Hamburg’ u bombalar mı?
Muhsin Ceylan
Eğitim mi dediniz, o da ne?
Ali Kılıçarslan
Uyum mu, Kıyım mı?
Ismail Tüysüz
Türkiye'nin orkideleri koruma altına alınmalı 
Euro Zerr
Fikirler Bayatlar mı?
Ramazan Alp
Şiirin yalnızlığı
Abdullah Güler
Toprak Ana