A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu

Kendinizi değil kilonuzu yakın

·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BAKIŞ

               Mahmut Aşkar

 

askar@turkpartner.de




Batı’nın Şarklısı veya Şark’ın Batılısı

      Diğerlerini bilmem ama Türkiye Cumhuriyeti okumuşunun (istisnalar bir kenara) en büyük eksikliği, kendi klasiklerini bilmesi gereken seviyede ve zamanda bilmemiş olmasıdır. Bu hükme ancak Batı’yı tanıyınca varabiliyorsunuz; çünkü Batı, önce kendi klasiklerini sevdi, sahiplendi, değer verdi ve bizim gibileri de, bazen gereğinden fazla Batılı klasiklere yönlendirmesini, hayran etmesini ve öğretmesini bildiler. İşte tam da bu safhada biz yine bizimkileri ihmal ettik ve buyüzden millet olarak ağır bir bedel ödüyoruz.

Türk medyasının meşhur köşe yazarlarından birisi;
“Cihan-ârâ cihan içredür arayı bilmezler
Ol mahiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler”
mısralarını köşesine taşımış ve şiirin Fuzuli’ye ait olduğunu belirtmiş. Bir başka köşe yazarımız da, yine aynı mısraları günlük makalesi içinde kullanırken, Divan Şairi Nabi’ye ait olduğunu zikretmeyi ihmal etmemiş. Edebiyat içerikli bir inter sitesinde aynı mısraların şairi olarak Naili diye bir isim verilmiş. Hatta Yunus Emre’ye ait olduğunu söyleyenler bile var. Fakat edebiyat kaynakları bu şiirin Hayali’ye ait olduğunu söylüyor.

Bir edebiyat klasiğimizin dillerden düşmeyen bu beytinin başına gelenleri, bize mahsus bir ‘klasik’ diyerek kendimizle alay mı etsek, yoksa maziye olan aldırmazlık karşısında kendimizden utansak mı? Aslında belirsizliğin bu kadarcığı bile bizim anlatmak istediğimizi çok belirgin bir şekilde ortaya koyuyor ama bizim anlatmak istediğimiz, daha farklı bir şeydi:

“Cihan-ârâ cihan içredür arayı bilmezler (Dünya süsü dünya içindedir, süsü bilmezler)
Ol mahiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler (O balıklar ki denizde yaşarlar, denizi bilmezler)” mısralarıyla yazımıza giriş yaptıktan sonra esas üzerinde duracağımız meseleye gelecektik. Velâkin biraz uzunca girizgâhımızdan sonra; deryada üzen balıkların, içinde yüzdüğü deryanın farkında olmadığı, kıymetini bilmediği gibi, biz Türkler de sahip olduğumuz kültür mirasının kıymetini bilmekte pek mahir değiliz. Ancak ülke dışında, başka bir kültür coprafyasında insan bu eksikliği hissetmek istemese de, elinoğlu size öyle bir hissettiriyor ki, enternasyonalistçiler ve bunlara ilaveten, “kıble”sini Batı’dan yana tercih etmişler bile kültür milliyetçisi oluverirler farkında olmadan.

Bazen şu, “Şark’ı Garp’ta keşfetme” olarak nitelendirdiğimiz hadise, esasen kendimize, yani şuuraltından kültürel kodlarımıza yönelme gayretlerinden başka birşey değildir.  Ne var ki, ne kadar Şarklı olduğumuzdan bağımsız olarak, biz de çoğu kez ölçüyü kaçırıyoruz. Bir yere kadar ruhunun derinliklerine kadar kendini Batılı hisseden ve şartlandıranlar, o ‘kırılma noktası’ndan itibaren ani bir dönüşle, Batı’nın bütün güzelliklerini göremez olur, çünkü o Batı’ya gönül koymuştur; sevmiyor artık!

 

Şarklının gönül koymasını, kendi rasyonelliğiyle izah edemeyen ve litaretüründe karşılığını bulamayan Batılı ile Şarklı’nın özündeki farklılık burada ortaya çıkar. Akıl ve gönül arasındaki irtibatı veya mesafeyi de ayarlamayı pek beceremeyen bizler için bu sefer de Divan Şairi Hayali’nin; “Ol mahiler ki derya içredür, deryayı bilmezler” sözü devreye girer.

Bir zamanlar içinde yüzdüğü derya ile şimdi yüzdürüldüğü havuzun arasındaki kapasite farkınının deryalar kadar olduğunu idrak edemeyen balık gibiyiz bazen. Bazen de, ne deryanın deryalığından, ne de havuzun havuzluğundan haberdarız ama yüzüyoruz.

Kendisini hakkıyla tanımayanların, başkalarını hak ettikleri ölçüde tanımaları beklenemez.
Ülkemizin Batılılaşma serüvenindeki öncü takımına bakıldığında, bu konuda daha fazla birşey söylemeğe gerek kalmıyor.

Kendi kültür havzasında yüzmesini bilmeyenlerin yeri, başkalarının ‘kültür havuz’larıdır. Orada hem yemlenir, hem yüzdürülürler.


 YAZARIN DİĞER YAZILARI:

Batı’nın Şarklısı veya Şark’ın Batılısı
Ahlâkî Kodlarımız
“Globallaşmanın Pezevenkleri”
Modernizmle Gelen Devrimler (3)
Modernizmle Gelen Devrimler (2)
Modernizmle Gelen Devrimler
Derdimiz de var dermanımız da...
“Allahsız Komünizm” ile “Allahlı Kapitalizm” Arasında
“Türkiye sadece Türklerin değil”
 

   
SAYFA BASI
Mahmut Aşkar
Batı’nın Şarklısı veya Şark’ın Batılısı
Yakup Yurt
SIK SIK SEÇİM, BELÇİKA’DA ZORLAŞTI GEÇİM…
İbrahim Selamet
İHH İnsani Yardım Vakfı
Muhsin Ceylan
Zirveden görünenler
 ve bir istifa
Nuran Yelkenci
Ne Mutlu Türküm Diyene!..
Orhan Aras
Bir Türk Alpereni: İbrahim Bozyel
Ozan Yusuf Polatoğlu
Cumhuriyet Halk Partisi
Ayten Kılıçarslan
Almanya ‘artık vatan’ mı?
S. Semih Sedef
Yitik hayatlar...
Hidayet Kayaalp
Mumla eriyen umutlar
Hayrettin Çakmak
İkinci yirmiyedi, beşinci Cuma
Yılmaz Kuzucu
İyiye değişim ve beyinlerde haraket
M. Ali Aladağ
Alman Medyasındaki İslam
Üzeyir Lokman  Çaycı
Şehirlerleşme ve etkinleşmeler
Haldun Çancı
Gizlenen Gerçek Atatürkçülük ve Savunucularına Ödettirilen Bedeller
Hasan Kayıhan
Bizim "Diaspora" Show
Ali Kılıçarslan
Oy hakkı sözü ne oldu?
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Gelin TV kanallarımızın son durumunu birlikte irdeleyelim
İsmail Altıntaş
Diaspora ve Kimlik
Osman Seçmez
Hayatın gerçek adı: SU
Şefik Kantar
Papa radikallere koz verdi
Fikret Ekin
Yine İnsan
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Türkiye'nin En Büyük Sorununa Cevap
Prof. Dr. Berhan Yılmaz
Peygamberi Doğru Anlamak
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Şiddet ve Eğitim Sitemimiz 1
Sebahattin Çelebi
Şimdi....
Veli Kalli
Sorunumuz Kuş Gribi Değil
Mustafa Can
Bayram Gelince Bir Şeyler Olur Bana Canım....
İsmail Tüysüz
”Avrupa’nın Anası Anadolu” Konferansına İlgi Büyüktü
Erhan Türbedar
Kosova’ya İki Yeni Bakanlık Devrediliyor (?)
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Yakup Tufan
Fransa’nın İmajı
Betül Parlar
Hey du...
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Dr. Nebil Bozdoğan
Kozmetik cilt tedavisi amaçlı lazer uygulamaları
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç