Divan Sohbetleri
Her Pazar
Saat: 21.30
"türkshow'da"
Bölünen Benim, Memleket
Değil!
Cenazeler geliyor birer ikişer, hatta beşer onar...
İnsanlar sokaklara dökülmüş, binler, on binler, yüz
binler... Yer gök inliyor, yer gök dinliyor: “Şehitler
Ölmez, Vatan Bölünmez!”. Tarih boyunca hep biz bizi kırdık,
biz bizi ayırdık. Bizi bölen yine biz olduk. Korkum,
düşmandan değil, bizden, bizimkindendir.
Tanklar tüfeklerle dağlara askerler yürütülürken, ben bir
Avrupa şehrinde bizi ilgilendiren dünya ölçekli konuları
dünyanın dört bir köşesinden gelen akademisyenlerden
dinliyorum:
-İslam dünyası savunmacı rolden kurtulmalıdır!
Mehmetçik, vatan savunması için sınır ötesi harekâta başladı
bile. Fakat kürsüdeki konuşmacının askerî bir savunmayı veya
taaruzu kasdetmediğini biliyorum: Beynin düşünce üretsin,
değerlerinin kıymetini bil ve kültürler çatışmasında silahın
bunlar olsun! Gündemi sen belirle, oyuncuların oyununa
gelme! Kendini anlatamayanların savunması da zayıf olur.
Ülke sokakları ay-yıldızlı bayraklarla donatılmış, millî
duygular dorukta; Vatan ayaklanmış, millet kenetlenmiş
haykırıyor: Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez!
Korkma, ne bu şafaklardan ay-yıldız söner, ne de vatan
bölünür... Ama bölünen benim! Düşüncem bölünüyor, yüreğim
ikiye ayrılıyor; dastluğun yerini husumet, sevginin yerini
kin almasından korkuyorum. Kürsüdeki adam yine kafamı
karıştırıyor, fikrimi bölüyor:
-Sömürgecilik dönemi kavramlar kargaşından kurtulmak
gerekir!
Kavramlar.... Kaynağını bilmediğimiz, yüklenen manayı idrak
edemediğimiz ama ezberlediğimiz, avazımız çıktığı kadar
haykırdığımız kavramlar.. Silah gibi, küfür gibi, zehir gibi
kullandığımız ithal kavramlar. Şükür ki, biz Türkler sömüren
de sömürülen de olmadık. Fakat kültür dünyamızı, düşünce
hayatımızı alabora eden sömürgeci kavramlardan kurtulup bizi
terennüm eden kavramlarımızı üretmek gerek.
Sırasıyla kürsüye gelen alimlerin konuştuğu salonda cismen
varım ama ruhen vatanımdayım: Kulakları yırtan insan
çığlıkları arasından ‘Uygar Batı Medeniyeti’nin
faziletlerini sıralamaya devam eden yüzsüzlerin sesini
duyuyorum. Ortadoğuyu kana bulayanlar hâlâ barış, hâlâ
demokrasi, insan hakları ve uygarlık nutukları atıyorlar.
Onlar ki hainlerle ittifak, bizim müttefik halindeler. Ne
sömürgeci ve ne de sömüren olduk elhamdulillah!..
Saçlarını omuzlarına kadar inmiş İtalyan Profesör Stefano
Allievi:
-Çatışma kültürü önemlidir, ona ihtiyacımız var. Kendi
gücümüzü ve diğerlerinin gücünü keşfediyoruz.
Müthiş bir tesbit! Kültürlerin çatışması direncimizi
arttırıyor, kendimize geliyoruz. Yavaş yavaş güven
tazeliyor, gözümüzdeki perde kalkmaya başlıyor, yalan ile
hakikatı idrak etmeğe başlıyoruz. Kültürler Çatışması’nı
icad edenler nihayetinde bu işe başladıklarına pişman
olmalılar...
Evet, çatışma kültüründen korkmamak lazım. Onlardan çok buna
bizim ihtiyacımız var, çünkü kültürel dinamiklerimizi
keşfettikçe uyuşukluğu üzerimizden atıyor, diğerlerinin ne
kadar şişirme balon olduklarını görüyoruz.
Farklılıklarımızı görmemezlilikten geldik, konuşmalarımız
hep monolog geçti, bir türlü diyaloğa dönüşemedi ve tartışma
kültüründen nasibini alamayan biz, birbirimizle
kanlı-bıçaklı olduk. Bölündük, böldüler...
Memeleketin bölünmesinden korkmuyorum. Memleket bölünmez,
bölünemez! Bölünen benim.
YAZARIN
ÖNCEKİ
YAZILARI:
SAYFA
BASI
|