AB
NE KADAR SAMİMİ?
Zamanında verilmiş bir sözün, atılmış
bir imzanın onlarca yıl sonra Avrupalıların
başını bu kadar ağırtacağı
hesap edilememiş olmalı ki, Türkiye´nin Birliğe
girmesine taraf olan (!) ülkelerin(hükümetlerin)
bazıları, iki arada bir derede, kaldılar.
Bunların başında Schröder´in
başbakan olduğu Federal Almanya Hükümeti
gelmektedir.
İngiltere´nin ayrı, AB´nin güney kanadını
oluşturan İtalya, İspanya, Portekiz ve
Yunanistan´ın ise birlik içinde ve Türkiye üzerindeki
politik hesapları daha ayrıdır.
AB´nin lokomotifi durumundaki Fransa-Almanya grubu ise her
iki tarafı dengelemeye çalışan bir yol takip
ediyor: Bir tarafta büyük çoğunluğun Türkiye´yi
AB`de görmek istemediği vatandaş cephesi, diğer
tarafta uzun vadeli ülke çıkarları var.
Almanya Hıristiyan Demokrat Birliği´nin(CDU) yıldızı
parlayan genç politikacılarından Roland Koch
(Hessen Eyalet Hükümeti başbakanı) :
"Bu Avrupa Birliği
sınırlarının nerede biteceğinin cevabını
vermek mecburiyetindeyiz. Avrupa Anayasası, Hıristiyan-Batı
geleneğini tahribata uğratmamalıdır. Biz
Almanlar, anayasamızı Tanrı´ya karşı
sorumluluk duygusu içinde hazırladık ve kabinemizin
üyeleri ferdi olarak bu mesuliyet şuuruyla yemin ederler.
Avrupa inançsız bir topluluk değildir; bilakis,
2000 yıllık Hıristiyanlık´la yoğrulmuştur.
Bu yoğrulma, müşterek
değerlerimizin bir parçasıdır ve bizi
diğer dinlerden ayıran unsurdur. ........ Türkiye,
Avrupa´nın "Partner"i, fakat bir parçası
değildir." (6)
Ne gariptir ki, SPD`li başbakan Gerhard Schröder, şartları
yerine getirirse Türkiye´yi AB´ ye alırız, derken,
aynı partili eski başbakanlardan ve devlet/kamuoyu düzeyinde
"bilirkişi"olarak sözüne itibar edilen Helmut
Schmidt, "Türkiye,
AB`ye kesinlikle alınmamalıdır" diyor.
Samimiyetsizliğin asıl sebebi; idarenin başında
olanlar, "Biz, nüfusu her sene bir milyon çoğalan,
Almanya´nın iki misli büyüklüğünde, altıyüz
yıl imparatorluk kurmuş bir milletin ve İslam
medeniyetinin mirascıları olan siz Türkleri içimize
almaktan ürküyoruz, bu ayakkabı bize bir numara büyük
gelir." diyememelerinden kaynaklanıyor.
F.A.Z(Frankfurter Allgemeine Zeitung)
19.12.2002 tarihli baskısında "ban"
imzalı, Berlin çıkışlı haber/yorumunda
dilinin altındaki baklayı çıkarmayan veya çıkaramayanlara
tercümanlık yaparmışcasına diyorki: "Avrupa´nın
büyümesi Almanya´nın mefaatinedir; yeni girecek on üyenin
katılımıyla Almanya´dış ticaretinin
kapasitesi ABD`ninkinden daha fazla olacaktır. Fakat, büyümenin
faydalarını sadece ekonomik olarak görmek yanlıştır.
"
Bunun türkçesi: "Ne Ankara´nın şekeri,
ne Türk´ün yüzü" gibi birşey!
Aynı zamanda Türkiye´yi, Almanya için büyük bir
pazar olarak görenlere verilen cevaptır:
Ondan daha önemlisi biz bize olmamız, hıristiyan-Batı
kültürüne yabancı unsurların (Müslüman-Türk)
dahil edilmemesidir, şeklinde de yorumlanabilir.
Kültür
Farklılığı
Dikkat ederseniz, Avrupa cephesinden Türkiye´nin üyeliğine
karşı alınan ortak tavır aslında bir
kelime etrafında dönüp dolaşıyor: KÜLTÜR.
Yani, bizim ait olduğumuz kültür dairesi; Türk-İslam
kültürü. Batı kültürün tam karşıtı.
Biliyormuydunuz?
Bilmeyenler, kendini unutanlar, inkâr edenler, bilin, duyun,
görün! Adamın kafasına vura vura öğretiyorlar.
Fena da olmuyor. Biz kim ve ne olduğumuzu, kim ve ne olduğunun
şuurunda olanlar ve o değerlere sıkı sıkı
sarılanlar tarafından hatırlatılmasının
ayrı bir değeri vardır.
CDU`nun dışişlerinden sorumlu tecrübeli
Politikacısı Wofgang Schäuble: "....Türklerin
kendi geçmişlerini terk etmeleri ve benliklerini
inkâr etmeleri, menfaatlerine olmaz."
(7)
Hayret doğrusu!
Aynı parti, Almanya´daki Türklerin topluma uyum sağlamadığından
şikâyet ederken, nedense Türkiye´dekilere,
milli-manevi değerlerinize sahip çıkın, diye
öğütte bulunuyor.
Yani?
Yani, aman ha bizim içimize gelmeğe kalkmayın, biz
sizi asimile edemezsek başımıza iş açarız.
En iyisi, siz, "siz" olarak, biz de "biz"
olarak kalalım.
Kültür, kaba hatlarıyla; yaşanan hayat tarzı,
demektir.
Biz, müslüman ülkesinde "gavur", hıristiyan
ülkesinde "müslüman" olma arasında ne insan
olarak ve ne de ülke olarak bir türlü yer ve sıfat beğenemedik,
beğediremedik.
(Devem edeceğiz)
SAYFA BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
AB
ne kadar samimi?
Karl
ödülünün düşündürdükleri
Ben
değişiyorum, Türkiye değişiyor
Ayak
bağı olmayın!
Bu
bayrak rüzgar bekliyordu
Avrupalı
olmak; niçin?
Türk
siyasi tarihinde yeni bir dönem
Bir
millet kurtarıcısını arıyor
Aman
ehliyetsizin elinden
Bir
"Vassiyetname" ve Ben
AB
üyeliği çıkmaz ayın başında
Almanya
siyasi hayatında Türklerin yeri
Ülküler
öldü mü
Ölmesini
de bilmek
Kerbela
yahut Filistin
Bize
benzemiyorsun
Korkak
Modern
zamanların vatanseverliği
Çıplak
Tufan'daki
"Tufan"
Hayatı
yaşamak
İbret
Yolun
neresindesiniz?
Tadını
çıkarmak
Gençlerim
eyvah!
Düşmansız
Yaşamak
"Enternasyonal
terörizme karşı savaş"
Sahipsiz
Toplum
Meydan
Okumak
Afganistan
bombalanıyor
Medeniyetler
çatışması
veya tekerrür eden tarih
Dünyanın
gündemindeki İslam ve Müslümanlar
11
eylül ve sonrası
Gönlünüz
rahat mı?
Dibe
Vurmadan Düze Çıkmaz
Taşralılar
Bizimkiler
Mülakat
"KUTLU
DOĞUM" VE İNSANLIK
Dilimiz
- Dinimiz
Geleceğimiz--Teminatımız
Utanmak
"Kadına
Özel"
Odak
Noktamızdaki İnsan
Hasbihal
- 2
Toplumun
Aynası
Hasbihal
Okuyormusunuz?
SAYFA
BASI
|