A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu Kendinizi değil kilonuzu yakın
·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BAKIŞ

               Mahmut Aşkar

 

mahmut.askar@t-online.de












Kocaman Araba, Minnacık İnsan

                                                                                             
Annemin dayıları köyün varlıklı ailelerindendiler. Tek katlı kerpiç evlerin içinde onların dışarıdan merdivenli iki katlı evleri, bize “gökdelen” gibi gelirdi. Onların bitişikteki komşuları, aynı hayatın (avlu) içinde birbiriyle yakın akrabalık bağları olan kalabalık bir tayfa idiler. Ailenin reisi, varlığını hazmedemediği kapı komşusuyla devamlı rekabet hâlindeydi. Çok çekmeden Hasan Amca da iki katlı bina yaptırdı. Bu yarıştan geri kalmak istemeyen bizim sülaleden Sefer Emmi de kendini biraz toparladıktan sonra iki katlı binayı dikerek bu kervana dahil oldu ve o da diğerleri gibi etrafına yukarıdan bakmaya başladı.

Aradan yıllar geçti... Eski zenginlerin, varlıklı ailelerin birçoğunun düzeni bozuldu; dünya malıyla elde edilen itibar da kayboldu gitti... Derken köyün fakir gençleri için Almanya ve benzeri ülkelerde çalışmanın yolu açıldı. Yoksulluğun verdiği ezikliğin ve adam yerine koyulmamanın hıncını çıkarmak veya dosta düşmana varlığını kabul ettirmek içgüdüsüyle olmuş olacak ki, bazı Almancılar tek katlı kerpiç evlerin ortasına dört katlı betonarme binalar diktiler. O binalarda gönül rahatlığıyla oturmaya bazılarının ömrü vefa etmedi, bazılarının da çocukları köy hayatında yaşamaya burun kıvırdılar.

Şimdi ise dağın tepesinde, tabiatın kucağı yeşilliğin ortasında, otoyol kenarında veya hazine arazisi üzerinde, her türlü mimari estetikten yoksun, çokkatlı çirkin binalar, köylülükten şehirliliğe terfi edişimize ve kalkınmışlığımıza şahitlik ediyorlar. İnsanların gezip dinlenebileceği yeşil alanlar, çocuklarını oynatacağı parklar, elini kolunu sallayarak yürüyecekleri kaldırımlar, koskoca binalar için feda edilirken, insan ihmal edilmiş, hatta unutulmuştu... Beton yığını yüksek binaların aksine, kerpiç evde oturanlar kadar o yapının da kendine özgü bir asaleti ve kimliği vardı. Binalar yükseldikçe insanlık alçaldı; yüksek binalar üzerinden kendini tatmin ve takdim edenlerde yücelik kalmadı. Dün, felan mahallenin veya filancıların Ahmet Efendi’si vardı. Bugün felancı binanın veya filancı arsanın sahibi Ahmet Bey var: Önce nesne sonra özne.

Memleketin kaldırımlarında yürüyebilene aşk olsun... Bizim şehirlerimizin kaldırımları bazen alçak, bazen çukur, bazen dik, bazen tümsek, fakat hep daracık olur. Geniş olsa da, kâh sehpalar, kâh kasalar, kâh da sandalyelerin işgâline uğrar: Eşyaya yer var, insana geçit yok!  

Siz hiç (Türkiye’de) çizgili yaya geçitlerinden araba trafiğinin normal seyri esnasında geçmeyi denediniz mi? Herhangi bir Avrupa ülkesinde yaya geçitlerine yaklaştığınızda bile geçmekte olan arabalar durarak size yol verir. Peki bizim ülkemizde böylesi bir alicenaplık örneği gösteren sürücü var mı?... Olmaz! Çünkü, Türkiye’de araba insandan önce gelir. Bir defasında yine İstanbul’da çizgili yaya şeridinden geçerken üzerime gelen arabanın camını yumrukladım. Daha sonra da yumruklanmadığıma şükrettim.

Bir büyük sahil şehrimizin denize paralel uzanıp giden caddesinde yürüyoruz: Yan yana dizilmiş birahane, lokanta, kahvaneler gençlerle dolu... Kızlı erkekli bira içenlerin çokluğu dikkatimi çekiyor. Bir de, yaz sıcağında Almanya şehirlerinde alışık olduğumuz türünden, bu şehrin kaldırımlarında gezen şortlu kızların çokluğu dikkatimden kaçmıyor. Bize özgü bir “modernlik” göstergesi olsa gerek...

Bu sefer de İstanbul’un, Anadolu’dan gelenlerin oluşturduğu bir semtinde gezinirken, ağızlarına kadar kapalı kara çarşaflı kadınlarla sık sık karşılaşıyoruz. Buradaki manzarayla, daha sonra gezdiğim Fatih semtindekileri kıyasladığımda; fakir ve eğitimsiz dindar kadınlarla, biraz eğitimli fakat oldukça varlıklı dindar kadınlar arasındaki farkı, dışa yansıyan veya özellikle yansıtılan görüntüden anlıyorum: Bazıları için çarşafı, fakirliğin üzerine giydirilmiş bir örtü olarak da düşünürken; yerli ve yabancı giyim markalarının Türkiye ortalamasının çok üzerinde satıldığı mağazalara varlıklı-teseddürlülerin dolup dolup boşaldıklarına şahit oluyorum. Her iki hâlde de, bize özgü bir dindarlık göstergesi...

Hıristiyan-Batı’yla Müslüman-Doğu arasında medeniyet çatışması kadın üzerinden yürütüldüğü gibi, kendi ülkemizde de din eksekli ideolojik çatışma da kadın üzerinden yapılmaktadır: Bu çatışmanın koordinatlarını, bir tarafta alabildiğine açılan ve diğer tarafta alabildiğine kapanan kadın görüntüleri belirliyor.

Yine beyaz ve kalın çizgilerle belirlenmiş yaya geçidini kullanarak caddenin karşı tarafına geçmeye çalışıyoruz. Üzerime üzerime gelen arabayı görünce gayriihtiyari yolun orta yerinde duruyorum. Beni teğet geçen arabanın sürücüsüne;
“Görmüyor musun buradan yaya geçiyor” dedim.
Camı açık arabadan bana, “Allah’ın köylüsü, şehir görmemiş, yabani adam” dercesine baktıktan sonra, bütün öfkesiyle;
“Koskocaman arabayı görmüyor musun?” dedi ve biraz daha gaza basarak yoluna devam etti.

Belki de ömür boyu unutamayacağım, kalkınmakta olan; araba sahibi olmakta olan, şehirleşmekte olan ülkemin insanının özeti bir sözdü: Koskocaman arabayı görmüyor musun?

Ben, insan unsurunu önplana çıkarmaya çalışırken; araba sahibi de, koskoca arabanın yanında (insan olan) sen minnacıksın, istersem seni ezer geçerim der gibi yaptı.

İşte insan merkezli bir medeniyete mensup, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü kendine şiar edinmiş bir cihan devletinin mirasçısı ülkenin insana bakışı ve bahşettiğ değer...

Yüksek binalar, koskocaman arabalar, markalı libaslar ve minnacık insanlar ülkesi Türkiye!



 YAZARIN DİĞER YAZILARI:

Kocaman Araba, Minnacık İnsan
Dreyfus, İhanet ve Adalet
Ümmet Ülkücülüğü (*)
Kavmiyetçilik, Milliyetçilik, Ülkücülük
Serseri Kurnazlar, Kurnaz Serseriler
Şehirlerin ve Zihinlerin  Gettoları
Kalabalıklar İçinde Anonimleşmek
“Biz”likten, “Ben”liğe Doğru...
Arkaik Toplumlar, Gelişmekte Olanlar...
Memleketin İki Yüzü

 

   
SAYFA BASI

Mahmut Aşkar

“Biz”likten, “Ben”liğe Doğru...
Fiiliyatta ve fikriyatta ileri gitmenin, bazı nefsî beklentilerden feragat etmenin, bir bedeli vardır
Devam

Ali Kılıçarslan

“Müslümanı Avrupalılaştırmak”
Avrupa’nın mı islamlaştığını, bir başka deyişle müslümanlaşacağını öğrenmek isteyenler, özellikle Almanya Türkleri’nin geleceği hakkında fikir yürütenler, bu kitabı mutlaka okumalılar. Devam

Yakup Yurt

SUÇ TERCÜMANDA…
Sokağı kirletenler, işsizlik sigortasını meslek sanıyor ve namusuyla çalışan fikir çöpçülerine küfretmeyi marifet sanıyorlardı. Devam

Şefik Kantar

Batı cephesi bildiğiniz gibi
İçedönük Alman politikalarının temelinde; Almanlığı ve Alman İslamı’nı dayatma, ne şekilde olursa olsun kabul ettirme düşüncesi yatıyor.
Devam

Prof. Dr. Hacı Duran

Bürokratik Yargının Fanatikleri
Günümüzde Türkiye'nin yargı bürokrasisi arasında ortaya çıkan çatışmalar, birçok bakımdan kilisenin yaşadığı bu serüvene benzemektedir. Devam

Hidayet Kayaalp

LAMI CİMİ YOK
Çetelere sövmek, darbecileri lanetlemek belki insanı rahatlatır, ama gelecek nesillerin başına gelecek tehlikeyi ortadan kaldırmaz. Devam

Prof. Dr. Ramazan Demir

Ziya Gökalp’ın İstemediği “Boşolar”...
Etrafını aydınlatan ışık olarak anlam yüklenen “ziya” insan örneğinde en güzel şekilde Ziya Gökalp’ in şahsında anlam bulmuştur.  
Devam

Yakup Tufan

ALMANYA İSLAM KONFERANSI VE MÜSLÜMAN CEMAATLERİN DURUMU
Bu ülke müslümanların da ülkesidir!  Bu devlet müslümanların da devletidir ve onların hak ve hukukunu korumak ve kollamakla mükelleftir! Devam

Leman Kuzu

KABUL  ETMİYORUZ!..
Ey ABD, tüm dünya biliyor ki, sen emperyalist bir güçsün. Devam

Nuran Yelkenci

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Müslüman Türk Kadınının Yeri...
Ev ekonomisini en iyi şekilde yönetebilen akıllı, eğitimli bir kadın neden ülkeyi
 yönetemesin?
Devam

Ozan Yusuf Polatoğlu

Bitlis’de 5  Minare  İsviçre’de 4 Minare
İsviçre’nin Müslümanların yaşamadığı çok kenar çevrelerden yüksek oranda minareye hayır oyları çıkmış, yoksa minareyi çok başka bir şey mi sanıyorlar fıkradaki gibi… Devam

Muhsin Ceylan

Eğitim masallı uyum yalanları...
Günümüzdeki uyumla alakalı sıkıntıların sebeplerinin mevcut kanun ve uyugulamalar olduğunu Sayın Bakan bilmez mi? Devam

Umut Bulut

Kalıbınıza tüküreyim
İnsan olarak en çok da sevdiklerimizden darbe alınca yaralanırız ya, bu yara kolay kolay kabuk tutmaz. Devam

Orhan Aras

KIRMIZI GÜL
Ama hangimiz şimdiye kadar güzel öğütlere kulak vermişiz ki? Hangimiz bile bile hayatımızda pişmanlıklar yaşamamışız ki?
Devam

Mehmet Ali Aladağ

Kötüler ve İyiler
Adam doğan güneşe sırtını çevirdi, batacak güneşten yana yüzünü döndü. Devam

Üzeyir Lokman Çaycı

Bu adam senin baban
Ay yıldızlı bayraklar da yıllar sonra yine devletin asil güçleriyle birlikte bölgede yerlerini almışlardı. Devam

Ayten Kılıçarslan

Kadın Dindarlığına Hürriyet
Neticede kadınlar, başörtüsü ve meslek hayatı arasında tercih yapmak zorunda bırakılmaktadırlar.
Devam

Nurdoğan Aktaş

Türkçe Konuşulan Yerler İstanbul’dur

Tofiq Abidin

RAŞİT DEMİRTAŞ a  UĞURLU YOL
 

İsmail Tüysüz

BİZDEN ÖNCE MASALLARIMIZ GELMİŞ

Doğan Tufan

Bizans Oyunlarına dikkat