BAKIŞ
Mahmut Aşkar
|
|
mahmut.askar@t-online.de
|
Türkiye’nin
Büyük Çatısı veya
Cihanşümul Devlet Tasavvuru
Türkiye’nin Cumhuriyet nesillerinin, hep yukarıdan
aşağıya doğru fiziken, şeklen ve fikren tasarımı ve tanımı
yapıldı. Üzerimize giyeceğimiz kıfayetimiz gibi, kafamızın
içindeki düşüncelerimizin de modeli önceden belirlenirdi.
“İyiler” ve “kötüler” belli kalıplar içinde bize
sunulmaktan ziyade dayatılır, biz de ona göre, “iyi” ve
“kötü” kim veya ne olduğunu anlamış olurduk. Vatandaş olarak
da kimliğimizin tanımı, hep yukarılardan bizim adımıza
yapılagelmiştir. Aynı zihniyet kalıpları içinde
müslümanlığımızın da tanımı ve tarifi hazır, bitmiş haliyle
önümüze konulmuştu.
Nice onyıllarımız bize yabancı kavramları ve bizim
gerçeğimizi yansıtmayan; müsamahadan ve uzakgörüşten yoksun
fikirleri tartışmak ve birbirimize karşı silah olarak
kulllanmakla geçti gitti... Ekopolitik adlı düşünce
kuruluşunun Almanya’nın Köln şehrinde düzenlediği,
“Türkiye’nin Büyük Çatısı Almanya Çalıştayı” toplantısından
sonra, bir kez daha gördüm ki, Türkiye hâlâ kimliğini
aramaktdır. Kaybolan, kaybettirilen, hafızalardan silinen
veya değişen Türkiye ve dünya şartlarına göre “demode”
olmuş, içi boşaltılmış bir kavramın yeniden tanımı, tarifi
peşindeyiz.
Aynı geçmişi paylaşmak kadar geleceği de paylaşmak ve
sahiplenmek mecburiyetinde olanlarımızın Türklüğü, Kürtlüğü,
Aleviliği, Sünniliği, Laikliği veya Muhafazakârlığı
tartışmasından korkmamak, ülkenin birliği ve bütünlüğü adına
da endişlenmemek gerek... Şimdi aşağıdan yukarıya; tabandan
tavana doğru bir kimlik arayışı; kendini özgürce, baskılara
ve dayatmalara maruz kalmadan, ifade edebilme süreci
başlamış durumda. Korkulması gereken durum; bunun tersidir:
Geçmişte olduğu gibi, yukarıdan aşağıya doğru bir kimlik
dayatması, bugün itibariyle ülkeyi maazallah felakete
sürükler.
Ekopolitik’in tam gün toplantısının yarısı buradaki Göçmen
Türklerin meselelerine ayrılmış olsa da, “Kürt Diasporası”
veya Türkiye’deki yaygın deyimiyle, “Kürt Açılımı”
etrafında başlayan tartışmalar gündemin ana maddesini
oluşturdu. Hemen hemen her Kürt konuşmacının üstüne basarak
dile getirdiği ilk konu, Kürt kimliğinin tanınması
noktasındaydı. Onyıllardan beri Almanya’da yaşayan birisi
olarak, Kürk kökenli vatandaşımı belki anavatandakilerden
biraz daha iyi anlayabiliyordum. Kürt kökenli kesimin yakın
tarihimizin özellikle belli dönemlerinde mağduriyetleri
sözkonusu olmakla birlikte, her defasında bunun arkasına
sığınmanın geçerli bir metot olmadığı kanaatindeyim. Daha
düne kadar resmî ideoloji’nin Türkiye’de mağdur etmediği
kesim neredeyse kalmadı. Zaman zaman Alman medyasının veya
siyaset çevrelerinin biz Türk/Müslüman azınlığı, “mağdur
edebiyatı” yapmakla itham ettiklerini hatırladım ve
Türkiye’nin Kürt’ü ile Almanya’nın Türk’ünün, belki de
şuuraltı bir refleksle, sıkça başvurduğu “mağduriyet”
kavramının haklılık derecesini anlamaya çalıştım: Bazen
ırkî (etnik), bazen kültürel azınlıklar veya kendini öyle
hissedenlerin yakındıkları konuların tamamına yakını, kimlik
eksenli şikâyetler ve mağduriyetlerdir. Almanya’daki Türkün
öncelikli meselesi; din ve dil eksenli kültürel kimliğinin
kabulü ve korunmasıdır. Ekopolitik’in toplantısında Kürt
temsilci veya sözcüleri de, bölgedeki işsizliği veya
iktisadî geri kalmışlığı dillendirmediler fakat, koro
halinde, “kimliğimiz” ve “anadilimiz” olmazsa olmazlarımızın
başında gelir dediler.
Doksan küsur yıl önce, imparatorluk bakiyesi üzerine kurulan
devletimizin, daha işin başındayken tanıması gereken bazı
dinî ve ya etnik kimliklerin, bugünün Türkiye’sindeki
ideolojik ve etnik çatışmaların temelini oluşturduğuna bir
daha bu toplantıda kanaat getirdim. Şimdi yukarıdan, tepeden
inme dayatılan kimlik tanımı yerine, aşağıdan yukarıya doğru
ısrarla vurgulanan Kürt kimliğinin, devlet kademelerinde
nasıl karşılık bulduğundan ziyade, Türk’de nasıl bir yankı
bulduğunu merak ediyordum. Kemalist ulusalcılık ve siyasî
milliyetçilik kalıpları dışında, İslâm öncesi ve sonrası
Türk’ü bütün safhaları ve renkleriyle sahiplenen, Türk
milliyetçileri, Kürt vatandaşının kimlik talebine nasıl
bakıyordu?...
Şimdiye kadar “Türkiye’nin büyük çatısı” altındaki
farklılıklar birbirlerine teğet geçmişler fakat karşı
karşıya gelmemiş ve yüzleşmemişlerdi. Dikdörtgen şeklinde
dizilen masalarda Türkler ve Kürtler hem yan yana hem de
karşı karşıya oturuyorlardı. Hemen hemen herkesin söz
aldığı toplantının sonlarına yaklaşırken, oturum başkanı
Tarık Çelenk, M. Serdar Çelebi’ye söz verdi.
Milliyetçi-Ülkücü Camia’nın önde gelen isimlerinden biri
olan Çelebi’nin doğrusu tavrını merak ediyordum. Özellikle
"Kürt Açılımı”nda aktif bir misyon da üstlenen Çelebi, bu
girişimlerinden dolayı kendi camiasından sert eleştiriler
aldığını da biliyordum.
Türklerin ilk tarih sahnesine çıktıklarından günümüze kadar
geçen İslâm öncesi ve sonrası; Oğuzlar, Selçuklular,
Osmanlılar ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ana
unsurları olan Türkler, kendisinin dışındaki farklılıklara
ırkçı, kavmiyetçi bir zihniyetle bakmadığını, aksine onları
da kucakladığını anlattı. Ülkü Ocakları’nda, Genel
Başkanlığını yaptığı Türk Federasyon’da ve bilahare Kurucu
Genel Başkanı olduğu ATİB bünyesinde Kürt kökenli
ülkücülerin varlığına vurgu yaparken; “Türk
Milliyetçilerinin etnik farklılıklarla hiçbir zaman problemi
olmadı” dedi. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Kürt ile Türk’ün
ilk defa bu seviyede karşılaşmalarından çıkacak muhtemel
neticeyi, aktörlerin yüz ifadelerinden anlamaya
çalışıyordum. M. Serdar Çelebi’yi dikkatle dinleyen
Kürtlerden bazıları, “Çelebi’nin ağzından bunları duymak,
bizi Türk-Kürt yakınlaşması adına ümitlendirdi” dediler.
Tepki gösteren, protesto eden olmadı ama kabullenmekte
zorlananlar olsa da, dikkatle dinlediler. Bu tür
toplantılardan bugünden yarına netice çıkmasa da,
birbirimizi dinlemeyi ve anlamayı, karşı karşıya, yan yana
oturarak, gözlerimizin içine bakarak öğreniyoruz ya...
Musa Serdar Çelebi ve Şefik Kantar’ın gayretleriyle
Almanya’da gerçekleşen Ekopolitik’in, “Türkiye’nin Büyük
Çatısı/Almanya Çalıştayı”, yeniden “Cihanşümul Devlet”
olabilmeye namzet Türkiye adına atılmış doğru bir adımdır.
YAZARIN
DİĞER
YAZILARI:
Türkiye’nin
Büyük Çatısı veya Cihanşümul Devlet Tasavvuru
Ebuzer
Üzerinden Kimlik Arayışı
Türkçe
Varsa Biz de Varız
Büyük
İnsan
İnsanlığa
Yön Veren Nesiller
Bugünkü
ve Yarınki Toplumlar
Bu
Sesi Duy Türkiye:
Kızgın ve Kırgın Nesiller
Kültürel
Ayrımcılık
İstikbale
Giden Yol Haritamız
Niçin
Öldürüyorlar...
Büyüsü
Bozulan Batı
Yorgun
Adam
Medeniyet
Ülküsü (2)
Medeniyet
Ülküsü
Batı
ve Batılı Değerler Tükenirken...
Benden
Alkış Bekleme
Güvercinin
Aşkı ve Karganın Leşi (3)
Güvercinin Aşkı ve Karganın
Leşi (2)
Güvercinin
Aşkı ve Karganın Leşi
Hakikat
Çıplak!
Benim
Farkım, Sesli Düşünmektir
Hâkim
Medeniyetin Hâkimiyeti
Gençlik
Liderini Arıyor
Siyaseten
ve Hakikaten Batı Avrupa Türkleri
Müslümanın
Dirilişi
İnandığınız
gibi misiniz, yoksa Yaşadığınız gibi mi?
Global
Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek (3)
Global
Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek (2)
Dostlar
veya Muhsin Ceylan
Global
Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek
SAYFA
BASI
|