A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu Kendinizi değil kilonuzu yakın
·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BAKIŞ

               Mahmut Aşkar

 

mahmut.askar@t-online.de











Türkiye’nin Büyük Çatısı veya
Cihanşümul Devlet Tasavvuru



Türkiye’nin Cumhuriyet nesillerinin, hep yukarıdan aşağıya doğru fiziken, şeklen ve fikren tasarımı ve tanımı yapıldı. Üzerimize giyeceğimiz kıfayetimiz gibi, kafamızın içindeki düşüncelerimizin de modeli önceden belirlenirdi.  “İyiler” ve “kötüler” belli kalıplar içinde bize sunulmaktan ziyade dayatılır, biz de ona göre, “iyi” ve “kötü” kim veya ne olduğunu anlamış olurduk. Vatandaş olarak da kimliğimizin tanımı, hep yukarılardan bizim adımıza yapılagelmiştir. Aynı zihniyet kalıpları içinde müslümanlığımızın da tanımı ve tarifi hazır, bitmiş haliyle önümüze konulmuştu.

Nice onyıllarımız bize yabancı kavramları ve bizim gerçeğimizi yansıtmayan; müsamahadan ve uzakgörüşten yoksun fikirleri tartışmak ve birbirimize karşı silah olarak kulllanmakla geçti gitti... Ekopolitik adlı düşünce kuruluşunun Almanya’nın Köln şehrinde düzenlediği, “Türkiye’nin Büyük Çatısı Almanya Çalıştayı” toplantısından sonra, bir kez daha gördüm ki, Türkiye hâlâ kimliğini aramaktdır. Kaybolan, kaybettirilen, hafızalardan silinen veya değişen Türkiye ve dünya şartlarına göre “demode” olmuş, içi boşaltılmış bir kavramın yeniden tanımı, tarifi peşindeyiz.

Aynı geçmişi paylaşmak kadar geleceği de paylaşmak ve sahiplenmek mecburiyetinde olanlarımızın Türklüğü, Kürtlüğü, Aleviliği, Sünniliği, Laikliği veya Muhafazakârlığı tartışmasından korkmamak, ülkenin birliği ve bütünlüğü adına da endişlenmemek gerek... Şimdi aşağıdan yukarıya; tabandan tavana doğru bir kimlik arayışı; kendini özgürce, baskılara ve dayatmalara maruz kalmadan, ifade edebilme süreci başlamış durumda. Korkulması gereken durum; bunun tersidir: Geçmişte olduğu gibi, yukarıdan aşağıya doğru bir kimlik dayatması, bugün itibariyle ülkeyi maazallah felakete sürükler.

Ekopolitik’in tam gün toplantısının yarısı buradaki Göçmen Türklerin meselelerine ayrılmış olsa da, “Kürt Diasporası” veya Türkiye’deki yaygın deyimiyle,  “Kürt Açılımı” etrafında başlayan tartışmalar gündemin ana maddesini oluşturdu. Hemen hemen her Kürt konuşmacının üstüne basarak dile getirdiği ilk konu, Kürt kimliğinin tanınması noktasındaydı. Onyıllardan beri Almanya’da yaşayan birisi olarak, Kürk kökenli vatandaşımı belki anavatandakilerden biraz daha iyi anlayabiliyordum. Kürt kökenli kesimin yakın tarihimizin özellikle belli dönemlerinde mağduriyetleri sözkonusu olmakla birlikte, her defasında bunun arkasına sığınmanın geçerli bir metot olmadığı kanaatindeyim. Daha düne kadar resmî ideoloji’nin Türkiye’de mağdur etmediği kesim neredeyse kalmadı. Zaman zaman Alman medyasının veya siyaset çevrelerinin biz Türk/Müslüman azınlığı, “mağdur edebiyatı” yapmakla itham ettiklerini hatırladım ve Türkiye’nin Kürt’ü ile Almanya’nın Türk’ünün, belki de şuuraltı bir refleksle, sıkça başvurduğu “mağduriyet” kavramının haklılık derecesini  anlamaya çalıştım: Bazen ırkî (etnik), bazen kültürel azınlıklar veya kendini öyle hissedenlerin yakındıkları konuların tamamına yakını, kimlik eksenli şikâyetler ve mağduriyetlerdir. Almanya’daki Türkün öncelikli meselesi; din ve dil eksenli kültürel kimliğinin kabulü ve korunmasıdır. Ekopolitik’in toplantısında Kürt temsilci veya sözcüleri de, bölgedeki işsizliği veya iktisadî geri kalmışlığı dillendirmediler fakat, koro halinde, “kimliğimiz” ve “anadilimiz” olmazsa olmazlarımızın başında gelir dediler. 

Doksan küsur yıl önce, imparatorluk bakiyesi üzerine kurulan devletimizin, daha işin başındayken tanıması  gereken bazı dinî ve ya etnik kimliklerin, bugünün Türkiye’sindeki ideolojik ve etnik çatışmaların temelini oluşturduğuna bir daha bu toplantıda kanaat getirdim. Şimdi yukarıdan, tepeden inme dayatılan kimlik tanımı yerine, aşağıdan yukarıya doğru ısrarla vurgulanan Kürt kimliğinin, devlet kademelerinde nasıl karşılık bulduğundan ziyade, Türk’de nasıl bir yankı bulduğunu merak ediyordum. Kemalist ulusalcılık ve siyasî milliyetçilik kalıpları dışında, İslâm öncesi ve sonrası Türk’ü bütün safhaları ve renkleriyle sahiplenen, Türk milliyetçileri, Kürt vatandaşının kimlik talebine nasıl bakıyordu?...

Şimdiye kadar “Türkiye’nin büyük çatısı” altındaki farklılıklar birbirlerine teğet geçmişler fakat karşı karşıya gelmemiş ve yüzleşmemişlerdi. Dikdörtgen şeklinde dizilen masalarda Türkler ve Kürtler hem yan yana hem de karşı karşıya oturuyorlardı.  Hemen hemen herkesin söz aldığı toplantının sonlarına yaklaşırken, oturum başkanı Tarık Çelenk, M. Serdar Çelebi’ye söz verdi. Milliyetçi-Ülkücü Camia’nın önde gelen isimlerinden biri olan Çelebi’nin doğrusu tavrını merak ediyordum. Özellikle "Kürt Açılımı”nda aktif bir misyon da üstlenen Çelebi, bu girişimlerinden dolayı kendi camiasından sert eleştiriler aldığını da biliyordum.

Türklerin ilk tarih sahnesine çıktıklarından günümüze kadar geçen İslâm öncesi ve sonrası; Oğuzlar, Selçuklular, Osmanlılar ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ana unsurları olan Türkler, kendisinin dışındaki farklılıklara ırkçı, kavmiyetçi bir zihniyetle bakmadığını, aksine onları da kucakladığını anlattı. Ülkü Ocakları’nda, Genel Başkanlığını yaptığı Türk Federasyon’da ve bilahare Kurucu Genel Başkanı olduğu ATİB bünyesinde Kürt kökenli ülkücülerin varlığına vurgu yaparken; “Türk Milliyetçilerinin etnik farklılıklarla hiçbir zaman problemi olmadı” dedi. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Kürt ile Türk’ün ilk defa bu seviyede karşılaşmalarından çıkacak muhtemel neticeyi, aktörlerin yüz ifadelerinden anlamaya çalışıyordum. M. Serdar Çelebi’yi dikkatle dinleyen Kürtlerden bazıları, “Çelebi’nin ağzından bunları duymak, bizi Türk-Kürt yakınlaşması adına ümitlendirdi” dediler. Tepki gösteren, protesto eden olmadı ama kabullenmekte zorlananlar olsa da, dikkatle dinlediler. Bu tür toplantılardan bugünden yarına netice çıkmasa da, birbirimizi dinlemeyi ve anlamayı, karşı karşıya, yan yana oturarak, gözlerimizin içine bakarak öğreniyoruz ya...

Musa Serdar Çelebi ve Şefik Kantar’ın gayretleriyle Almanya’da gerçekleşen Ekopolitik’in, “Türkiye’nin Büyük Çatısı/Almanya Çalıştayı”, yeniden “Cihanşümul Devlet” olabilmeye namzet Türkiye adına atılmış doğru bir adımdır.



 YAZARIN DİĞER YAZILARI:

Türkiye’nin Büyük Çatısı veya Cihanşümul Devlet Tasavvuru
Ebuzer Üzerinden Kimlik Arayışı
Türkçe Varsa Biz de Varız
Büyük İnsan
İnsanlığa Yön Veren Nesiller
Bugünkü ve Yarınki Toplumlar
Bu Sesi Duy Türkiye:
Kızgın ve Kırgın Nesiller

Kültürel Ayrımcılık
İstikbale Giden Yol Haritamız
Niçin Öldürüyorlar...
Büyüsü Bozulan Batı
Yorgun Adam
Medeniyet Ülküsü (2)
Medeniyet Ülküsü
Batı ve Batılı Değerler Tükenirken...
Benden Alkış Bekleme
Güvercinin Aşkı ve Karganın Leşi (3)
Güvercinin Aşkı ve Karganın Leşi (2)
Güvercinin Aşkı ve Karganın Leşi
Hakikat Çıplak!
Benim Farkım, Sesli Düşünmektir
Hâkim Medeniyetin Hâkimiyeti
Gençlik Liderini Arıyor
Siyaseten ve Hakikaten Batı Avrupa Türkleri
Müslümanın Dirilişi
İnandığınız gibi misiniz, yoksa Yaşadığınız gibi mi?
Global Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek (3)
Global Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek (2)
Dostlar veya Muhsin Ceylan
Global Düşünebilmek, İnanabilmek ve Yaşayabilmek

 

   
SAYFA BASI

Mahmut Aşkar

Ya Bir Yol Bul, Ya Bir Yol Aç,
 Ya da...
Aileler, cemaatlar, kavimler veya milletler; nefislerinin, kaprislerinin ve şahsi menfaatlerinin esiri olmadan görevini ifa edenlerin omuzlarında yükselirler.Devam

Ali Kılıçarslan

“Müslümanı Avrupalılaştırmak”
Avrupa’nın mı islamlaştığını, bir başka deyişle müslümanlaşacağını öğrenmek isteyenler, özellikle Almanya Türkleri’nin geleceği hakkında fikir yürütenler, bu kitabı mutlaka okumalılar. Devam

Yakup Yurt

SUÇ TERCÜMANDA…
Sokağı kirletenler, işsizlik sigortasını meslek sanıyor ve namusuyla çalışan fikir çöpçülerine küfretmeyi marifet sanıyorlardı. Devam

Şefik Kantar

Batı cephesi bildiğiniz gibi
İçedönük Alman politikalarının temelinde; Almanlığı ve Alman İslamı’nı dayatma, ne şekilde olursa olsun kabul ettirme düşüncesi yatıyor.
Devam

Prof. Dr. Hacı Duran

Bürokratik Yargının Fanatikleri
Günümüzde Türkiye'nin yargı bürokrasisi arasında ortaya çıkan çatışmalar, birçok bakımdan kilisenin yaşadığı bu serüvene benzemektedir. Devam

Hidayet Kayaalp

LAMI CİMİ YOK
Çetelere sövmek, darbecileri lanetlemek belki insanı rahatlatır, ama gelecek nesillerin başına gelecek tehlikeyi ortadan kaldırmaz. Devam

Prof. Dr. Ramazan Demir

Ziya Gökalp’ın İstemediği “Boşolar”...
Etrafını aydınlatan ışık olarak anlam yüklenen “ziya” insan örneğinde en güzel şekilde Ziya Gökalp’ in şahsında anlam bulmuştur.  
Devam

Yakup Tufan

ALMANYA İSLAM KONFERANSI VE MÜSLÜMAN CEMAATLERİN DURUMU
Bu ülke müslümanların da ülkesidir!  Bu devlet müslümanların da devletidir ve onların hak ve hukukunu korumak ve kollamakla mükelleftir! Devam

Leman Kuzu

KABUL  ETMİYORUZ!..
Ey ABD, tüm dünya biliyor ki, sen emperyalist bir güçsün. Devam

Nuran Yelkenci

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Müslüman Türk Kadınının Yeri...
Ev ekonomisini en iyi şekilde yönetebilen akıllı, eğitimli bir kadın neden ülkeyi
 yönetemesin?
Devam

Ozan Yusuf Polatoğlu

Bitlis’de 5  Minare  İsviçre’de 4 Minare
İsviçre’nin Müslümanların yaşamadığı çok kenar çevrelerden yüksek oranda minareye hayır oyları çıkmış, yoksa minareyi çok başka bir şey mi sanıyorlar fıkradaki gibi… Devam

Muhsin Ceylan

Eğitim masallı uyum yalanları...
Günümüzdeki uyumla alakalı sıkıntıların sebeplerinin mevcut kanun ve uyugulamalar olduğunu Sayın Bakan bilmez mi? Devam

Umut Bulut

Kalıbınıza tüküreyim
İnsan olarak en çok da sevdiklerimizden darbe alınca yaralanırız ya, bu yara kolay kolay kabuk tutmaz. Devam

Orhan Aras

KIRMIZI GÜL
Ama hangimiz şimdiye kadar güzel öğütlere kulak vermişiz ki? Hangimiz bile bile hayatımızda pişmanlıklar yaşamamışız ki?
Devam

Mehmet Ali Aladağ

Kötüler ve İyiler
Adam doğan güneşe sırtını çevirdi, batacak güneşten yana yüzünü döndü. Devam

Üzeyir Lokman Çaycı

Bu adam senin baban
Ay yıldızlı bayraklar da yıllar sonra yine devletin asil güçleriyle birlikte bölgede yerlerini almışlardı. Devam

Ayten Kılıçarslan

Kadın Dindarlığına Hürriyet
Neticede kadınlar, başörtüsü ve meslek hayatı arasında tercih yapmak zorunda bırakılmaktadırlar.
Devam

Nurdoğan Aktaş

Türkçe Konuşulan Yerler İstanbul’dur

Tofiq Abidin

RAŞİT DEMİRTAŞ a  UĞURLU YOL
 

İsmail Tüysüz

BİZDEN ÖNCE MASALLARIMIZ GELMİŞ

Doğan Tufan

Bizans Oyunlarına dikkat