İNSAN-I
KAMİL (OLGUN İNSAN)
İnsanlık
tarihinin başlangıcından bu yana bütün dinler,
ahlaki ve felsefi doktrinler, mistik ve sufi öğretiler
insanla meşgul olmuşlar ve o´nu İnsan-ı
Kamil/ olgun insan
seviyesine çıkarmayı gaye edinmişlerdir.
Bilindiği gibi insan ruh ve bedenden oluşan bir varlıktır.
Bütün varlığın özü, kalbi ve aklıdır.
Kainatın özetidir. İman ve islam o´nun yoludur.
Hedefi Allah rızası, vazifesi ise Hakk´ı sevip
sevdirmektir. Yaratılış gayesinin şuurunda
olma erdemidir.
Her varlık kendi tabiatı (Natur)
içinde değişmekte, gelişmekte ve olgunlaşmaktadır.
Bu durum fıtratın/yaratılışın
gereğidir. Mesela, bir çekirdeğin meyva veren bir ağaç
halini alması, yine ham bir halde olan meyvanın
olgunlaşması ve yenebilir bir duruma gelmesi önemli bir gelişmedir. (Burada
ifade etmeye çalıştığımız durum
biyolojik evrimle karıştırılmamalıdır.
Salt bir gelişmeyi ve olgunlaşmayı kastettiğimizi
belirmeliyiz.) İnsan da bir damla su, kan pıhtısı,
et parçası gibi fizyolojik evrelerden geçerek ideal
fizyonomiye ulaştığı gibi; sosyal anlamda
da (ahlaken)
kendisini geliştirmeye ve olgunlaştırmaya çaba
sarfetmelidir.
Peygamberler
istisna olmak üzere, insan mükemmel olamaz ancak mükemmel
olmaya gayret eder. Çünkü insanın mayasında iki zıt kutup vardır. Birincisi iyiliğe
yatkınlığı, diğeri ise nefsani tarafı.
Nefsani tarafı yok edilemez ancak mutlaka terbiye ve eğitim
yoluyla kontrol altına alınmalıdır. Ancak
bu terbiye ve eğitim işi çok uzun bir süreçtir.
Bu görevi aktif olarak aile, okul ve çevre üstlenmek
durumundadır. Burada su hususa işaret etmeliyiz ki,
bireyin/insanın olgunlaşması sadece dışsal
etkilerle sağlanamaz. Kişi aynı zamanda kendi iç
dünyasını denetlemek suretiyle de olgunlaşabilir.
Olgunluk bu yönüyle de aynı zamanda içsel bir gayretin
ürünüdür.
İnsan,
olgunluğa erişmek için mutlak anlamda hiç yanıltmayan
vahiy´i kendisine merkez almalıdır. O sayededir ki insanlığın
medar-ı iftiharı ve örnek insan Hz. Muhammed (s.a.v),
insan-ı kamil
mertebesinin zirvesindedir.
İnsan-ı kamil olma yoluna giren insan, iman/inanç
yolunu ve prensiplerini benimseyerek gereğini yapmaya çalışmalıdır.
İbadetle ve ahlaki kuralları pratiğe geçirmek
suretiyle; havass-ı selime (beş duyu organları),
akıl ve muhakeme yeteneği gibi fıtrı
yetiler de insana olgunluk yolunda mesafe aldırabilir. Cüz´i
irade Allah´ın (c.c.) razı olduğu istikamette
kullanıldığında da, insanın faydasına
olmak üzere, ortaya mutlaka güzel sonuçlar çıkacaktır.
Bilinçli olarak yapılan ibadetlerin insanları
olgunlaştırdığını söyleyebiliriz.
İbadetler, güzel ve faydalı davranışlar
ahlak-i haseneye ulaştırmaktadır. Özellikle
insanın ahlaklı olması ve insanlarla olan
muamelelerinde onların hukukuna riayet etmesi olgunluğunun
işareti olsa gerektir.
İnsan-ı
Kamil:
Ölçülü ve dengelidir. Sabırlı ve tahammüllüdür.
Şefkat ve merhamet insanıdır. Cömerttir.
Ufkunu genişletecek bilgi ve hikmet öğrencisidir.
Barışçıl ve sempatik, kaynağını
sevgiden alan hoşgörü
sahibidir. Ciddi ve vakurdur. Şahsiyet sahibidir. Müteşebbis
(girişimci) ve
aktiftir. Egoist/ bencil değildir, bilakis paylaşmayı
sever. Kendini bilir, gördüğünü güzel görür, güzel
düşünür, güzel söyler, çoğunlukla pozitiftir/olumludur.
Sorumluluk duygusuna sahiptir. Her zaman kendisine ve etrafına
faydalı olma arzusundadır. Kısaca ideal ve örnek
insandır.
Sonuçta bu özellikler insana iki dünya mutluluğunu
kazandıracaktır. Esasen gaye de bu değil midir?
O halde insanlık varolduğu sürece, her zaman
ve mekan da olduğu gibi modern zamanlarda da insan-ı
kamile ihtiyaç vardır. Toplumlar, insan-ı kamil yetiştirme ve barındırma
sorumluluğunu taşımalıdırlar ki, o
sayede mutlu ve huzurlu olabilsinler. Geleceklerine güvenle
bakabilsinler.
Yazarın
diğer yazıları:
Ramazan
ayının düşündürdükleri
Olgun
Insan
SAYFA
BASI
|