·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


DOSTCA
                                                                                       Halil Gülel
 
halilgulel@t-online.de




Ölmeden önce ölmek

         Bir kerre sevip vuslata erdiyse cihanda“ mısrasının içine girdiğimiz zaman; vuslatın cihanda olması gerektiğini bize bildirir. İslam tasavvufuna bir baktığımızda „ölmeden önce ölmek“ diye bir tabir vardır. İnsanın yaratılış gayesini, dünyaya gönderilişini ifade eden bu görüş, inanış „niçin dünyaya geldik?“ sorusununda bir nevi cevabı niteliğindedir. İnsan, yüce Allah’ın varlığına inanmayanların görüşlerinide belirttikleri gibi yiyip, içmek, yaşamak, gezmek, birleşmek v.s... için gelmemiştir. Böyle bir geliş insanı diğer canlılardan ayırmaz ve bir nevi onların seviyesine indirir.

         Halbuki şerefli, en güzel şekilde ve halife olarak yaratılmış olan insan, başta verdiği sözünde durup - duramayacağı adeta „sınanmak“ için yer yüzüne gönderilmiştir. İşte bu sınamanın ve sevgiliye (yüce Yaradan’a) verilen sözün bilincinde olan insan, ölmeden önce her gün sanki ölmüş gibi kendi kendisini sorguya çeker ve doğumla ayrıldığı sevgilisine kavuşmak için hazırlık yapar. Bu hazırlığın kendi içinde olumlu yönlerinin nur kıvılcımlarını hissettiği, gördüğü zaman kamil insan olmuştur ve aynı zamanda da vuslata erişmiştir.

         İşte böyle bir açıdan bakıldığı zaman „ölüm“ yokluk, yokluğun başlangıcı, herşeyin sonu değildir. „İki kapılı bir han“ olarak tasvir edilen bu dünyanın „çıkış“ kapısı veya başka bir aleme „geçiş“ kapısıdır. Bu „geçiş kapısının“ genişliği veye geçiş süresinin boyutu hakkında bir fikir ileri süren şair, bu dönemi vuslata kavuşanlar için „iyi rü’yasına dalmak ve uyumak“ olarak tasvir etmektedir. Buradaki geçiş dönemi olarak nitelenen zaman, insanın mezarda ve Arasat Meydanı’nda toplanacağı ana kadar geçirmiş olduğu zamandır. Bu geçen süreyi, güzel insanlar (vuslata erenler) için iyi bir rüya ile dolu olan ruhun uyuması olarak görmektedir.

         Şair, tekrar cihan üzerindeki hayata dönmektedir: „Bin zevk aramak kaydına düşmekle zamanda“ derken, yaşadığı zaman diliminde sadece bedensel, plastik veye nefsanî amaçlara dönük zevk aramakla ömrü geçirip, kendisine „Niçin bu dünyaya geldim? Gelişimdeki ilahi sır nedir? Verdiğim söz ve aldığım vazifeler nelerdir?“ gibi soruları sormayıp, gününü gün etmek isteyen, sadece bu alemi gerçek sanıp, hayatı ölümle sonlayan insanlar için şiirin son mısrasında gerçeği yüzlerine vurmaktadır. Nedir bu gerçek diyecek olursak; „Her gün yorulup“ demekle bir önceki mısradaki „zevk için“ her gün yorulmakta olan insanı tasvir etmektedir.

         Bedensel veye nefsani zevkleri için yorulan insan burada belirtilmekte, bu insan Hz. Nuh (as) gibi bin yıl da yaşasa, boş yere yaşamış olarak hükmedilmektedir. Bin yıl yaşadığı kabul edilen Hz. Nuh (as), Yaradan’ın elçisi olarak değil, en uzun yaşayan insan olarak misal verilmektedir. Çünkü, bizim inancımızda yüce Allah’ın elçileri olan bu güzel insanlar, diğer insanlara örnek seçilmiş insanlardır. Böyle bir ulvî görevle seçilmiş insanların katiyen nafile (boşa) geçmiş hayatları olamaz.

        
Sonuca gelecek olursak; şiirin merkezinde insan ve onun hayatını görmekteyiz. İnsanın niteliği, burada belirtilmiş ve „seven“ bir insan olmasına bağlanmıştır. Olgun insan, ne ile nasıl ve niçin yaşadığı izah edildikten sonra, sevgiliye kavuşmayı hayatının esas ve tek amacı olarak bilmiştir. Hayatı boş zevklerle geçen bir serüven, macera gibi görenlerin, böyle bir hayatı bin yıl dahi sürse; boş ve manasız  olarak yer yüzünde bir yer işgal ettikleri ortaya çıkmaktadır. Bugünün insanı, bir çok noktadan, dünün insanından daha rahat yaşamakta, isteklerine, istediklerine ulaşabilmekte, fakat özünü yitirip Batı Medeniyeti’nin reel (gerçek) bir hayvanın durumuna düşürüp, aşkı da plastik değerlere indirerek karşılıklı çıkarlara dayandırdığı için mutlu bir görüntüde olsa bile içinden mutlu değildir. Halbuki insanın dünyada sergilemek istediği hayat ise mutlu ve barış dolu bir hayattır. Bu hayat ise ancak ilahi bir sevgi ile mümkündür.

SAYFA BAŞI


Yazarın diğer yazıları:

Ölmeden önce ölmek
Olgun İnsan
İnsan, güzellik ve yokluk

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Halil Gülel
Ölmeden önce ölmek
Fikret Ekin
Komplo Teorisi Yok-1
Orhan Aras
Ali ile Nino hala yaşıyor
Yılmaz Kuzucu
Estetik, armoni ve renklerin dili
Mahmut Aşkar
Geldik, Gördük ve Tanıdık
Şensel Aşkın
Küresel ruh krizi
Mustafa Can
Kadın mı Bırak Gitsin….
Ayten Kılıçarslan
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Sebahattin Çelebi
Zordu seni sevmek....
Serdar Çelebi
Birlik yolunda ilk çabalar..
M. Ali Aladağ
Oyuna Gelmemek
Betül Parlar
Sigara Bağımlılığı
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Hidayet Kayaalp
Değişimin Zihinsel Aşamaları
Üzeyir Lokman Çaycı
Hanga Hunga
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Şefik Kantar
Bizi bekleyen Avrupa
Dr. Nebil Bozdoğan
Tırnak batması ile ilgili bilmemiz gerekenler
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Ali Kılıçarslan
Doðru yazalým, doðru konuþalým!
İsmail Tüysüz
Yılbaşı ve noel kutlamaları hakkında neler biliyoruz
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç