Kurucu İktidarın Anayasası
Anayasa mahkemesi, Anayasa’ya göre yürürlüğe girmeyen “5982
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un” iptalini, görüştü,
karara bağladı. Gerekçeli kararını da 1 Ağustos 2010
tarihinde açıkladı. Hukuk tekniği ve usulü bakımından,
olmayan, yasalaşmayan, yürürlüğe girmeyen bir kanun
taslağının görüşülmüş olması kendi içinde önemli bir
mantıksal çelişkidir. Olmayan bir şeyin Anayasaya uygunluğu
ve uygunsuzluğu da böylece tartışılmış oldu. Malum hukuk
normlarına göre, 5982 sayılı kanun, aslında şu haliyle bir
taslaktır. Halk oylamasından sonra ya kanunlaşacaktır, ya da
ret edilecektir.
Bu garip durumu Anayasa Mahkemesi üyesi Engin Yıldırım
ilgili karara koyduğu şerhle açıklamışlar. Bir taslağın
yargılanması sürecini hep birlikte yaşadık. Bu durum bir
niyetin ve fikrin yargılanmasına benzemektedir. Yargının en
üst makamı neden böyle bir çelişkinin altına imza atar?
Konunun sembollerle, ikonlarla, ideolojik değerler ve
göstergelerle yakın bir ilgisi var. Bu yazıda Mahkemenin
başvurduğu ikonların başında gelen ve ilgili kararda
üyelerin sık sık atıfta bulundukları “kurucu iktidar”
kavramı üstünde duracağım.
Kurucu
İktidar, Anayasayı hazırlayan iktidar olarak tanımlanır. Bu
iktidarın en önemli özelliği ise devrimle, ihtilalla, cebir
ve şiddet kullanarak yönetime gelmiş olmasıdır. Siyaset
bilimi kitaplarında bilimsel bir değerlendirme değişkeni
olarak yer alan kurucu iktidar kavramı, son zamanlarda yargı
kararlarında sıkça rastlanan bir esas oldu. Anayasaların
kurucu iktidarlarca hazırlandığı iddiasını destekleyen
birçok örnek olmakla birlikte, bu durumun genel bir kural
olduğunu söylemek zordur. İhtilal yaparak veya şiddet
kullanarak iktidara gelenlerin kendi durumlarını
meşrulaştırmak için yeni bir Anayasa hazırladıkları
doğrudur. Ancak bu durum Anayasa değişikliklerinin kurucu
iktidara göre şekillenmesi zorunluluğunu getirmez. Bu durum
bütün Anayasa metinlerinde de belirtilir, açıkça bir kural
olarak yürürlüğe konur.
Türkiye’de Anayasa mahkemesi daha önce birçok kararını
kurucu iktidar kavramına dayandırarak aldı. Ancak bilindiği
gibi, Anayasa’da böyle bir kavram yoktur. Buna rağmen ilgili
mahkeme, kanunda açıkça yazılı olan mevzuata atıf yapacağına
niçin kurucu iktidar kavramına atıf yapmaktadır? Bu durum
kurucu iktidar kavramının muğlaklığı, ideolojik olarak
esnetilebilirliği ve bir metafor olarak, işlev görme
özelliğinden kaynaklanmaktadır. Böylece, kurucu iktidar
kavramı, rasyonel ve sözleşme temelli olduğu varsayılan
kanunları, bilimsel olarak varlığı ortaya konamayacak olan
bir değere ve kavrama yani bir ideolojiye dayandırmaktadır.
Kurucu iktidar kavramının metafor olma özelliği de tam
olarak burada ortaya çıkmaktadır.
Mesela Türkiye açısından konuyu açıklayacak olsak, mevcut
Anayasa’nın kurucu iktidarının hangi iktidar olduğunu ortaya
koymak çok zordur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iktidarı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetidir. Bu iktidar ise 23
Nisan 1920’de kuruldu. 1921 de ise Teşkilatı Esasiye Kanunu
adıyla Cumhuriyet’in Anayasası’nın ilk şekli hazırlandı ve
yürürlüğe kondu. Cumhuriyet 1923’te ilan edildiğinde mevcut
olan Teşkilatı Esasiye Kanununa yeni maddeler eklenmiş oldu.
Daha sonra 1924 yılında Teşkilat-ı Esasiye Kanunu,
ayrıntılandırıldı ve bazı maddeleri de değiştirildi. Bir
Anayasa metni olarak tanzim edildi.
1961 Anayasasını hazırlayanlar cebir yoluyla iktidara
geldiler. Atatürk’ün hazırladığı Anayasayı yürürlükten
kaldırdılar. Daha sonra 1982 de iktidarı şiddet ve cebir
kullanarak ele geçirenler halen üzerinde demokratik
tartışmaların yapıldığı mevcut Anayasayı hazırladılar.
Anayasa, Cumhuriyetimiz kurulduğundan bu yana iki defa cebir
yoluyla yürürlükten kaldırılmıştır. Bir defa da cebir
kullanılmadan yeniden yazılarak yürürlüğe konmuştur. 27
Mayıs ve 12 Eylül Darbeleri cebir ve şiddet kullanarak yeni
bir anayasa hazırlamışlardır. 1924 Anayasası ise Büyük
Millet Meclisi’nin kararı ile hazırlanarak yürürlüğe
girmiştir.
Bu üç Anayasayı göz önünde bulundurursak, bunlardan hangisi
kurucu iktidarın hazırladığı Anayasadır? Ders
kitaplarımızda, bütün tarihi metinlerimizde Cumhuriyet’in
1923 kurulduğu, Cumhuriyet’in ilk anayasasının ise,
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na bağlı olarak hazırlanan 1924
Anayasa’sı olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bu Anayasa ise
bizzat Mustafa Kemal’in girişimi ile daha sonra birçok kere
Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile değiştirildi. Hatta bu
Anayasaya göre Anayasa mahkemesi diye bir kuruluş ta yoktur.
Bilindiği gibi, Anayasa mahkemesi ilk defa 1961 Anayasası
ile kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iktidarı eğer Atatürk ve
arkadaşları ise, Anayasa Mahkemesi gibi bir kuruluşun
varlığı bile önemli bir sorun olarak karşımıza çıkar. Çünkü
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iktidarının hazırladığı 1924
Anayasası’na göre Anayasa Mahkemesi diye bir kuruluş yoktur.
Ancak mahkeme üyelerinin gerekçeli kararda yaptıkları
atıflara bakılırsa Cumhuriyet’in kurucu iktidarına değil,
daha çok yürürlükten kaldırılan 1961 Anayasasına ve 1982
Anayasasına bağlı kalınarak yine ilgili mahkemece yapılan
içtihatlara atıflar yaptıkları görülmektedir.
Bu durum, kurucu iktidar kavramını kendi içinde sorunlu bir
konuma getirmektedir. Çünkü her üç Anayasa’nın biri
birlerini nakzeden, inkâr eden ve yürürlükten kaldıran
maddeleri ve yönleri vardır. Mahkemenin birçok üyesinin
içtihatlarına ve bazı kararlarına bakılırsa karar
alırlarken, daha çok 1961 Anayasasına göre içtihat
yaptıkları anlaşılmaktadır. Hâlbuki bu üyeler
meşruiyetlerini 1982 Anayasası’ndan almaktadır. Onların
böyle davranmalarını sağlayan ise, bir metafora dönüştürülen
kurucu iktidar kavramıdır. Böylece rasyonel, bilimsel,
akılcı, uzlaşım ve sözleşmeye dayalı olduğu varsayılan bir
hukuki metin köken olarak, muhayyel bir metafora
dönüştürülmüş olmaktadır.
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Kurucu
İktidarın Anayasası
Terör
ve Etnik Kimlik
Türkiye’nin
Ekseni
Günahların
İktidarları
Bürokratik
Yargının Fanatikleri
ABD
Saldırılarının Doğası
İsrail'in
Arapları, Ermenistan'ın Türkleri
Zürih
Protokolü ve Soykırım İkonası İnancı
Örümcek
Ağı ve Yargı Gücü
Soykırım
Vahşeti Anıtı Olarak İsrail’in Gazze Katliamı
MUHAYYEL
ERMENİ SOYKIRIM İKONASININ KURBANI OLARAK TÜRKLER
Dazlak
şiddet eylemleri ve Türk hoşgörüsü
SAYFA
BASI
|