A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu

Kendinizi değil kilonuzu yakın

·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  DÜRBÜN 

               Prof. Dr. Hacı Duran

 

duranhaci@gmail.com









Çatlak Kafaların Heykeli

Kars’ta insanlık anıtı olarak isimlendirilen çatlak heykel tamamlanmadan siyaset ve sanat dünyasında tartışılmaya başlandı.  Kars halkı öteden beri bu çatlak heykeli bulunduğu yere yakıştırmamıştı. Sayın Başbakan Erdoğan’ın Kars ziyaretinde, çatlak heykeli ucube olarak anması ve bulunduğu yerden sökülmesi talimatını vermesi tartışmayı başlatan kıvılcım oldu.

Bir sanat eseri hakkında yapılan tartışmanın birçok boyutu olabilir. Sanat felsefesi bu tartışmalar üzerinde durur. Bu makalede, malum heykel hakkında ortaya çıkan tartışmaların üç boyutu üzerinde duracağım. Bunlardan birincisi sanat eserinin üslubu, estetik, yönü ve biçimidir. İkincisi sanat camiasının söz konusu esere verdiği değerdir, kıymettir. Ona biçtiği fiyattır. Üçüncüsü sanat eserinin gösterime koyduğu ideoloji, inanç, anlam ve değerlerdir.

Sayın Başbakan, çatlak heykeli ucubeye benzetti. Daha sonra da bu heykeli şekil, çizgi, güzellik, uyum, alımlılık, göze ve gönle hitap etme özelliği bakımından yetersiz bulduğunu ifade eden açıklamalar yaptı. Yani heykeli estetik olarak güzel bulmadığını söyledi. Başbakan’ın çıkışı ve eleştirisi sanat eserinin estetik değeri kapsamındadır. Ancak, ne gariptir ki, Başbakan’a gösterilen tepkilerden hiç birisi estetik yönden gelmedi.

Estetik eleştiriye yani ucube benzetmesine, ideolojik tepki geldi. İlgili heykeli yapan heykeltıraş eserini savunurken heykelin estetik özellikleri üstünde durmadı.  Eserine kendince yüklediği anlamı ve ideolojiyi gündeme getirdi. Basında yıllardır köşe yazarlığı yapanların birçoğu da konuya ideolojik yönden yaklaştı. Başbakan’ı haklı bulanlar ve bulmayanlar bu konuda ortak bir tutum içinde oldu. Böylece, Türkiye’nin aydınlarının sanat konusunda ne kadar donanımsız olduklarını da bu vesile ile öğrendik.

Malum heykelin ideolojik değeri ise iki şekilde sunuldu. Birincisi İslam’ın heykeller hakkındaki temel inanç ilkelerini esas alan eleştirilerdir. Bu basmakalıp yargıya bağlı olarak Sayın Başbakan’ın dini inançlarından dolayı heykele karşı geldiği yazıldı. Konu irtica paranoyasına kadar götürüldü. Böylece dini bütün insanların davranışları hakkında öteden beri tekrarlanan basmakalıp yargılar tekrarlanmış oldu.

Heykelin ideolojik değeri hakkındaki ikinci itiraz ise, Ermenilerle Türkler arasında yaşandığına inanılan, ölümcül savaşın hatırasına saygısızlık, şeklinde gösterime kondu. İtirazın bu boyutu, Ermenistan hükümetini, Ermeni diasporasını, Türkiye’deki Muhayyel Ermeni acıları hayranlarını ve Türkleri katillerin çocukları olarak itham eden bütün küresel güçleri işin içine soktu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, konu hakkında resmi açıklama yapmak zorunda kaldı. İç dengelerle dış dengeler arasındaki farka bağlı olarak söylenen siyasi laflara, saygı duyulması gerektiğini, ifade eden şeyler söyledi.

Heykelin piyasa değeri, yani kıymeti hakkında hiçbir şey söylenmedi. Sanat üreticileri, pazarlamacıları ve tüketicileri yerlerinde oturdular. Hiçbir fikir beyan etmediler. Öte taraftan hükümete muhalif olan çevreler ise heykeli sahiplendiler. Onu kasabalarına götürmek istediklerini belirten açıklamalar yaptılar. Muhalefetin fanatizme dönüşmüş biçimiyle karşı karşıya kaldık. Çünkü CHP’li belediyelerin, partilerinin Ermenilere ilişkin mevcut ideolojisini bilmemeleri beklenemez. Hatırlanacağı gibi, mevcut AK Parti hükümeti, Ermenistan’la ilişkileri düzeltmeye çalışırken, onlar itiraz etmişlerdi. Şimdi ise CHP’liler, Ermeni beklentilerini ideolojik manada meşrulaştırdığı varsayılan bir heykeli, sırf Sayın Başbakan’a muhalif olma adına sahipleniyorlar.

Öte taraftan çatlak heykel, Kültür Bakanı Günay’ı da ilginç bir ikilemle karşı karşıya bıraktı. Bakan bey, Sayın Başbakan’ın sözlerini, ne yaptığını bilmeyen heykeltıraş gibi, yontmaya çalıştı. Başbakan bunun üzerine sözlerinin yontulamayacağını üstüne basarak tekrarladı. Bakan bey şaşkınlık içinde, sert  kayaya çarptığını anladı. Granit kayadan heykel yapmanın kendi harcı olmadığını, ekranları izleyerek öğrendi. Böylece kendi özgünlüğünü ve duruşunu durmadan tekrarlayan Bakan Günay’ın da nereye kadar yaptıklarının ve savunduklarının arkasında durabildiğini de öğrendik.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Türkiye sanat eserlerini tartışamayacak kadar sanattan uzak bir ülke. Bu konuda sanatı savunduğunu ikide bir dile getiren kesimlerin, akıllarının karışık ve kafalarının çatlak olduğunu gördük. Çatlaklığıyla ucubeye benzetilen heykelin sanat değeri hakkında bir şey söylemek zor. Çünkü bu konuda bir fikir beyan eden bile olmadı. Ancak bu heykelin çatlak kafaların kültür seviyesini gösterime koyduğu da açıktır.


SAYFA BAŞI


Yazarın diğer yazıları:

Çatlak Kafaların Heykeli
Anadilin İdeolojik Gösterimi
FİTNE ENDÜSTRİSİ VE WİKİLEAKS
Erasmus’un Barbarları
Örgütler ve Cemaatler
Erbakan’ın Son Sözleri
Anayasanın Gölgesindeki Terör
Kurucu İktidarın Anayasası
Terör ve Etnik Kimlik
Türkiye’nin Ekseni
Günahların İktidarları
Bürokratik Yargının Fanatikleri
ABD Saldırılarının Doğası
İsrail'in Arapları, Ermenistan'ın Türkleri
Zürih Protokolü ve Soykırım İkonası İnancı
Örümcek Ağı ve Yargı Gücü
Soykırım Vahşeti Anıtı Olarak İsrail’in Gazze Katliamı
MUHAYYEL ERMENİ SOYKIRIM İKONASININ KURBANI OLARAK TÜRKLER
Dazlak şiddet eylemleri ve Türk hoşgörüsü
   
SAYFA BASI

Mahmut Aşkar

Kendini İfade Edemeyen Müslümanın Tarifi?
Kendi içinde bütünlük arz etmeyen, kendisini tamamlayamayan müslüman azınlığa verilmesi muhtemel haklar da ancak, sergilediği duruşla örtüşen biçimde olur.  Devam

Yakup Yurt

YAZMA NEDENLERİM…
Kısacası ben gördüklerini ve yaşadıklarını kendince yorumlayan ve yazan bağımsız ve özgürlükçü bir adamım. Devam

Şefik Kantar

Batı cephesi bildiğiniz gibi
İçedönük Alman politikalarının temelinde; Almanlığı ve Alman İslamı’nı dayatma, ne şekilde olursa olsun kabul ettirme düşüncesi yatıyor.
Devam

Prof. Dr. Hacı Duran

Bürokratik Yargının Fanatikleri
Günümüzde Türkiye'nin yargı bürokrasisi arasında ortaya çıkan çatışmalar, birçok bakımdan kilisenin yaşadığı bu serüvene benzemektedir. Devam

Hidayet Kayaalp

LAMI CİMİ YOK
Çetelere sövmek, darbecileri lanetlemek belki insanı rahatlatır, ama gelecek nesillerin başına gelecek tehlikeyi ortadan kaldırmaz. Devam

Ali Kılıçarslan

Almanya’da İslam İlahiyatı
Almanya’da üniversitelerde Almanya’nın şartlarına göre ‘İslam İlahiyatı Kürsüsü’ kurulması gereklidir. Devam

Leman Kuzu

KABUL  ETMİYORUZ!..
Ey ABD, tüm dünya biliyor ki, sen emperyalist bir güçsün. Devam

Prof. Dr. Ramazan Demir

Neden Cumhuriyet?
Cumhuriyet, kendi içinde birçok devrimi barındıran bir hayat biçimi, yaşama biçimi olarak anlaşılmalıdır. 
Devam

Nuran Yelkenci

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Müslüman Türk Kadınının Yeri...
Ev ekonomisini en iyi şekilde yönetebilen akıllı, eğitimli bir kadın neden ülkeyi
 yönetemesin?
Devam

Ozan Yusuf Polatoğlu

Bitlis’de 5  Minare  İsviçre’de 4 Minare
İsviçre’nin Müslümanların yaşamadığı çok kenar çevrelerden yüksek oranda minareye hayır oyları çıkmış, yoksa minareyi çok başka bir şey mi sanıyorlar fıkradaki gibi… Devam

Muhsin Ceylan

Eğitim masallı uyum yalanları...
Günümüzdeki uyumla alakalı sıkıntıların sebeplerinin mevcut kanun ve uyugulamalar olduğunu Sayın Bakan bilmez mi? Devam

Umut Bulut

Kalıbınıza tüküreyim
İnsan olarak en çok da sevdiklerimizden darbe alınca yaralanırız ya, bu yara kolay kolay kabuk tutmaz. Devam

Yakup Tufan

GÖÇMENLER VE UYUM MECLİSLERİ
Almanya’da gerçekleşmesi arzu edilen gerçek bir uyum, ançak -gerçek bir demokratik hak- ve -eşitlik ilkesi- ile elde edilebilir. Devam

Orhan Aras

KIRMIZI GÜL
Ama hangimiz şimdiye kadar güzel öğütlere kulak vermişiz ki? Hangimiz bile bile hayatımızda pişmanlıklar yaşamamışız ki?
Devam

Mehmet Ali Aladağ

Kötüler ve İyiler
Adam doğan güneşe sırtını çevirdi, batacak güneşten yana yüzünü döndü. Devam

Üzeyir Lokman Çaycı

Bu adam senin baban
Ay yıldızlı bayraklar da yıllar sonra yine devletin asil güçleriyle birlikte bölgede yerlerini almışlardı. Devam

Ayten Kılıçarslan

Kadın Dindarlığına Hürriyet
Neticede kadınlar, başörtüsü ve meslek hayatı arasında tercih yapmak zorunda bırakılmaktadırlar.
Devam

Nurdoğan Aktaş

Türkçe Konuşulan Yerler İstanbul’dur

Tofiq Abidin

RAŞİT DEMİRTAŞ a  UĞURLU YOL
 

İsmail Tüysüz

BİZDEN ÖNCE MASALLARIMIZ GELMİŞ

Doğan Tufan

Bizans Oyunlarına dikkat