DÜŞÜNCE
TURU Fikret
Ekin
|
|
fikretekin@web.de
|
Komplo
Teorisi Yok-3
Şimdi “komplo teorileri” olayına bir başka
boyuttan bakalım isterseniz.
Mesela tüm olayların ana temeli olan Siyasi
Partiler ve liderleri noktasından ve bilenleri alt alta
toplayarak, sonuca göz atmaya ne dersiniz?
Bu konuda elimizde inanılmaz derecede bol ve aşikar
malzeme var. Ama bizim gayemiz kimseyi rencide etmek veya
incitmek değil, sadece çok yakın bir geçmişe,
“komplo teorileri” ışığında ayna
tutmak...
Siyasetimizin duayeni Sayın Süleyman Demirel’in,
adı ortada bile yokken ve o günkü AP içinde esamesi
dahi okunmazken (bkz. Mehmet Turgut’un hatıraları),
Ragıp Gümüşpala’nın ölümünün ardından,
güçlü aday Bilgiç’e rağmen, nasıl olup da
malum medya tarafından keşfedilerek, “aslan mühendis”,
“barajlar kralı” feveranı arasında öne çıkarıldığını,
yine dindar kesime karşı, “elinde Kur’an, kalbinde iman, geliyor nurlu Süleyman” söylemleriyle
sevdirildiğini ve zamanı iktidarları döneminde
, defalarca kendine karşı ihtilal yapıldığı
halde, her ihtilal veya muhtıradan,
sanki bunlar kendini desteklemek
için yapılmışcasına, niçin daha da güçlü
çıkabildiğini, Türkiye’de gerçekleştirdikleri
ile birlikte düşünelim.
Ve tabii hakkında söylenen “Çoban Sülü”,
“Buba”, “Mason Demirel”...vs. gibi tanımlamaları
hatırlayıp, iktidarda her yıpranmışlığın
hemen ardından, bir ihtilal veya muhtıra
ile, yeniden mazlum ve hakkı yenmiş konumuna
getirilip, tekrar ümid kılınışındaki
hikmeti(!) unutmadan.
Sonra Sayın Turgut Özal’ı düşünelim.
Bugün sağcısı/solcusu, millicisi/gayri
millicisi herkesin sevgiyle yad ettiği, kerhaneler kraliçesi
Manukyan’a madalya veren, “Tapınak
Şovalyeleri”nden madalya alan, “benim memurum işini
bilir” vecizesi ile meşhur, “Türkiye’nin bir Kürt
gerçeği vardır...Konfedarasyon da dahil herşey
konuşulmalıdır” diyerek, kürtçü bölücülüğe
alenilik kazandıran, serbest ekonomi tezleriyle bugün Türkiye’nin
çaresizliğine dayanak saydığımız
İMF-dış borçlar vs. Sıkıntılarının
alt yapısını hazırladığı,
herkesce malum olan Sayın Özal’ı...
Süleyman Demirel Hükümetinin Ekonomiden Sorumlu, tam
yetkili müsteşarı
iken ihtilal geliyor. İhtilal idaresi, ne hikmetse,
ülkeyi iyi idare edemediklerini iddia ederek devirdiği
bir hükümetin bir yetkilisine, sadece bir müsteşarına,
hükümette görev veriyor:Turgut Özal...
Olabilir. Başarılı bir elemanı
kaybetmek istemiyorlar diyeceğiz ama, ne hikmetse(!), aynı
ihtilal ekibi, siyasi partilerin kurulma aşamasında,
kendi sevgili ve vazgeçilmez bakanın siyasi parti kurmasına
karşı çıkıyor.
Ve ne hikmetse(!) ihtilal ekibinin
canla-başla(!) desteklediği partiler seçimi
kaybederken , oysa %99 oyla halkın desteğini almışlardı;
karşı oldukları(!) Turgut Bey’in partisi seçimi
alıyor.
O günleri hatırlayanlar, malum medyanın, bu
dönemde ve daha
sonra uzun bir müddet,
Turgut Özal’a verdiği desteği, inanılmaz övücü
başlıklarla nasıl sunduğunu hatırlarlar.
Gerisi mi dediniz?
Onu siz
hatırlayıp, çıkarın...
Ben hüküm veren makam değilim. Onu tarih
verecektir. Ancak bugün Sayın Özal pek çokların
takdir ettiği biridir, nedense?..
Bense ahlaksızlığın bugün aldığı
boyutta, Manukyan’a verilen
madalyonun; rüşvet ve yolsuzluk kokuşmasında,
“benim memurum işini bilir” anlayışının;
Mersin’de Türk Bayrağı’nın yakılmasının
köklerinde, “konfederasyon dahil her konu tartışılmalıdır”
cesaretlendirilmesinin; İMF cenderesine girişimizin
temellerinin, Özal’ın, Benjamin Franklin anlayışı
olan, “bırak yapsınlar, bırak geçsinler”,
“gemisini kurtaran
kaptan” felsefesinin/felsefesizliğin yattığına
inanıyorum, nedense?..
Birde Özal’ın başımıza bela ettiği
Mesut Yılmaz maceramızı, Sayın Özal’ın,
bizim hayrımıza oluşu mümküm olmayan “Tapınak
Şovalyeleri”nden madalya alması ile birleştirilince;
aklıma hemen Siyasetimizin duayeni Sayın Süleyman
Demirel’in, Özal Cumhurbaşkanı iken söylediği;
“Özal haindir,
elimizde belgeler var” mealli sözleri ve gölgesi
Cindoruk’un, üstüne basa basa, “evet
haindir, ispat ederiz” demeci ile birlikte düşününce,
tüylerim diken diken oluyor.
Dahası, Sayın Özal’ın önce bu sözleri,
“Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret”
olarak değerlendirip dava açması, daha sonra
nedense(!), bu davadan vazgeçmesi ve Süleyman Demirel’in
bu sözlerin ardından Başbakanlık koltuğuna
oturuşu, midemi iyice bulandırıyor.
Bir de buna, Süleyman Demirel’in kesininleşen
Masonik ilişkileri;Mesut Bey’in, şimdilik iddia,
Bilderbergcilik ilişkileri; Paul Henze’nin, Özal hakkındaki
takdire şayan sözleri eklenince, içim dışıma
çıkıyor.
Ama, dedim ya, ben komplo teorilerine inanırım.
Bu teorilerin artık teori olmaktan çıkıp,
kapitalizmin kanunları olduğunu düşünürüm.
O yüzden de, bu konuda da, genel kanaate göre, biz “evhamlı-vesveseci”
durumuna düşüyoruz, nedense, her zaman olduğu gibi...
Karar sizin yine de...
Komplo yok, teferruatlarda gizli şeytani oyunlar
var!
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Komplo
Teorisi Yok-3
Komplo
Teorisi Yok-2
Komplo
Teorisi Yok-1
Kerkük,
Ne Kadar Türk?
Dededen
Toruna Türkçe(!)
İman'ı
Vurdular
Bir
Ramazan Daha Geçti!
Bir
Konuşmaya Notlar..
Güvenlik mi
hürriyet mi?
Hadi
oradan sende...
''Bu
Ne Kafa"
''Puzzle''
ın bütününü görmek (3)
''Puzzle''
ın bütününü görmek (2)
"Puzzle''
ın bütününü görmek (1)
Berlin`deki Yargıclar izinde
mi?
Ne
olur, ne olmaz
Cadı
Avı
Bizden
hatırlatması
İki
Olay ve Hasta kafa
İnsanlığa
Kurulan Tuzak
Bir
Bu Eksikti!
Bütün
“teferruatta” mı saklı?
Kaşınan
ve Kaşıyanlar
Dünden
Bugüne Değişen Bir Şey Yok
SAYFA
BASI
|