·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA SMS  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
·  CHAT  
·  NETMEETING  
   
   


  DUYGULAR

     Ayten Kılıçarslan

 


a.kilicarslan@t-online.de


Yeni bir skandal!

Aile mahkemesi hakimi son gelişmelere tüy dikti. Eşinden boşanma aşamasındaki Faslı bir kadının, aile içi şiddet gerekçesiyle bir yıllık ayrılık süresini beklemeksizin boşanma isteğini, red gerekçesi zaten var olan tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı. Hatta boyutsuz ve kuralsız bir tartışma alanına çekti.
Çünkü Alman Anayasası ve Alman Aile Hukuku’na göre karar vermesi gereken hakim, Faslı kadının dava açma isteğini, güya “İslam hukuku”na dayandırarak red etti. Dayağın boşanma öncesi ayrı kalma süresini kısaltmak için bir sebep teşkil etmediği ve Faslı kadının geldiği ülkede dayağın boşanma gerekçesi sayılmadığı, hatta Kur’an-ı Kerim’de erkeğin eşini dövebileceğinin yer aldığı iddialarını kararına dayanak yaptı. Bu durum mağdur tarafından basına yansıtılınca, ırkçılık ve ayırımcılığın hukuka nasıl yansıdığını apaçık gördük. Olay şöyle gelişti. Fas kökenli ve Alman vatandaşı bir müslüman hanım, 2001 yılında eşini aile birleşimi çerçevesinde Fas’tan getirmişti. Zamanla eşinin şiddetine dayanamayan kadın, boşanma davası açtı. Ancak boşanabilmesi için bir yıl eşinden ayrı yaşaması gerekiyordu. Kadın buna tahammül edemeyecekti, zira eşi şiddet uygulamaya devam ediyordu. Boşanmanın hızlandırılması için bu sürenin kaldırılması gerekiyordu. İşte hakim bu noktada tepki gösterdi. Açıkça ifade edilmemekle birlikte, “madem Fas erkeklerinin dayakçı olduğunu bile bile Fas’tan bir damat ithal ettin, şimdi sonuçlarına katlan” şeklinde anlaşılabilecek bir tepkiydi bu. Çünkü önce başvuruyu red eden hakim, sonra itiraza reaksiyon göstermeyerek bu mağduriyeti artırdı.

Üstelik hakim, kararını Alman Aile Hukukuna göre almamakta direnerek büyük bir skandala sebep oldu. Olay Almanya’da olmuş, mahkeme Alman mahkemesi, hukukçu Alman Anayasasına ve hukukuna göre karar vermesi gereken bir makamda. Görevi de ülke halkına, ülke yasalarına göre adalet dağıtmak. Bir İslam ilahiyatçısı değil ki Kur’ana vurgu yapabilsin ve İslam hukukunu uygulamaya kalkışsın. Fas hukukuna göre davranma lüksü de yok. Kaldı ki, aile içi şiddet Fas’ta da bir boşanma sebebi.

Burada Hakim, ağırlığı güya Kur’ana vererek hem acımasız bir tartışma başlamasına sebep olmuş, hem bir kadını mağdur etmiş, hem müslüman kadınların haklarını aramalarının önünde büyük bir duvar örmeye kalkışarak müslüman kadınlara şiddetli bir tokat akşetmiştir. Üstelik hukuku delerek sivil hukukun güvenirliğini zedelemiş, Alman adaletine güveni sarsmıştır. Alman hakim ülkede yaşayan kadınları hukuk önünde en az ikiye ayırarak sınıflar oluşturmuştur. Bu karar sayesinde Alman hukukunca hakları korunanlar ve müslüman oldukları için hakları korunmayacak veya korunmaması gerekenler şeklinde iki kategori belirlemiştir. Böylece açık ve net bir ırkçılık, ayrımcılık yapmıştır. Dikkatleri başka yere çekmiş, Almanya dışından evlilikler, İslam’da kadın, insanların dini inançlarının toplum hayatında dikkate alınması ve hukukun dine saygı göstermesi gibi konuları tartışmaya sokmuştur. İslam ve kadın bağlamında olumsuz bir tablo çizmek adına İslamın hukuka hakim olduğu gibi ipe sapa gelmez iddialar ortaya atan, İslam ve müslüman düşmanlığını körükleyen çevrelere verilebilecek en büyük gerekçeyi sunmuştur.
Fiili bir durum ortaya çıkaran hakim, “İslam’ın kutsal kitabı Kur’anın, dayağı evlilik içinde onayladığı, hatta emrettiği” iftirasına hukuki bir boyut katmıştır. Şimdiye kadar uzman İslam ilahiyatçılarının tersine, “her şeyi en iyi bilenler”in ilmi dayanaktan yoksun iddialarına, ciddiyet kazandırmıştır. Peki hakimin başlattığı bu tartışma ne tür sonuçlar doğurur?

  1. İslamı bilmeyen bazı şiddet yanlısı müslümanları bu tavırlarında destekler, önyargılı kişilerin ön yargılarını yargıya dönüştürür (“koskoca hakim böyle söylediğine göre, demek ki ..”)
  2. Şiddet gören müslüman kadınların, mahkemeye başvurma isteklerini azaltır veya ortadan kaldırır (“ya bana da hakim böyle davranır, davayı red ederse…”)
  3. İslamın öcüleştirilmesi projesi için kullanlabilecek en önemli malzemedir
  4. Din hürriyetini kısıtlamak isteyen, ve bu kısıtlamayı İslam dini ile sınırlama düşüncesinde olan Adalet Bakanı’na gerekçe sağlar
  5. Yüzme dersi, sınıf gezisi, dini bayramların dikkate alınması gibi örgün eğitimle ilgili “din hürriyeti” kapsamında verilmiş bazı hakların iptali gibi bir süreci doğurur
  6. İslam’ın resmi din olarak kabulü sürecini baltalar
  7. İslam’ın hayatın bütün alanlarından dışlanması isteklerine gerekçe kazandırır
  8. İslam düşmanlığını körükleyen her türlü akıma güç verir
  9. Kadınlar başta olmak üzere müslümanlara yönelik dışlamayı artırırr
  10. Uyum Planı çerçevesinde göç yasasına eklenmesi teklif edilen yeni maddelerin daha da setleştirilmesini sağlar, hatta önceden tartışılmasını dahi engelleyebilir
  11. İslam’ın imajını zedeler
  12. Önyargıları ve yabancı düşmanlığını artırır.

 

Bütün bunların gerçekleşmemesi için müslümanların kısa sürede ve örgütlü bir biçimde karşı tedbirler alması, zamana yaydıkları konuları aralarında daha hızlı bir sürede görüşerek bir sonuca vardırmaları gerekir. Herşeyden evvel, İslam düşmanlarının ve İslamı bilmediği halde bildiğini zannedenlerin, öğrenmek isteyenlerin başvurabilecekleri özellikle 4:34 başta olmak üzere, tartışılan ayet ve hadislerin nuzul sebepleri, tarihi arka planları ve nasıl anlaşılması gerektiği ile ilgili Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve Türkçe ortak bildiriler yayınlanmalıdır. Bu şekilde keşmekeşten kurtulunarak, yanlış veya eksik yapılan yorumlar düzeltilebilir ve “İslam’da Kadın” konusu yaşadığımız dönem için açıklığa kavuşturulabilir. Allah’u Teala’nın müslümanlara ve bütün insanlığa verdiği mesajın anlaşılması için de bu gereklidir.
Buyurun Müslüman kuruluşlar, sizi şöyle alalım!

E-Posta:
a.kilicarslan@web.de

Yazarın diğer yazıları:

Yeni bir skandal!
Buna hakkınız yok
Almanya’nın rotası
Müslüman Kadınlar, Birleşin!
Namus Cinayetleri
Türkler şiddet kurbanı
Almanya yaşlanıyor
A’dan Z’ye plan olsanız ne yazar?
Seçimler ve Azınlık Türk Kadın Hareketi İlişkisi
Göçelim, ancak göçen olmayalım!
Erkekler farklı mı ölür?
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Aman, çifte kavrulmayalım!
Avrupa aydınlanmış da...
Hollanda’da pişti, üzerimize düştü
Kadınlar siyasetin neresinde?
Azınlık Türk kadın hareketi var mı?



SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Ayten Kılıçarslan
Yeni bir skandal!
Hidayet Kayaalp
Düşünmek farz mıdır?
Mahmut Aşkar
Yine Geldiler...
Orhan Aras
Tuna nehri akmam, diyor
Üzeyir Lokman Çaycı
Şehirlerleşme ve etkinleşmeler
Yılmaz Kuzucu
Bir proje yarışması
Haldun Çancı
Gizlenen Gerçek Atatürkçülük ve Savunucularına Ödettirilen Bedeller
Hasan Kayıhan
Bizim "Diaspora" Show
Nuran Yelkenci
Her İşin Başı Eğitim Nedir?
Yakup Yurt
Yılbaşı bahane, dostluk şahane
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Türkiye'nin En Büyük Sorununa Cevap
Fikret Ekin
İnsan ve İnsan
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Tehlikenin farkında mısınız?
Ali Kılıçarslan
Dönüş düşüncesi
Prof. Dr. Berhan Yılmaz
Peygamberi Doğru Anlamak
Veli Kalli
Gurbet Çilesi
M. Ali Aladağ
Almanya Tehlikeli Sinyaller Veriyor
Mustafa Can
Ben Uyumdan Yanayım, Ya siz..........
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Sebahattin Çelebi
İstanbul ölüyor, bu gece ellerimde…
Şefik Kantar
Türklerin ve AB’nin geleceği
Betül Parlar
Hey du...
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Ismail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Halil Gülel
Sanatcının Elindeki Taş
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Latif Çelik
Yanlış ata oynamanın bedeli
İsmail Altıntaş
Akıl, Vahiy ve İslam Toplumları...
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç