Çağdaş Dünyada Kadın
Sorunlarına İslami Bakış
Hicri
1430, miladi 2009 yılı insanlık alemine hayırlar getirsin.
Her iki takvimde de üç gün arayla yeni yıla girdik. Yeni
yılla birlikte tatışmalar da, mevcut sorunlar da değişmedi.
Zamanın hızlı akışına rağmen insanlar zihniyetlerini
değiştirmediği sürece, dünyada meseleler de değişmiyor.
Sadece üslup değişiyor, meseleler farklı içerikler ediniyor.
Çözülmemiş sorunlar, çözümü başka zaman ve kişilere
devredilerek insanlığın başına dert olmaya devam ediyor.
Bunlardan birisi de elbette İslam’ın dünya insanlarının
farklı duruş ve kavrayışları sayesinde edindiği,
edindirildiği yer. Bir yandan Müslümanlara serin bakanlar,
diğer taraftan da Müslümanların bizzat kendisi Kur’an’a ve
İslamiyete haksızlık yapıyor, haksızlık yapılmasına sebep
oluyorlar. Kur’an-ı Kerim’i yeniden okumayı unutanlar,
Kur’an’ın çağların ve toplumsal yeteneklerin ötesinde
herkese ve her soruna çözüm getirici özelliğini inkar eden,
İslamiyeti kendilerinden menkul zannedenler, bu haksızlığın
yegane sorumlusu olarak ne yaptıklarının ya da
yapamadıklarının farkında olmaksızın Kur’an’a iftira
edilmesine yol açıyorlar.
“Kadın sorunu”
Kur’an-ı Kerim’e yapılan haksızlıkların merkezinde bir yerde
duruyor. Nijerya’da, Sudan’da kurulan şeriat mahkemelerinin
taşlattığı kadınların, kadını evi ve mutfağına hapsetmeye
meraklı din adamlarının fetvalarına kurban edilen genç
kızların, çok eşliliğe her şartta cevaz vermeye kalkanların
perişan ettiği ailelerin, “kadın dövülebilir” diyen
sözümona imamların sebep olduğu fiziken ve manen
yıkılanların vebalini taşıyanlar, Kur’an-ı Kerim’i ve
Peygamber Efendimizi anlamakta zorluk çeken basiretsizler
değil mi?
Ne yazık ki, basiretsizler
binlerce insanın çektiklerinin sorumlusu olurken, basiret
sahipleri de bilgi ve birikimlerini kamuoyuyla paylaşmakta
cimri davranıyorlar. Halbuki, kadın konusunda yapılmış o
kadar çok ilmi ve kaliteli çalışmalar, değerlendirmeler var
ki... İşte bunlardan birisi de Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından 15-18 Mayıs 2002 tarihleri arasında İstanbul
Büyük Tarabya Oteli’nde toplanan “Güncel Dini Meseleler
İstişare Toplantısı Sonuç Bildirgesi”nde yer alan tesbitler.
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri ve Akademisyenler ile
bilimsel zeminde yapılan tolantıda çıkan sonuçlar, aradan
geçen altı yıla rağmen maalesef kamuoyunda yeterince
tanınmıyor.
Aralarında
“çağdaş dünyada kadın problemleri ile ilgili dini
tartışmalar” başlığının da yer aldığı toplam dört ana konu
hakkında yapılan görüşmelerde ortaya çıkan 39 maddelik sonuç
bildirgesinde yer alan sonuçlardan, sadece kadın sorunları
bağlantılı ele alınan 12 maddeyi aktarmayı, sosyal ve dini
bir sorumluluk kabul ediyorum:
-
"Kadın problemi", sadece günümüzün değil, insanlık tarihinin
temel bir sorunudur. Özü itibariyle dinler bu sorunu hak ve
adalet ölçüleri çerçevesinde çözmek için önemli düzenlemeler
getirmişlerdir. İslâm dininin getirdiği esaslar bu açıdan
özel bir öneme sahiptir. Ancak erkek egemen toplum yapıları,
dinlerin getirdiği bu iyileştirmeleri kabullenmekte
zorlanmış, zaman içerisinde bunu tersine çevirecek bir
arayış içine girmiştir. Hatta, kadın aleyhtarı düşünce zaman
zaman dinî bir kisveye bürünmüştür.
-
İslâm'ın temel kaynaklarına (kitap ve sünnete) göre, kadın
ve erkek eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek
ontolojik olarak, gerekse dinî sorumluluk, hukukî ehliyet,
temel hak ve hürriyetler bakımından ilkesel bazda kadın
erkek ayrımı söz konusu değildir. Ancak kadının konumunun
belirlenmesinde, bu ilkesel esasların yanı sıra, İslâm'ın
doğup geliştiği toplumlardaki sosyal ve kültürel çevre,
özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur. Bu durum,
İslâm toplumlarında farklı kadın anlayışlarının ortaya
çıkmasının da sebebidir.
-
Kadın ile ilgili Kur'an ayetlerini anlamada ve yorumlamada,
ayetlerin sosyo-kültürel nüzul süreci ve literal (lafzî)
anlamının yanı sıra hangi gayelerin esas alındığı da göz
önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, kadının sosyal ve hukuki
statüsü konusunda daha ileri adımlar atılması Kur'an'ın
ruhuna aykırı değildir. Bunun yanı sıra Kur'an-ı Kerim'in
ana ilkeleri ve Hz. Peygamber'in kadın ile ilgili genel
tavır ve prensipleri ışığında, cinsiyet ayırımını
çağrıştıran, kadını kadın olduğu için aşağılayan ve temel
hak ve hürriyetlerden mahrum bırakan bütün haber ve
rivayetlerin ya özünden saptırılmış ya da uydurma olduğu
dikkate alınmalıdır. Söz konusu uydurma haber ve
rivayetlerden dolayı, İslâm dinini ve Peygamberini suçlama
ilmî ve ahlakî değildir.
-
Yukarıda ifade edilen kadın ile ilgili bütün yanlış düşünce
ve telakkilerin ortadan kaldırılması sağlıklı bir eğitime
bağlıdır. Nitekim Cumhuriyetimizin ve çağdaşlaşma
konseptinin temel hedeflerinden biri, kadının aile ve toplum
içindeki statüsünün yükseltilmesidir. Bu hedefe ulaşabilmek,
kız çocukların ve kadınların eğitim ve çalışma haklarının
güvence altına alınmasına; fırsat ve imkan eşitliğinden tam
olarak yararlandırılmalarına; olumlu ayrımcılık
yöntemleriyle teşvik edilmelerine bağlıdır. Bu sebeple kız
çocukları ve kadınların, eğitim ve çalışma olanaklarını
kısıtlayan, engelleyen ya da engelleme ve kısıtlama ihtimali
taşıyan anlayış ve uygulamalar yeniden gözden geçirilmeli ve
gerekli düzenlemeler yapılmalıdır
-
Evlenme İslâm kültüründe tarafların hür iradeleriyle oluşan
bir sözleşme olarak düzenlenmiştir. Şahitler huzurunda
yapılması gibi aleniyeti sağlayan şekil şartları dışında
özel bir merasimi gerektirmez. Halk arasında dinî nikah
olarak bilinen uygulama, Türkiye'ye özgü tarihi, dinî ve
hukukî şartların ürünüdür. Ancak, eşlerin evlilikten doğan
haklarının zayi olmaması açısından, bu uygulamanın resmî
nikahtan sonra yapılması tavsiyeye değer bulunmuştur.
-
Evlilik birliğinin devamı asıl gaye olmakla birlikte İslâm
dini, eşlerin, birbirleri ile uyuşamadığı ve ayrılmanın
zaruret haline geldiği durumlarda, Kur'an ve Hz.
Peygamber'in gözettiği amaçlar ve hukukî süreç dikkate
alınarak bu birliği sona erdirme haklarının bulunduğunu
kabul eder.
-
Müslüman hanımların gayrimüslim erkeklerle evliliği
konusunun daha detaylı incelenerek bir sonraki istişare
toplantısında görüşülmesi uygun olacaktır.
-
Şahitlik konusunda, borçlanma ayetinde belirtilen ve dönemin
şartları ışığında, kadınların ticarî faaliyetlerdeki pasif
rolünden kaynaklanan farklılık, genel düzenleme içermez;
ilgili diğer ayetler bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bu
sebeple, borçlanma ayetindeki farklılığın, kadınların
zihinsel eksikliğinin sonucu olarak gösterilmesi kabul
edilemez.
-
Miras paylaşımında kadınların payının erkeklere nispetle
genel olarak farklı düzenlenmesi, erkeğin çeşitli
alanlardaki mali sorumluluğunun kadına nispetle daha ağır
olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Öte yandan, kadının
ihtiyacının daha fazla olduğu veya erkeğin mali sorumluluğun
daha az bulunduğu durumlarda, karşılıklı rıza ile bu
paylaşım daha farklı bir şekilde yapılabilir.
-
Kadınların özel hallerinde, namaz yükümlülüğünden muaf
tutulmaları, onların temiz olmamaları sebebiyle değil,
psikolojik ve fizyolojik yüklerini hafifletme
düşüncesiyledir. Ancak kadınlar, bu gibi durumlarda, Kur'an
okuyabilecekleri gibi mescitlere de girebilirler. Çoğunluk
bilginler karşı olmakla birlikte, bazı bilginlerce tavaf
yapabilecekleri de ifade edilmiştir.
-
Kadınlar, günlük namazlara, bayram, Cuma ve cenaze
namazlarında cemaate iştirak edebilirler. Hz. Peygamber
dönemindeki uygulama dikkate alarak, Cuma ve Bayram
namazlarının kadın ve çocuklar için özendirilmesi gerekir.
-
Nisa 34. ayetinde geçen "kavvam" ifadesi erkeklere hak ve
sorumluluk yüklemektedir. Ayetin literal (lafzî) anlamı
konusunda farklı görüşler olmakla birlikte, söz konusu
ayetin, bugün de yaygın olarak görülen aile içi şiddete
dayanak yapılamayacağı, aksine kadınlara yönelik davranış
biçiminin belirlenmesinde Hz. Peygamber'in uygulamasının
örnek alınması gerektiği özenle vurgulanmıştır.
E-Posta:
a.kilicarslan@t-online.de
Yazarın
diğer
yazıları:
Çağdaş
Dünyada Kadın Sorunlarına İslami Bakış
Almanya
‘artık vatan’ mı?
Yeni
bir skandal!
Buna
hakkınız yok
Almanya’nın
rotası
Müslüman
Kadınlar, Birleşin!
Namus
Cinayetleri
Türkler
şiddet kurbanı
Almanya
yaşlanıyor
A’dan
Z’ye plan olsanız ne yazar?
Seçimler
ve Azınlık Türk Kadın Hareketi İlişkisi
Göçelim,
ancak göçen olmayalım!
Erkekler
farklı mı ölür?
8
Mart Dünya Kadınlar Günü
Aman,
çifte kavrulmayalım!
Avrupa
aydınlanmış da...
Hollanda’da
pişti, üzerimize düştü
Kadınlar
siyasetin neresinde?
Azınlık
Türk kadın hareketi var mı?
SAYFA
BASI
|