·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA SMS  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
·  CHAT  
·  NETMEETING  
   
   


  DUYGULAR

     Ayten Kılıçarslan

 


a.kilicarslan@t-online.de


 

Çağdaş Dünyada Kadın Sorunlarına İslami Bakış

     Hicri 1430, miladi 2009 yılı insanlık alemine hayırlar getirsin. Her iki takvimde de üç gün arayla yeni yıla girdik. Yeni yılla birlikte tatışmalar da, mevcut sorunlar da değişmedi. Zamanın hızlı akışına rağmen insanlar zihniyetlerini değiştirmediği sürece, dünyada meseleler de değişmiyor. Sadece üslup değişiyor, meseleler farklı içerikler ediniyor. Çözülmemiş sorunlar, çözümü başka zaman ve kişilere devredilerek insanlığın başına dert olmaya devam ediyor. Bunlardan birisi de elbette İslam’ın dünya insanlarının farklı duruş ve kavrayışları sayesinde edindiği, edindirildiği yer. Bir yandan Müslümanlara serin bakanlar, diğer taraftan da Müslümanların bizzat kendisi Kur’an’a ve İslamiyete haksızlık yapıyor, haksızlık yapılmasına sebep oluyorlar. Kur’an-ı Kerim’i yeniden okumayı unutanlar, Kur’an’ın çağların ve toplumsal yeteneklerin ötesinde herkese ve her soruna çözüm getirici özelliğini inkar eden, İslamiyeti kendilerinden menkul zannedenler, bu haksızlığın yegane sorumlusu olarak ne yaptıklarının ya da yapamadıklarının farkında olmaksızın Kur’an’a iftira edilmesine yol açıyorlar.

“Kadın sorunu” Kur’an-ı Kerim’e yapılan haksızlıkların merkezinde bir yerde duruyor. Nijerya’da, Sudan’da kurulan şeriat mahkemelerinin taşlattığı kadınların, kadını evi ve mutfağına hapsetmeye meraklı din adamlarının fetvalarına kurban edilen genç kızların, çok eşliliğe her şartta cevaz vermeye kalkanların perişan ettiği ailelerin, “kadın dövülebilir” diyen sözümona imamların sebep olduğu fiziken ve manen yıkılanların vebalini taşıyanlar, Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamber Efendimizi anlamakta zorluk çeken basiretsizler değil mi?

Ne yazık ki, basiretsizler binlerce insanın çektiklerinin sorumlusu olurken, basiret sahipleri de bilgi ve birikimlerini kamuoyuyla paylaşmakta cimri davranıyorlar. Halbuki, kadın konusunda yapılmış o kadar çok ilmi ve kaliteli çalışmalar, değerlendirmeler var ki... İşte bunlardan birisi de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 15-18 Mayıs 2002 tarihleri arasında İstanbul Büyük Tarabya Oteli’nde toplanan “Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı Sonuç Bildirgesi”nde yer alan tesbitler. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri ve Akademisyenler ile bilimsel zeminde yapılan tolantıda çıkan sonuçlar, aradan geçen altı yıla rağmen maalesef kamuoyunda yeterince tanınmıyor.

Aralarında “çağdaş dünyada kadın problemleri ile ilgili dini tartışmalar” başlığının da yer aldığı toplam dört ana konu hakkında yapılan görüşmelerde ortaya çıkan 39 maddelik sonuç bildirgesinde yer alan sonuçlardan, sadece kadın sorunları bağlantılı ele alınan 12 maddeyi aktarmayı, sosyal ve dini bir sorumluluk kabul ediyorum:

-          "Kadın problemi", sadece günümüzün değil, insanlık tarihinin temel bir sorunudur. Özü itibariyle dinler bu sorunu hak ve adalet ölçüleri çerçevesinde çözmek için önemli düzenlemeler getirmişlerdir. İslâm dininin getirdiği esaslar bu açıdan özel bir öneme sahiptir. Ancak erkek egemen toplum yapıları, dinlerin getirdiği bu iyileştirmeleri kabullenmekte zorlanmış, zaman içerisinde bunu tersine çevirecek bir arayış içine girmiştir. Hatta, kadın aleyhtarı düşünce zaman zaman dinî bir kisveye bürünmüştür.

-          İslâm'ın temel kaynaklarına (kitap ve sünnete) göre, kadın ve erkek eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek ontolojik olarak, gerekse dinî sorumluluk, hukukî ehliyet, temel hak ve hürriyetler bakımından ilkesel bazda kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. Ancak kadının konumunun belirlenmesinde, bu ilkesel esasların yanı sıra, İslâm'ın doğup geliştiği toplumlardaki sosyal ve kültürel çevre, özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur. Bu durum, İslâm toplumlarında farklı kadın anlayışlarının ortaya çıkmasının da sebebidir.

-          Kadın ile ilgili Kur'an ayetlerini anlamada ve yorumlamada, ayetlerin sosyo-kültürel nüzul süreci ve literal (lafzî) anlamının yanı sıra hangi gayelerin esas alındığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, kadının sosyal ve hukuki statüsü konusunda daha ileri adımlar atılması Kur'an'ın ruhuna aykırı değildir. Bunun yanı sıra Kur'an-ı Kerim'in ana ilkeleri ve Hz. Peygamber'in kadın ile ilgili genel tavır ve prensipleri ışığında, cinsiyet ayırımını çağrıştıran, kadını kadın olduğu için aşağılayan ve temel hak ve hürriyetlerden mahrum bırakan bütün haber ve rivayetlerin ya özünden saptırılmış ya da uydurma olduğu dikkate alınmalıdır. Söz konusu uydurma haber ve rivayetlerden dolayı, İslâm dinini ve Peygamberini suçlama ilmî ve ahlakî değildir.

-          Yukarıda ifade edilen kadın ile ilgili bütün yanlış düşünce ve telakkilerin ortadan kaldırılması sağlıklı bir eğitime bağlıdır. Nitekim Cumhuriyetimizin ve çağdaşlaşma konseptinin temel hedeflerinden biri, kadının aile ve toplum içindeki statüsünün yükseltilmesidir. Bu hedefe ulaşabilmek, kız çocukların ve kadınların eğitim ve çalışma haklarının güvence altına alınmasına; fırsat ve imkan eşitliğinden tam olarak yararlandırılmalarına; olumlu ayrımcılık yöntemleriyle teşvik edilmelerine bağlıdır. Bu sebeple kız çocukları ve kadınların, eğitim ve çalışma olanaklarını kısıtlayan, engelleyen ya da engelleme ve kısıtlama ihtimali taşıyan anlayış ve uygulamalar yeniden gözden geçirilmeli ve gerekli düzenlemeler yapılmalıdır

-          Evlenme İslâm kültüründe tarafların hür iradeleriyle oluşan bir sözleşme olarak düzenlenmiştir. Şahitler huzurunda yapılması gibi aleniyeti sağlayan şekil şartları dışında özel bir merasimi gerektirmez. Halk arasında dinî nikah olarak bilinen uygulama, Türkiye'ye özgü tarihi, dinî ve hukukî şartların ürünüdür. Ancak, eşlerin evlilikten doğan haklarının zayi olmaması açısından, bu uygulamanın resmî nikahtan sonra yapılması tavsiyeye değer bulunmuştur.

-          Evlilik birliğinin devamı asıl gaye olmakla birlikte İslâm dini, eşlerin, birbirleri ile uyuşamadığı ve ayrılmanın zaruret haline geldiği durumlarda, Kur'an ve Hz. Peygamber'in gözettiği amaçlar ve hukukî süreç dikkate alınarak bu birliği sona erdirme haklarının bulunduğunu kabul eder.

-          Müslüman hanımların gayrimüslim erkeklerle evliliği konusunun daha detaylı incelenerek bir sonraki istişare toplantısında görüşülmesi uygun olacaktır.

-          Şahitlik konusunda, borçlanma ayetinde belirtilen ve dönemin şartları ışığında, kadınların ticarî faaliyetlerdeki pasif rolünden kaynaklanan farklılık, genel düzenleme içermez; ilgili diğer ayetler bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bu sebeple, borçlanma ayetindeki farklılığın, kadınların zihinsel eksikliğinin sonucu olarak gösterilmesi kabul edilemez.

-          Miras paylaşımında kadınların payının erkeklere nispetle genel olarak farklı düzenlenmesi, erkeğin çeşitli alanlardaki mali sorumluluğunun kadına nispetle daha ağır olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Öte yandan, kadının ihtiyacının daha fazla olduğu veya erkeğin mali sorumluluğun daha az bulunduğu durumlarda, karşılıklı rıza ile bu paylaşım daha farklı bir şekilde yapılabilir.

-          Kadınların özel hallerinde, namaz yükümlülüğünden muaf tutulmaları, onların temiz olmamaları sebebiyle değil, psikolojik ve fizyolojik yüklerini hafifletme düşüncesiyledir. Ancak kadınlar, bu gibi durumlarda, Kur'an okuyabilecekleri gibi mescitlere de girebilirler. Çoğunluk bilginler karşı olmakla birlikte, bazı bilginlerce tavaf yapabilecekleri de ifade edilmiştir.

-          Kadınlar, günlük namazlara, bayram, Cuma ve cenaze namazlarında cemaate iştirak edebilirler. Hz. Peygamber dönemindeki uygulama dikkate alarak, Cuma ve Bayram namazlarının kadın ve çocuklar için özendirilmesi gerekir.

-          Nisa 34. ayetinde geçen "kavvam" ifadesi erkeklere hak ve sorumluluk yüklemektedir. Ayetin literal (lafzî) anlamı konusunda farklı görüşler olmakla birlikte, söz konusu ayetin, bugün de yaygın olarak görülen aile içi şiddete dayanak yapılamayacağı, aksine kadınlara yönelik davranış biçiminin belirlenmesinde Hz. Peygamber'in uygulamasının örnek alınması gerektiği özenle vurgulanmıştır[1].


 

[1] http://www.diyanet.gov.tr/turkish/DIYANET/2002aylik/haziran/gundem.htm


E-Posta: a.kilicarslan@t-online.de

Yazarın diğer yazıları:

Çağdaş Dünyada Kadın Sorunlarına İslami Bakış
Almanya ‘artık vatan’ mı?
Yeni bir skandal!
Buna hakkınız yok
Almanya’nın rotası
Müslüman Kadınlar, Birleşin!
Namus Cinayetleri
Türkler şiddet kurbanı
Almanya yaşlanıyor
A’dan Z’ye plan olsanız ne yazar?
Seçimler ve Azınlık Türk Kadın Hareketi İlişkisi
Göçelim, ancak göçen olmayalım!
Erkekler farklı mı ölür?
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Aman, çifte kavrulmayalım!
Avrupa aydınlanmış da...
Hollanda’da pişti, üzerimize düştü
Kadınlar siyasetin neresinde?
Azınlık Türk kadın hareketi var mı?



SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Ayten Kılıçarslan
Almanya ‘artık vatan’ mı?
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir seçim böyle geçti
S. Semih Sedef
Yitik hayatlar...
Mahmut Aşkar
Türk Halkının Dünya Görüşü
Nuran Yelkenci
Kahramanlar hep az olur
Hidayet Kayaalp
Düşünmek farz mıdır?
Orhan Aras
Tuna nehri akmam, diyor
Üzeyir Lokman Çaycı
Şehirlerleşme ve etkinleşmeler
Yılmaz Kuzucu
Bir proje yarışması
Haldun Çancı
Gizlenen Gerçek Atatürkçülük ve Savunucularına Ödettirilen Bedeller
Hasan Kayıhan
Bizim "Diaspora" Show
Yakup Yurt
Yılbaşı bahane, dostluk şahane
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Türkiye'nin En Büyük Sorununa Cevap
Fikret Ekin
İnsan ve İnsan
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Tehlikenin farkında mısınız?
Ali Kılıçarslan
Dönüş düşüncesi
Prof. Dr. Berhan Yılmaz
Peygamberi Doğru Anlamak
Veli Kalli
Gurbet Çilesi
M. Ali Aladağ
Almanya Tehlikeli Sinyaller Veriyor
Mustafa Can
Ben Uyumdan Yanayım, Ya siz..........
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Sebahattin Çelebi
İstanbul ölüyor, bu gece ellerimde…
Şefik Kantar
Türklerin ve AB’nin geleceği
Betül Parlar
Hey du...
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Ismail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Halil Gülel
Sanatcının Elindeki Taş
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Latif Çelik
Yanlış ata oynamanın bedeli
İsmail Altıntaş
Akıl, Vahiy ve İslam Toplumları...
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç