Türkiye’nin
AB’ne üyeliği meselesine o zamanlar ben de dahil,
milliyetçiler olarak karşı çıkmıştık
Mahmut Aşkar
Turkpartner:
Sayın Kösoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Devlet’i ve
halkıyla beraber Avrupa Birliği’ne tam üyelik için
bugünlerde taaruza geçmiş gibi bir manzara ortaya
koymaktadır. Ömrünü “milli kültür”den yana
adamış bir yazar olarak, konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kösoğlu: Türkiye’nin AB’ne üyeliği
meselesine o zamanlar ben de dahil, milliyetçiler olarak
karşı çıkmıştık. Bizi, işin
iktisadi yönünden ziyade milli kültür ve kimlik konuları
ilgilendiriyordu. Milli kimliğimiz, Avrupa karşısında
yozlaşır, ezilir diye karşıydık.
Daha sonra, Türkiye’de hızlı gelişmeler
oldu ve bunların en başında televizyonun ülkemize
girişi gelmekteydi. Dünya bir iletişim devrimi yaşarken,
bunun yansımaları da Türkiye’ye geldi: Korktuğumuz
kültürel baskıyı yaşamaya başladık.
Küreselleşme neticesinde, dünyada olup bitenleri
evinizdeki televizyondan seyrediyor, dünyayla içiçe
giriyorsunuz.
Fiili iletişimi engellemek mümkün değildir. Bu
gelişmeler neticesinde, bizim gerekçelerimizin, karşı
duruşumuzun hiçbir sebebi kalmadı. Duvarların
arkasına saklanmak, kültürel duvarlar örmek, mümkün
değildir. Artık bütün dünya kültürleriyle yüzyüze
gelmişsiniz. Kaçarak harp kazanan yok! O halde
savunmak için değil, saldırmak için hazırlanacaksınız.
Kazanmak için, saldırıya göre strateji tayin
etmeli, bünyeyi kuvvetlendirmelisiniz.
Türkiye/AB ilişkilerini siyasi olarak değerlendirdiğimizde;
gerek dünya kamuoyunda, gerekse İslam aleminde itibarımızın
arttığını görmek mümkündür.
Turkpartner: Aziz Hocam, zaman zaman buralara konferanslar
vermek üzere davet edildiğinizde Avrupa’daki
insanlarımızı ve onların bilhassa kültür
değerlerinden kaynaklanan meselelerini yerinde müşahade
ederken, bu doğrultuda ve Türkiye/Almanya münasebetlerindeki
değerlendirmelerinizi okuyucularımızla paylaşır
mısınız?
Kösoğlu: Almanlar’la 200 yıldan fazla bir
zamandan beri devam eden dostluğumuz var. İlk
dostluk antlaşması 1761 senesinde yapılmış
ve bundan iki yıl sonra da Berlin ve İstanbul’a
karşılıklı elçiler atanmıştır.
Biliyorsunuz, II.Mahmut döneminde ordunun modernizasyonu
Almanlar tarafından yapılmıştır.
Yine, Sultan Abdulhamit ve Kayzer Wilhelm II.zamanındakiSiyasi
ve iktisadi antlaşmalar herkes tarafından
bilinmektedir. Türkiye Demiryolları projesAlmanlar
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Özet olarak; Zaman zaman ihtilaflar olsa da, Türkiye-Almanya
dostluğunun tarihi bir geçmişi vardır ve her
iki ülkenin karşılıklı çıkarları
söz konusudur. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinde,
Almanya önemli bir rol oynamaktadır. Bu ülkedeki 2.5
milyon insanımızla bu dostluk daha da pekişmektedir.
Din farklılığımız düşmanlık
doğurmamalı, kültür farklılığımız
ise, Alman Kültürü için bir zenginliktir.
Sizler için; anadiliniz, dininiz ve mutfak kültürünüzün
korunması, sizden sonraki nesillere sunulacak en büyük
mirastır.
-Sayın Kösoğlu, teşekkür ederim.
SAYFA BASI
|