|
Migren
Migreni olanların genellikle titiz, dikkatli, aceleci, işlerini
düzenli sürdürmek isteyen kişiler olduğu
belirtildi.
Migren ve baş
ağrısının insan tarihi kadar eski olduğunu
hatırlatan Prof. Baki Göksan, hastalığın
tarihçesi hakkında şunları anlattı: “Sümer
yazıtlarında migrenle ilgili bilgiler, başağrısıyla
ilgili bilgiler var. Çok kısa bir şiir şeklinde.
Hasta baş, hasta olduğunu söylemez. Çünkü migren
içeride olan bir olay ve dışarıya yansıyan
çok fazla bir belirtisi yok. Ama bu şiirin devamında
mesela, yaşlı kadın yaşlı olduğunu
söylemez, yaşlı erkek yaşlı olduğunu
söylemez diye de devam ediyor. Babil yazıtlarında
başağrısıyla ilgili bilgiler var. Mısır
papirüslerinde baş ağrısı, migren
tedavisiyle ilgili bilgiler var ki bunlar günümüzden 5000 yıl
öncesine dayanıyor neredeyse. Kapadokya’da tıpla
uğraşan Arteus isimli bir tıp insanı, ilk
defa yarım baş ağrısı lafını
kullanmışsa, günümüzden 2000 yılın üstünde
bir süre öncesinde kullanılmış.”
KUZEY KUTBU MU,
MİGREN Mİ?
Migrenin gizemini hala
koruduğunu belirten Prof. Göksan, Bernard Show’la
ilgili olan şu öyküyü anlatıyor: ” Bernard
Show, 70 yaşına kadar migren atakları olan bir
kişi. Bir toplantıda Kuzey Kutbunu keşfetmekle
ömrünü geçirmiş, aynı zamanda barışa
çok büyük katkısı olan Norveçli bir devlet adamı
Larsen’le tanıştığında, şunu
soruyor: ‘Baş ağrısı için bir şey
yaptınız mı?’ ‘Hayır’ cevabını
alıyor. ‘Çok yazık, bütün ömrünüzü kimsenin
pek ilgilenmediği Kuzey Kutbunu keşfetmek için
harcamışsınız. Halbuki başağrısına,
migrene biraz vakit ayırsaydınız, pek çok kişi
bu işte sizi çok daha fazla tanırdı’ diyor.”
VÜCUTTA NELER
OLUYOR?
Baki Göksan, migrenin vücutta
yarattığı değişikliklerle ilgili
olarak şunları açıkladı: “Ağrı
öncesinde daha bir takım olaylar başlıyor.
Sadece ağrıyla sınırlı değil.
Davranış değişiklikleri, yeni alışkanlıkları,
idrara çıkma alışkanlığı, su içme
alışkanlığında değişiklikler
ortaya çıkıyor. Kişi çok su içmeye, çok
idrara çıkmaya, aşırı neşeli olmaya,
aşırı çevreyle ilişkisini kesme durumuna
girme pozisyona gelebiliyor. Günlük yaşantısında
daha baştan bir takım değişiklikler,
migrenin habercisi olarak karşımıza çıkabiliyor.
Ağrı kısmına gelince, bunu takiben ortaya
çıkan ağrıda ise en büyük özelliği
migrenin ataklar şeklinde ortaya çıkması. Sıklıkla
başın bir yarısını tutuyor olması,
şiddetli bir ağrının olması. Bunun
zonklama şekliyle olması. Bulantı ve kusmanın,
sıklıkla bu ağrıya eşlik etmesi. Kişinin
bir takım uyarıcı faktörlerden, yani
ışıktan, sesten, bir takım kokulardan
rahatsızlık duyması. Hareket sırasında
ağrının daha da artması ve günlük
aktivitesini kısıtlar hale gelmesi. Genellikle bu ağrı
atağı da yaklaşık bir gün kadar devam
edebiliyor ve bir günlük süre içinde de kişi, günlük
yaşantısını bloke etmek zorunda kalıyor.”
MİGRENİ
TETİKLEYENLER...
Migren ağrısının
tetikleyicileri konusunda bilgi veren Prof. Baki Göksan,
migrenle baş etmenin ilk adımının bu faktörleri
iyi tanımak olduğunu söyledi. Prof. Göksan, şunları
söyledi: “Bu faktörlerin başında, pek çok
migrenli hastanın da bildiği gibi açlık
geliyor. Kan şekerinin düşmesi. Az uyku, çok uyku.
Stres. Gerek bedensel gerekse ruhsal yorgunluklar. Hanımlarda
adet dönemlerindeki hormonal değişiklikler, migren
ağrısını tetikleyebiliyor.”
MİGRENİN
TİPLERİ
Migrenin çok kabaca iki
tipi olduğunu belirten Prof. Baki Göksan, bunlardan sık
karşılaşılanının, doğrudan
doğruya ağrıyla başlayan ve devam eden çeşit
olduğunu söyledi. Prof. Göksan ön belirtili migren
konusunda ise şu bilgileri verdi: “Diğeri migren
hastalarının aşağı yukarı 5’te
1’inde karşılaştığımız
bir durum. Ağrı öncesinde bir takım nörolojik
belirtiler ortaya çıkıyor. Yani, bizim nörolojik
belirti dediğimiz, görme problemi olabiliyor. Görmesinde
bozukluklar, buğulanma olabiliyor. Veya parıltılar,
parlak ışıklar, çizgiler ortaya çıkıyor.
Konuşmada etkilenme olabiliyor. Elde ayakta uyuşma
olabiliyor. Bu tip belirtilerin arkasından, bunlar çok
kalıcı bulgular değil. Dakikalarla sınırlı
bir süre içinde ortaya çıkıyor ve kayboluyor.
Arkasından da başağrısı başlıyor.
Bu da ön belirtili migren tablosu dediğimiz bir tablo.”
KADINLARDA
NEDEN DAHA SIK RASTLANIYOR?
Başağrılarının
kadınlarda daha sık görüldüğüne dikkat çeken
Prof. Baki Göksan, bunun aslında şanssızlık
değil bir ayrıcalık olduğunu söyledi.
Prof. Göksan, şunları açıkladı: “Çünkü
başağrısı nedeniyle hanımların
hekime başvurma sıklığı çok daha yüksek.
Ve bu nedenle birlikte olan bir takım sağlık
problemleri de ortaya çıkıyor. Ve müdahale şansına
sahip oluyorlar. Bu nedenle başağrısı çeken
hanımlar grubu içinde yaşama oranının
daha yüksek olduğu ve yaşam kalitelerinin daha iyi
olduğu ortaya konmuş. Hanımlarda daha sık
gözüküyor, hormonal özelliklerden dolayı. Migrende
toplumda görülme sıklığını soracak
olursanız, Türkiye’de her 100 kişiden 16 kişi
migrenli diye tesbit edildi. 15-55 yaş grubu içinde...
Hanımlarda da bu oran yüzde 20’ye ulaşıyor,
erkeklerde yüzde 10. Yani, her 5 hanımdan birisinde
migren ağrısı var diyebiliriz.”
MİGREN
ATAKLARININ GÖRÜLME SIKLIĞI
Migrende en çok karşılaşılan
sıklık oranının haftada bir olduğunu
belirten Prof. Göksan, bunun sıklaşmasının
problemin ciddileştiğini gösterdiğine dikkat
çekti. Prof. Göksan, kişinin fazla ağrı çekmesinin
bazen, bir takım ruhsal problemlerine de yol açtığını
söyledi.
ARAÇ
TUTMASIYLA MİGREN BAĞLANTISI
Migreni olan kişilerin
çocukluk döneminde araç tutan kişiler olduğuyla
ilgili bilgiler bulunduğuna dikkat çeken Prof. Göksan
şunları söyledi: “Migren doğuştan kazanılmış
bir özellik gibi düşünülürse, sinir sisteminin yatkınlığı
ve hassasiyeti bir yaşta migren olarak ortaya çıkıyor
ama öncesinde de böyle sinir sisteminin hassasiyetiyle ilişkili
olabilecek bir takım belirtilerle daha önceden ses
verebiliyor. Bunu çok daha küçük yaşlara götürdüğümüzde
huysuz, hırçın, uyku problemi olan bebeklerin
ileride migrenli olma oranının daha yüksek olduğu
bile söyleniyor.”
IŞIĞIN
ETKİSİ
Baki Göksan,
ışığın migren üzerindeki etkileri
konusunda şu bilgileri verdi: “Florasan
ışık, bu konuda en çok suçlanan
ışık. Kişilerin mutlaka çalıştığı
ortamda veya masasında, eğer ortam florasan
ışıkla aydınlatılsa bile normal bir
ışık kaynağının olması
gerekiyor. Bir diğer konu da bilgisayar ekranının
çok karanlık, loş ortamda kullanılmaması.
Bu ortamdaki ekranın ışığı daha
fazla tetikleyebiliyor. Çalışma ortamının
ışık seviyesinin yeterli olması, doğrudan
doğruya ekran ışığıyla muhatap
olmaması lazım kişinin. Mutlaka aydınlatma
gerekiyor.”
MİGREN
HASTASININ KİŞİLİĞİ
Prof. Göksan migren
hastalarının kişilik özelliklerini şöyle
sıraladı: “Genellikle migreni olan kişiler
daha titiz, dikkatli, aceleci, işlerini düzenli, düzgün
sürdürmeye yönelik kişilerdir. Bu hassasiyetlerinden
dolayı belki de bu migren atakları bunlarda daha sık
oluyor.”
TANI YÖNTEMLERİ
Prof. Göksan, migrenin
tanı yöntemleri konusunda şu bilgileri verdi:
“Migren tanısını ortaya çıkaracak bir
tetkik veya laboratuvar yöntemi yok. Migrenin tanısı
kişinin bize anlattığı, verdiği ağrısıyla
ilgili bilgilerden yola çıkarak konuyor. Bu nedenle
bizim hastalara önerimiz, baş ağrısıyla
şikayetiyle bir hekime gidiliyorsa, baş ağrısı
ne zamandır beri vardır, ne zamandır ağrıyı
çekiyor? Kaç yaşında başladı? Ağrı
başının neresindedir, ne şiddettedir, ne
karakterdedir, ne sıklıkta ortaya çıkıyor,
ne kadar sürüyor? Neler kolaylaştırıyor?
Neler getiriyor? Bunları gözden geçirip, hatırlayıp,
hekime o şekilde gitmesi lazım. Çünkü baş ağrısında
en önemli bilgi hastanın bize vereceği hikayedir.
Kişilerin hiç olmazsa şiddetli ağrılarının
olduğu günleri bir yere kaydetmesi, hekime çok büyük
bilgi verecektir.”
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Tedavide kullanılan
yöntemler konusunda da Baki Göksan şöyle konuştu:
“Basit ağrı hapları genellikle denenmiş
oluyor. Ama basit ağrı kesiciler, romatizma ağrılarında
kullanılan ilaçlar ve bu migren ağrılarını
kesmede son 10 yıl içinde devreye girmiş olan bir
ilaç grubumuz var. Bu ilaçları tavsiye edebiliyoruz. Doğrudan
migren ağrısını kesmeye yönelik, buna özgü
ilaçlar. Ve enteresan olan tıp tarihinde ilaçtan yola
çıkarak hastalıkla ilgili bilgi sağlama bakımından
da çok seyrek karşılaşılan bir durumdur.
Eski mekanizmadan yola çıkarak migrende pek çok şeyi
öğrendik. Gördük ki, migren ağrısı,
beyinde, damarlarda genişleme, damarlar çevresinde
iltihabı bir reaksiyonun olması, romatizmal bir
reaksiyonun olması ve buna bağlı olarak damar
çevresindeki sinir uçlarının hassaslaşıp,
buradan ağrı uyarılarını beyine götürmesiyle
karakterize.”
SAYFA
BASI
|