|
Adalet Bakanı Ergin: Türkiye'de ayakta kalmaya, kendini geliştirmeye
çalışan bir demokrasi var
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman
Yalçınkaya'nın türban çıkışına yanıt verdi. Bakan Ergin, Başsavcı
Yalçınkaya'nın "Türban serbestisi laikliğe aykırıdır" yönündeki
açıklamasını "fonksiyon gasbı" olarak değerlendirdi.
Türkiye Yazarlar Birliği Yazar Okulu'nun 17. dönem ilk dersini Adalet
Bakanı Ergin verdi.
"Demokratikleşme Süreci ve Yargı Reformu" konulu derste konuşan Ergin,
Türkiye'nin 1945 yılından sonra çok partili hayata geçmesiyle demokrasi
ile tanıştığını söyledi.
Tek partili dönemi "polis devlet anlayışının ağır bastığı, otoriter bir
dönem" olarak ifade eden Ergin, Demokrat Parti'nin 2 dönem iktidara
gelmesinin ardından "Demokrat Parti'yi iktidardan indirmek için
kurguların ve toplum mühendisliği çalışmalarının" başladığını belirtti.
Ergin, 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle toplumun yeniden dizayn edilmeye
başlandığını, ülkeyi farklı bir şekilde yapılandırmak için radikal
adımların atıldığını, bin 402 akademisyenin üniversitelerden
uzaklaştırıldığını, orduda ciddi sayıda general ve subayın emekli
edildiğini, yargıda da ciddi tasfiye süreçlerinin yaşandığını anlatarak,
"Biz, darbeler arasında demokrasiyi yaşıyoruz. Türkiye'de ayakta
kalmaya, kendini geliştirmeye çalışan bir demokrasi var" dedi.
Darbe yargılamalarını yapan mahkeme heyetinde görev alan yargı
mensuplarının daha sonra "yaptıkları üstün hizmet" nedeniyle
ödüllendirildiğini kaydeden Ergin, "Bu heyet içerisinden 3 Anayasa
Mahkemesi başkanı, Danıştay, Yargıtay başkanları, Yüksek Seçim Kurulu
başkanı, daire başkanları çıkmış. Başbakan, 2 bakan asmak, birçok
siyasetçiyi hapse mahkum etmek suretiyle memlekete çok büyük hizmet
ettikleri için ödüllendirilmişlerdir" diye konuştu.
"71 müdahalesinin, 80'in, 97'nin, 2007'nin 1960 müdahalesinin artçı
sarsıntıları olarak ortaya çıktığı bir gerçektir" diyen Ergin, 1960
darbesini yapanların daha sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerini maniple
ettiklerini, cuntanın başını cumhurbaşkanı seçtirdiklerini söyledi.
"Cunta heyetlerine
bağlılıklarını bildiren yargıçlar"
Darbe süreçlerinde görev alanların uzantılarının Türkiye'de halen var
olduğunu ifade eden Ergin, cunta heyetlerine bağlılıklarını bildiren
yüksek yargı başkan ve üyelerinin de Türkiye'de bulunduğunu kaydetti.
Ergin, şöyle konuştu:
"1980'de ve 28 Şubat dönemindeki hadiselerde Türk yargısı maalesef
övünerek anlatamayacağımız bir sınav verdiler, bu sınavda kaldılar.
Günümüzde Pakistan örneğinde yargıçların gösterdiği onurlu tavrı
gösteriyorum diye ortaya çıkanlar, Pakistan'daki mantaliteyi anlamaktan
çok uzak kaldılar.
Pakistan'da askeri müdahale ile demokrasiye askıya alanlara karşı bir
direnç vardı, ama bizde halkın seçtiği yönetimleri düşürmek için verilen
brifinglere giden, ayakta alkışlayan grup oldular. Arada çok büyük fark
var, temel bakış açısı farkı var.
1980 Anayasa ile Özal, Demirel, Sezer cumhurbaşkanı seçiliyor ama Sayın
Abdullah Gül aday olunca e-muhtıra yayınlanıyor. 'Gül aday olmasın,
olursa öngörülemeyen şeyler olur' anlamında cümleler içeriyor.
Cumhuriyet tarihimizde siyasi yapılar benzer olaylarda bu tür ikazlarda,
muhtıralarda şapkasını alıp gitmiştir. 27 Nisan e-muhtırasının bir gün
sonrasında Hükümet, 'bu bildirinin muhatabı Hükümet olamaz. Çünkü bu
bildiriyi kaleme alan organ bu Hükümete bağlı, emrinde çalışan güvenlik
birimidir, bunun muhatabı biz değiliz, reddediyoruz' dedi. Halkta bu
çıkışa cevabını sandıkta verdi."
AK Parti hakkında açılan kapatma davasının da süreçte önemli bir yer
tuttuğunu vurgulayan Ergin, AK Parti'nin yeni bir anayasa yapma vaadinde
bulunmamış olsaydı kapatma davasıyla karşı karşıya kalmayacağını
düşündüğünü ifade etti.
Bakan Ergin, "Biz kimseyle özel hesap peşinde değiliz. Türkiye'nin
taahhüt etmiş olduğu kısa vadeli öncelikleri gerçekleştirmeye
çalışıyoruz. Bu ülkenin vermiş olduğu sözü yerine getirmeye çalışıyoruz.
Bir çok eleştiriler yapıldı, ama Venedik Komisyonu, Avrupa Komisyonu
sözcüleri Türkiye'de yargı alanında yapılan düzenlemelerin Türkiye'yi
AB'ye yaklaştırdığını teyit eden açıklamalar yaptılar" diye konuştu.
"Yanlışları
referans almayacağız"
Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Ergin, geçmişte görev alan
hükümetlerin ve siyasi partilerin yanlışlarını değil, doğrularını
kendilerine referans aldıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Bizim hareket tarzımız, 73 milyon ülke insanını ortak zeminde, huzur ve
barış içerisinde, insan hakları, özgürlükler ekseninde beraberce huzur
içerisinde yaşatabilecek bir zemini inşa etmektir. Amasız, fakatsız,
lakinsiz. Bunu yapabilmek için uzlaşı aramak, görüşmek bize bir şey
kaybettirmez. Biz uzlaşıyı arayacağız, bu ülke insanının ihtiyacını
duyduğu atmosferi teneffüs edeceği ortamı da elbette inşa edeceğiz.
Birileri karşı çıkıyor diye evrensel hukukun, insan haklarının bu ülkeye
gelişini erteleyemeyiz, ama bunu yaparken de kırıcı, incitici olmamaya
dikkat edeceğiz."
Bir katılımcının "CHP, hükümetin girişimlerine 'istemezük' diyor.
Hükümeti çalıştırmamak için elinden gelen gayreti gösterdi. Anayasa
çalışmalarına katılmıyorlar, 'biz halledeceğiz' diyorlar, niyetleri
nedir" sorusu üzerine Ergin, siyasi partilerin seçmen tabanını dikkate
alarak refleks gösterdiğini söyledi.
Ergin, "CHP'nin özgürlük taleplerine sırt çevirmesine, karşı çıkmasına
üzülmemek lazım. CHP istemezük diyor, millette CHP'yi istemezük diyor.
Buna üzülmemek lazım" diye konuştu.
Bakan Ergin, bir gazetecinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman
Yalçınkaya'nın yaptığı açıklamaya karşı CHP'nin tavrının bir çelişki
olup olmadığına ilişkin sorusu üzerine de "CHP'nin geleneksel çizgisi
açısından bir çelişki gözükmüyor. CHP, yasama organına yapılan yetki
müdahalelerinde geçmişte de ya sessiz kaldı ya da destek verdi.
Başsavcının açıklamasına karşı AK Parti Grubu'nun yaptığı açıklamaya
katılıyorum" yanıtını verdi.
Parlamentoda siyasi partilerin kendi aralarında toplumsal talepleri
karşılamak için görüşmeler yaptığını, sorunları çözme yerinin parlamento
olduğunu dile getiren Ergin, "Sayın Yalçınkaya'nın açıklaması, tamamen
fonksiyon gasbına dönük bir girişimdir, kabul edilecek bir yaklaşım
değildir" dedi.
|